
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
YRD. DOÇ. DR. LÜTFULLAH BEŞİROĞLU
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Bu çalışma üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmatik yaşantıları, dissosiyatif yaşantılar ve obsesif-kompulsif belirtiler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yürütüldü. Üniversite örneklemini temsil eden 139 kız ve 138 erkekten oluşan toplam 277 üniversite öğrencisi çalışmanın örneklemini oluşturdu. Verilerin elde edilmesi için katılımcılara, Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği (DES), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (CTQ-53), Padua Envanteri (PE) ve Beyaz Ayı Supresyon Envanteri (BASE) uygulandı. OK belirtileri toplam, temizlik ve düşüncelere kapılma puanları kadınlarda anlamlı olarak daha yüksek bulundu. OK belirtileri ile çocukluk çağı travmatik yaşantıları arasında bulunan bağıntı katsayıları genel olarak değerlendirildiğinde, bu katsayılar dissosiyasyon ve OK belirtileri arasında bulunan değerlere oranla daha düşük bulundu. Yapılan regresyon analizleri sonucunda hem travma puanları hem de patolojik dissosiyasyon puanları OK belirtileri ile daha az ilişkili bulunurken, patolojik olmayan dissosiyasyon (soğurma) ile OK belirtileri arasında daha anlamlı düzeyde ilişkiler ortaya çıktı. Bu sonuçlar, patolojik olmayan dissosiyasyonun OK belirtileri ile, çocukluk çağı travmatik yaşantıları ve onun beklenen sonucu olan patolojik dissosiyasyondan daha fazla ilişkili olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
Obsesif kompulsif bozukluğun homojen özelliklere sahip alt tiplerini tanımlamaya yönelik çalışmalarda sıklıkla kullanılan uygulamalardan biri belirti yapısına dayanan ayırımdır. Yakın zamanda belirti yapısına dayanan ayırım açısından bilişsel süreçlerden köken alan obsesyonların otojen ve reaktif obsesyonlar olarak iki farklı gruba ayrılabileceği önerilmiştir. Bu çalışmada, otojen ve reaktif obsesyonlara sahip OKB hastalarının klinik özelliklerini karşılaştırmayı amaçladık. Otojen olarak tanımlanan obsesyonlara (Y-BOKÖ belirti kontrol listesine göre saldırganlık, cinsel ve dini obsesyonlar) sahip 27 hasta (otojen grup) ve reaktif olarak tanımlanan obsesyonlara (Y-BOKÖ belirti kontrol listesine göre kirlenme, kuşku, simetri, düzen, somatik vb obsesyonlar) sahip 35 hasta (reaktif grup) çalışmanın örneklemini oluşturdu. Tüm hastalar, SCID-I, SCID-II, Y-BOKÖ, DYÖ ve BASE ile değerlendirildi. Gruplar arasında cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve medeni durum açısından farklılık bulunmadı. Otojen grubun hastalık başlangıç yaşı (26.6±10.0) reaktif gruptan (21.1±7.9) anlamlı olarak daha geç bulundu. Otojen grupla karşılaştırıldığında reaktif grupta kompulsiyon şiddetinin daha fazla, içgörü düzeyinin daha zayıf, kirlenme obsesyonları ve kontrol kompulsiyonlarının daha sık, zihinsel kompulsiyonların daha az olduğu ve daha az düşünceleri bastırma eğilimi gösterdikleri tespit edildi. Otojen gruptaki hastalarda duygudurum bozukluğu eştanısı ve A kümesi kişilik bozukluğu eştanısı reaktif gruba kıyasla daha fazla bulundu. Ayrıca hastalığın başlangıcında stresli yaşam olayları, disosiyatif yaşantılar ölçeği (DYÖ) puanı, OKB dışında eş tanılı anksiyete bozukluğu, somatoform bozukluğu, eş tanılı B ve C kümesi kişilik bozukluklarının varlığı açılarından gruplar arasında fark bulunmadı. Sonuç olarak çalışmada elde ettiğimiz bulgular otojen ve reaktif obsesyonlu hastaların farklı fenotipik özelliklerinin olduğunu göstermektedir. OKB hakkındaki nosolojik tartışmalarda, yeni bir argüman olarak, otojen ve reaktif obsesyonlar temelinde yapılan bir ayırımın destekleyici rolü olabilir.


Yorum yaz