
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi
- http://tip.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
YRD. DOÇ. DR. SÜLEYMAN MURAT ASLAN
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Koroner hastalık (TR)
2. Koroner arter bypass (TR)
3. Grefler (TR)
4. Cerrahi-kardiyovasküler (TR)
5. Ateroskleroz (TR)
6. Anjina (TR)
7. Angina pectoris (EN)
8. Atherosclerosis (EN)
9. Surgery-cardiovascular (EN)
10. Grafts (EN)
11. Coronary artery bypass (EN)
12. Coro (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Koroner ektazide kalp hızı değişkenliğinin değerlendirilmesi
KAE, en az bir koroner arterin komşu normal koroner arter segmentinin 1,5 katı veya daha fazlası olacak şekilde genişlemesidir. KAE’nin en sık nedeni aterosklerotik koroner arter hastalığıdır (%50). Koroner ektazili hastalarda, ektatik arterlerin beslediği miyokard bölgelerinde, bozulmuş perfüzyon alanları izlenmektedir. Mikrovasküler düzeyde bozulma KAE’lere eşlik edebilmektedir. KAE’li hastalarda miyokard iskemisi ve anjina pektorisin temel nedeni, bozulmuş mikrovasküler perfüzyon olarak kabul edilmektedir. KAH’da miyokardiyal iskemiye bağlı kalbin otonom fonksiyonlarında değişiklik olmaktadır ve kalbin sempatovagal dengesini gösteren kalp hızı değişkenliği azalmaktadır. KHD’de azalma, ani kardiyak ölüm, tüm nedenlere bağlı mortalite ve kardiyak olaylarda rekürrens açısıdan bağımsız risk faktörü olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmada miyokard iskemisine yol açan KAE ve KHD arasındaki ilişkinin araştırılmasını amaçladık. Çalışmaya 30 KAE, 30 KAH ve 27 tane normal koronerleri olan hasta alındı. Zaman bağımlı ölçümlerinden olan SDNN, normal koroner grubuna göre KAH ve KAE’de azalmış olarak bulundu. RMSSD değerinde ise anlamlı fark bulunmadı. Frekans bağımlı ölçümlerden TP, VLF, LF/HF, HF ve LF değerlerinde üç grup arasında anlamlı fark bulundu. TP, HF değerleri KAH’da normal koronerlere göre anlamlı azalmışken, LF ve LF/HF değerleri anlamlı olarak artmıştır. VLF ve HF değerleri KAE’de normal koronerlere göre anlamlı olarak azalmışken, diğer frekans bağlı paremetreler arasında fark gözlenmedi. Çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçta, KAE’de bazı KHD parametreleri azalmaktadır. KHD, KAH’da mortalitenin, aritmik olayların ve ani ölümün öngörücüsü olduğu gibi KAE’de de KHD’de azalmanın mortalite ve diğer kardiyak olaylar üzerine etkili olabileceğini düşünmekteyiz. Anahtar kelimeler: iskemi, kalp hızı değişkenliği, koroner ektazi
İzole proksimal sol ön inen arter lezyonu saptanan stabil angina pektorisli hastalarda cerrahi ve perkutan koroner girişimin karşılaştırılması Comparison of surgical and percutaneous coronary ıntervention in patients with stabile angina pectoris who have ısolated proximal left anterior descending artery lesion
Amaç: Proksimal sol ön inen arter (LAD) aterosklerotik hastalık gelişimi için hassas bir arterdir. Sol Ön İnen Arter geniş arteriyel alanı beslemesi nedeniyle daralması halinde daha kötü prognoz ve klinik sonuçlarla beraber seyreder. Proksimal LAD lezyonu olan hastalar semptomatik, azalmış stres toleransı olan sıklıkla revaskülarizasyon adayı hastalardır. Stabil angina pektoris sık karşılaşılan ve bazen yeti kaybına yol açan bir hastalıktır. Hastalarda tanı ve prognoza yönelik değerlendirme için yeni gereçler geliştirilmesinin yanı sıra, özel hasta gruplarında çeşitli tedavi stratejilerine ilişkin veritabanlarında sürekli bir evrim olması mevcut kılavuzların gözden geçirilip güncelleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Belirli koşullarda, tehlike altındaki miyokardın büyük bölümüne kan getiren koroner arterlerde ağır lezyonları bulunan hastalarda revakülarizasyon, mevcut perfüzyonu artırmak veya alternatif perfüzyon yolları sağlamak yoluyla prognuzu olumlu yönde değiştirecek ek fırsatlar sağlayabilir Stabil angina pektorisin tedavisi için revaskülarizasyonda iki yerleşik tedavi söz konusudur: Cerrahi revaskülarizasyon (CABG) ve perkutan koroner girişim(PKG). Günümüzde, minimum invaziv cerrahi ve pompasız cerrahi yaklaşım ile ilaç salan stentlerin sunulmasıyla, her iki yöntem de hızlı gelişme göstermektedir. Metod: Bu retrospektif çalışmaya 2005-2009 yılları arasında anjiyografi`de izole proksimal LAD lezyonu saptanan ve anjiyografi sonrası CABG ya da PKG uygulanan stabil angina pektorisli hastalar alındı.Hastalar 2 yıllık takipte miyokard infarktüsü (MI), kardiyak nedenli ölüm, revaskülarizasyon gerektiren angina yönünden araştırıldı. Bulgular: İzole proksimal LAD lezyonu saptanan stabil angina pektorisli hastalardan 85 hastaya CABG, 110 hastaya PKG uygulandı. PKG uygulanan hastalarda istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte revaskülarizasyon gerektiren angina daha fazla görüldü. Diğer çalışmalarla istatiksel olarak MI ve kardiyak nedenli ölüm arasında her iki grup arasında fark yok iken revaskülarizasyon gerektiren angina PKG grubunda daha yüksek saptanmıştır. Darlık oranı %/70-%100 olanlarda revaskülarizasyon gerektiren angina PCI grubunda 2.88 kat yüksek olduğu saptanmıştır (p=0,071). Sonuç: Bu çalışma sol ventrikül fonksiyonu korunmuş izole proksimal LAD lezyonu olan stabil angina pektorisli hastalarda CABG yapılması yada PKG uygulanması arasında MI, kardiyak ölüm, revaskülarizasyon gerektiren angina açısından istatiksel olarak anlamlı fark olmadığını gösterdi. Anahtar Sözcükler: Stabil angina pektoris, CABG, Perkutan koroner girişim


Yorum yaz