
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 246 211 1000
- http://w3.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
YRD. DOÇ. DR. KADİR KASALAK
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Sosyal (TR)
2. Ekonomi (TR)
3. Basın (TR)
4. İngilizce dersi (TR)
5. Yabancı dil eğitimi (TR)
6. Eğitim politikaları (TR)
7. Eğitim dili (TR)
8. Eğitim (TR)
9. İktidar ilişkileri (TR)
10. Türk basını (TR)
11. Muhalefet (TR)
12. Gazeteler (TR)
13. Dünya Savaşı II (TR)
14. Basın (TR)
15. İtalya (TR)
16. Yunanistan (TR)
17. Türkiye (TR)
18. Türk-İtalyan ilişkileri (TR)
19. Türk-Yunan ilişkileri (TR)
20. Oniki Ada (TR)
21. Ege d (TR)
22. Uluslararası politika (TR)
23. Kafkasya politikası (TR)
24. Kafkasya (TR)
25. Cumhuriyet Dönemi (TR)
26. İktidar (TR)
27. Türk basını (TR)
28. Siyasi tarih (TR)
29. Muhalefet (TR)
30. Gazeteler (TR)
31. Demokrat Parti (TR)
32. Basın (TR)
33. Press (EN)
34. Economics (EN)
35. Social (EN)
36. Education (EN)
37. Education language (EN)
38. Education policies (EN)
39. Foreign language education (EN)
40. English lessons (EN)
41. Press (EN)
42. World War II (EN)
43. Newspapers (EN)
44. Opposition (EN)
45. Turkish Press (EN)
46. Government relations (EN)
47. Islands (EN)
48. Islands question (EN)
49. Aegean sea (EN)
50. Aegean sea problem (EN)
51. Twelve island (EN)
52. Turkish-Greek relati (EN)
53. Republic Period (EN)
54. Caucasus (EN)
55. Caucasus policy (EN)
56. International policy (EN)
57. Press (EN)
58. Democrat Party (EN)
59. Newspapers (EN)
60. Opposition (EN)
61. Political history (EN)
62. Turkish Press (EN)
63. Government (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
İkinci Dünya Savaşı’nın ekonomik ve sosyal etkilerinin Türk basınına yansımaları: 1945-1950
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na fiilen girmemiş olmasına rağmen uygulanan politikalar, suiistimaller, vurgunlar ve karaborsa nedeniyle ekonomik olarak oldukça yıpranmış ve savaşa giren ülkelerde dahi görülmeyen derecede ekonomik sıkıntılar yaşamıştır. Hayat pahalılığı, savaşın sona erdiği 1945 yılında, 1938 yılına göre yüzde 439 artmıştır. Yaşanılan ekonomik sıkıntılar ve hayat pahalılığının artmasında; savaş, alınan bazı yanlış önlemler ve suiistimaller etkili olmuştur. Ticaretle uğraşan insanlar daha çok para kazanmak hırsıyla suni buhranlar yaratmışlar ve hayat pahalılığının daha da artmasına neden olmuşlardır. Savaşan her ülkede görülen karaborsa, Türkiye’de savaşın bitmesiyle sona ermemiş, adeta bir meslek haline gelerek toplumca kabul görmüştür. Toplum, ekonominin şekil verdiği sosyal hayata göre yaşamaya başlamışlardır. Vurguncuların, karaborsacıların hırslarına boyun eğmişlerdir. Hayat pahalılığı geçim sıkıntısı günden güne artmaya başlamış, insanlar geçinebilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için savaşla birlikte oluşan yeni ekonomik şartlara göre hareket etmişlerdir. Hızlı yaşayan, hızlı tüketen bir toplum oluşmuştur. Kentleşme ve buna bağlı olarak da bencilleşme artmıştır. Komşuluk ilişkileri ve yardımlaşmanın azalmasının yanında; hoşgörünün toplum hayatından yavaş yavaş silinmesiyle insanlar yalnızlaşmıştır. Kentleşmenin bir sonucu olan insan ilişkilerindeki bu olumsuz değişimler artarak günümüze kadar gelmiştir.
