
-
Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 474 225 1150
- http://www.kafkas.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
YRD. DOÇ. DR. NEBAHAT ORAN ASLAN
Üniversite: Kafkas Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Şehitler (TR)
2. Savaş (TR)
3. Kore Savaşı (TR)
4. Kars-Ardahan (TR)
5. Kars (TR)
6. Iğdır (TR)
7. Gaziler (TR)
8. Dünya Savaşı II (TR)
9. Ardahan (TR)
10. Türkiye (TR)
11. Türk-Rus ilişkileri (TR)
12. Türk basını (TR)
13. Sovyetler Birliği (TR)
14. Basın (TR)
15. Ardahan (EN)
16. World War II (EN)
17. War veterans (EN)
18. Iğdır (EN)
19. Kars (EN)
20. Kars-Ardahan (EN)
21. Korean War (EN)
22. War (EN)
23. Martyrs (EN)
24. Press (EN)
25. Soviet Union (EN)
26. Turkish Press (EN)
27. Turkish-Russian relations (EN)
28. Turkey (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Kore Savaşı ve Kars Ardahan Iğdır Kore şehitleri ile gazileri Korean War And Kars Ardahan Iğdır martyres and war veterans
İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, dünya yeni bir düzene girmişti. Çünkü savaşın sonunda ortaya süper güç adı verilen iki ülke çıkmıştı: ABD ve Rusya. Eski Kıt’a Avrupa ülkeleri ise siyasi, askeri ve ekonomik yönden çöküşe geçmişti. ABD, Rusya ve İngiltere, Dünya Savaşı’nın devam ettiği günlerde barış arayışına girmişler, fakat ilerleme kaydedememişlerdi. Özellikle Potsdam Konferansları’nda ortaya çıkan görüş ayrılıkları bir çözüme kavuşmayınca, Dünya yeni bir buhranın içine girdi: ?Soğuk Savaş?. Soğuk savaş yılları dünyada iki kutuplu düzenin hakim olduğu yıllar olarak anılır. Bu dönemde Sovyet Rusya, bir yandan İkinci Dünya Savaşı boyunca hasara uğrayan alt yapısını düzeltmekle uğraşırken, diğer yandan da Baltık Denizi’nden Balkanlara, hatta Uzakdoğu’da Çin’i ve Kuzey Kore’yi içine alan bir güvenlik kordonu oluşturmuştur. Bu güvenlik kordonunu Demirperde ile kapatarak gerisinde olan biteni dünyadan gizlemiştir. Buna karşılık ABD diğer süper güç olarak Rusya’nın bu yayılmacı politikalarına çevreleme politikası ile cevap vermiştir. Bu politikanın ilk örneğini 1947 yılında Truman Doktrini oluşturmuştur. Ardından 1948 yılında Marshall Planı ile çöken Batı Avrupa ekonomilerinin kalkındırılması öngörülmüştür. Devamında 1949 yılında Avrupa için askeri yönden birleşmeyi NATO, siyasi yönden birliği ise Avrupa Konseyi’nin teşkil edilmesini sağlamıştır. Türkiye de İkinci Dünya Savaşı’na katılmamıştır. Ancak ekonomik ve askeri yönden zayıf çıkarken, Rusya’nın tehditlerine de maruz kalmıştır. Bunun üzerine Türk Devlet Adamları iki kutba ayrılmış dünyada Batı Bloğunun yanında yer almışlardır. Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinden yardım ve destek istemişlerdir. Bu esnada Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa ülkelerinin kurduğu Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı-North Atlantic Treaty Organization (NATO) kurulmuştur. Kurulduğu ilk tarihten beri Türkiye bu teşkilata girmek istemiştir. Ancak İngiltere’nin Orta Doğu planlarında Türkiye’den aktif bir şekilde yararlanamadığını düşünmesi ve NATO üyesi diğer Avrupa ülkelerinin Rusya ile sınır komşusu bir ülkeyi NATO’ya almak istememeleri, Türkiye’nin bu isteğinin başlangıçta gerçekleşmesini engellemiştir. Soğuk Savaş dönemi Rusya’nın liderliğinde oluşan Doğu Blok’u (Varşova Paktı) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğinde kurulan Batı Blok’unun politik mücadeleleriyle sürüp gitmiştir. Doğu ve Batı Blokları arasındaki kutuplaşma süreci bütün hızıyla devam ederken Kuzey Kore birliklerinin bir bahane ile sınırı geçerek 25 Haziran 1950’de Güney Kore’ ye saldırması Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Rusya diğer bir deyişle Doğu ve Batı Blokları arasında yeni bir gerginliğe neden olmuştur. Bu gerginlik geniş bir coğrafyaya sahip olan Sovyet Rusya’nın dünyanın herhangi bir yerinde sıcak çatışma başlatabileceğini Amerika Birleşik Devletleri’ne göstermişti. Bu durum Amerika Birleşik Devletleri’ni kendi kıtasına çekilme ve başta Avrupa ile diğer bölgelerdeki sorunlara karşı tarafsız kalma politikalarından vazgeçirecek stratejilerini yeniden kontrol etmek zorunda bırakacaktır. Bu sırada Türkiye’de 1950 seçimleri yapılmıştır. Demokrat Parti (DP) NATO’ya giriş vaadiyle iktidara gelmiş ve Kore’de çıkan bu krizden yararlanabileceğini düşünmüştür. Böylece Amerika Birleşik Devletleri’nin Birleşmiş Milletler Ordusu’nun müdahalesi için yardım çağrısını olumlu yanıtlayarak, başta Amerika’nın ve Avrupa’nın