1945-1980 arası Türkiye’de İngilizce eğitimi
Bu çalışma, İngilizcenin XX. yüzyılda evrensel anlamda tüm dünya milletleri tarafından bir ?Lingua Franca?(ortak dil) olarak kabul edilmesine paralel olarak, İngilizcenin bir ders olarak öğretim kurumlarında okutulmasına ve yaygınlaştırılmasına yönelik çalışılmaları, nihayetinde bu uğurda girişilen çabaları, başarılı veya başarısız iyileştirme denemelerini, Türkiye’nin o dönem bulunduğu siyasi ve konjonktürel şartlar dâhilinde yorumlayarak ortaya koymaktadır. Çalışmamızın çıkış noktasını, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı ertesinde iki kutuplu dünya düzenine doğru ilerleyen küresel yapılanmanın Demokratik kanadını oluşturan Batı dünyası ile yakınlaşma çabaları ve bu maksatla oluşturulan politikanın güdümünde gelişen ülke içi kültürel değişimler ve daha özelde İngilizce Öğretimi ve geçirmiş olduğu süreçler teşkil etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da Osmanlı imparatorluğunun yüzyılları kapsayan mirasını devralmıştır. Kendisine miras kalan öğretim kurumları ve okutulan yabancı dili bir süre benimsemiştir. Nitekim Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim kurumlarını düzenlemiş, fakat uzun yıllar yabancı dil olarak okutulan Fransızcanın yerini İngilizceye bırakması ve birinci yabancı dil olarak öğretim kurumlarında kabul edilmesi 1955 yılına kadar gerçekleşemediği çalışmada varılan saptamalar arasında yer almaktadır. Sonraki yıllarda Avrupa Konseyi ile oluşturulan ortak işbirliği çerçevesinde bir takım düzenlemelerin yapıldığı da bu çalışmada elde edilen bulgulardan biridir. Anahtar Kelimeler: Türk Eğitim Sistemi, İngilizce Eğitimi,Yabancı Dil Eğitimi,Yabancı Dil Eğitim Politikası
İkinci Dünya Savaşı sürecinde (1939-1945) muhalif basın
İkinci Dünya Savaşı sürecinde Türkiye Tek Parti rejimi ile yönetilmiştir. Üç hükümetin görev yaptığı dönemde Milli Şef ilan edilen İsmet İnönü’nün etkisi yoğunluktadır. 1939?1945 yılları arasında hükümetin basına bakışı hükümet-basın ilişkisini şekillendirmiştir. Hükümet basını, bir iktidar kuvveti, iktidarın icraatlarını desteklemesi gereken bir kurum olarak görmüştür. İncelenen dönemde hükümet savaş öncesi ve savaş sırasında çıkardığı yasalarla basını güdümüne almayı çalışmış; savaş sırasında bu yasalardan sıkça yararlanarak muhalif basın organlarını kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Hükümet, savaşın gidişatına göre politika izlemiş, izlenen politikalar doğrultusunda basını gazeteci-milletvekilleri ve talimatları ile yönlendirmeye çalışmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de basına direkt sansür uygulanmamıştır. Gazeteler yayın öncesi incelenmeye tabi tutulmamış, fakat muhalif yayın yapanlar kapatılarak cezalandırılmışlardır. 1944 yılına gelindiğinde Müttefik güçlerin savaşı kazanacağının anlaşılması üzerine hükümet daha demokratik yönde yaklaşım göstermiş, bu da muhalif seslerin artmasına neden olmuştur. Bu tarihten itibaren hükümetin politikalarını ve rejimi eleştiren yayınları basında sık sık görmek mümkündür.