olumlu yönde dikkatini çekmeyi amaçlamıştır. Nitekim Kore Harbi’ne bir tugay kuvvetinde birlik göndererek bu niyetinin ciddi olduğunu göstermiştir. Kore’ye, 25 Eylül 1950’de İskenderun Limanı’ndan başlayan yolculuk 19 Ekim’de tamamlanmıştır. Kore’de eğitimler yapılmıştır ve Türk Tugayı’na ?North Star? kod adı verilmiştir. Türk Tugayı 24 Kasım’da başlayan BM Ordusu’nun genel taarruzuna 9. Kolordu’nun ihtiyati olarak katılmıştır. Başlangıçta ilerleyen taarruz 26 Kasım akşamından itibaren 800.000 kişilik Çin Ordusu’nun savaşa katılımıyla önce durmuştur. Sonra geri çekilme başlamıştır. Bu noktada Türk Tugayı’na kritik bir savunma görevi verilmiş, tugay büyük kayıplar vermek pahasına savunma görevini başarı ile yapmıştır. Kunuri Muharebeleri olarak anılan bu muharebelerde Türk Askeri kahramanlığını bir kez daha ispat etmiştir. 1950 yılından 1953 Temmuz’una kadar 4 değiştirme tugayı, kendisine verilen her türlü muharebe görevlerini başarı ile yerine getirmiştir. Ancak savaşın gerçek bir galibi olmamış, savaş fiziki olarak başladığı yerde bitmiştir. Kore’ye asker gönderme kararıyla dünya gündeminde olumlu bir hava estirmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri’ni etkileyerek NATO’ya giriş sürecini kolaylaştırmayı amaçlayan Türkiye, Kore’deki başarılarına rağmen ilk başta NATO’ya üye olmayı başaramamıştır. Ancak başından beri bu üyeliğe karşı olan İngiltere’nin Türkiye’nin Orta Doğu Komutanlığı planlarında yer almayı kabul etmesiyle ikna edilmiş ve önemli bir engel aşılmıştır. Ayrıca yalnızlık politikasından vazgeçen Amerika, Rusya ile olası bir savaş ve Ortadoğu’da çıkacak olan bir çatışmaya müdahale edebilmesine olanak sağlayacak askeri üsler için en iyi bölgenin Türkiye olduğunu değerlendirmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin stratejik konumundan yararlanmayı düşünmüş ve NATO’ya girişini desteklemiştir. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri 15 Mayıs 1951’de NATO ülkelerine Türkiye ve Yunanistan’ın üye olmasını teklif etmiştir. Nihayetinde NATO Bakanlar Konseyi 15?20 Eylül 1951 tarihleri arasında yaptığı toplantıda, ABD’nin bu teklifini kabul etmiş, 28 Kasım 1951 tarihinde ise Konsey Türkiye ve Yunanistan’ı NATO’ya katılım için davet etmiştir. Bu daveti TBMM 18 Şubat 1952’de yapılan oylamada büyük bir çoğunlukla kabul etmiştir. Böylece Türkiye’nin yıllardır ısrarla sürdürmüş olduğu NATO’ya girme çabaları başarıyla sonuçlanmıştır. Ayrıca Sovyetler Birliği tehdidine karşı ittifaklar sisteminde yerini almış ve kendini de emniyete almayı başarmıştır. Diğer taraftan Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye arasındaki ikili ilişkiler daha da yoğunlaşmıştır.
Basında Türk-Sovyet ilişkileri (1925 – 1945)
Bu araştırmanın amacı 1925-1945 yılları arasında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında meydana gelen ilişkileri gazete makalelerine yansıdığı biçimde incelemektir. Genel olarak konu birçok yönden irdelenmeye çalışılmış, konuyla ilgili kavramlar ışığında değerlendirilmiştir. Bu incelememiz üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Türk-Sovyet ilişkilerinde dostluğun ön planda olduğu 1925-1937 yılları arasında Türkiye ve Sovyetler Birliği arasında imzalanmış olan antlaşmalar incelenmiş ve bu dönemde Türkiye’nin katılmış olduğu Milletler Cemiyeti, Balkan Antantı ile Sadabat Paktı’nın Türk-Sovyet ilişkilerine etkileri anlatılmıştır. İkinci bölümde, değişen koşullar nedeniyle Türkiye ve Sovyetler Birliği’nin diğer ülkelerle imzalamış oldukları antlaşmaların Türk-Sovyet ilişkilerine etkileri anlatılmıştır. Alman-Sovyet Saldırmazlık Antlaşması’nın; Türkiye, Fransa ve İngiltere Üçlü İttifak Antlaşması’nın ve Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması’nın Türk-Sovyet ilişkileri üzerindeki etkileri açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde, Almanya’nın başını çektiği Mihver devletleri ile İngiltere, ABD, SSCB ve Fransa’nın oluşturduğu Müttefik devletlerin Türkiye’yi kendi saflarında savaşa çekme çabaları ve bu şartlar altında Türk Dış Politikası anlatılmıştır. Sonuç bölümünde, 1925-1945 yılları arasını kapsayan süreçte, Türk-Sovyet ilişkilerinde dostluğun ön planda olduğu dönemlerde dahi coğrafi şartlardan, II. Dünya Harbi’nden, ideolojik farklılıklardan, milli menfaatlerden ve daha birçok nedenden kaynaklanan meselelerin Türk-Sovyet ilişkilerine olan etkileri anlatılmıştır. Anahtar Kelimeler: Türkiye, Sovyet Rusya, İkinci Dünya Savaşı, İngiltere, Fransa

Yorum yaz