Oniki Ada’da Türklerin durumu (1923-1947)
Oniki Ada’da Türklerin Durumu (1923?1947) konulu yüksek lisans çalışmamızda öncelikle Ege Denizi ve Oniki Ada’nın Türkiye açısından önemine değindik. Oniki Ada; Türk hâkimiyetine girdikten sonra 400 yıl kadar bir süre Türk hâkimiyetinde kalmış ve bu süre zarfında görünümüyle ve idare tarzıyla bir Türk şehri görünümünü almıştır. Türk hâkimiyeti döneminde herhangi bir sorun olmayan Oniki Ada, İtalya’nın buraları işgal etmesiyle uluslararası bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Lozan Antlaşmasıyla da Oniki Ada Türk hâkimiyetinden çıkıp İtalyan hâkimiyetine girmiştir. İtalyan hâkimiyetine giren bu adalarda yaşayan Türkler, hem Türkiye’den hem de Türklük bağlarından ayrılmaya zorlanmıştır ve çeşitli baskı yollarıyla da bu kısmen gerçekleştirilmiştir. 1925’te çıkarılan vatandaşlık yasasıyla ada Türkleri İtalyan Vatandaşı olmaya zorlanmışlardır. Oniki Ada’da Türkçe ve Türkçe din eğitimine kısıtlamalar getirilmiştir. Türk emlakları ve Türk vakıfları çeşitli gerekçelerle İtalyanlar tarafından kamulaştırılmıştır. İtalya’nın uyguladığı bu politikalar, ada Türklerinin Türkiye’ye göç etmesine sebep olmuştur. Oniki Ada, II. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında yoğun olarak İtalyan ve Alman askerlerinin tahkimatı sonucu savaşın cephesi durumuna gelmiştir. Oniki Ada Türkleri de savaşın cephesi olmanın sıkıntılarını yaşamışlardır. II. Dünya Savaşının bitmesiyle geçici olarak kurulan İngiliz himayesinden sonra 1947 yılında Paris Barış Antlaşmasıyla Oniki Ada resmen Yunanistan’a verilmiştir. Bu durumTürkler için yeni sorunların başlangıcı olmuştur. Adalardan Türkleri silebilmek için İtalyanların bıraktıkları yerden Yunanistan devam etmiştir. Oniki Ada’nın Yunanistan’a verilmesiyle, Ege Denizinde kurulan Türk- Yunan dengesi de bu antlaşmayla bozulmuş oluyordu. Ada Türklerinin sorunları da çığ gibi büyüyerek devam edecektir.
TBMM hükümetlerinin kafkas politikası (1920-1923)
Kafkasya,Devrim,İstiklal Savaşı,Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ermeni Meselesi
Cumhuriyet Tarihimizin Demokrat Parti’nin kurulması ve iktidara gelmesi ile beraber bir dönüm noktasına girdiği tüm yazar ve düşünürlerin ortak kanaatidir. Uzun bir süre Türkiye’yi idare eden Tek Parti iktidarı sona ermişti. İşte bu noktadan sonra ortaya çıkan bu aşamanın daha önce olduğu gibi başlamadan bitecek mi? Ya da umulduğu gibi çok partili hayata geçişte istenilen başarı sağlanabilecek mi? Bunun dışında, iktidar muhalefet ilişkisi nasıl olacak bu ikinci deneme nasıl sonuçlanacak şeklinde merak edilen sorular hep sorulmuştur. Biz de bu soruların cevaplarını şimdiye kadar yapılan çalışmaları da göz önüne alarak İstanbul basını merkeze koyarak cevaplamayı çalıştık. Çalışmamız neticesinde ise elde ettiğimiz bulgulara göre; Cumhuriyet Halk Partisi 1950 genel seçimleri ile iktidarını Demokrat Parti’ye kaptırmış ve muhalif duruma geçmiştir. 1950?1954 aralığında CHP de genel anlamda şaşkınlık gözlenmiştir. Bu şaşkınlık; Arapça Ezan Okuma yasağının kaldırılması sırasında CHP’nin içinde kendini göstermiiştir. CHP’nin meclis dışında kalmış ünlü simalarının itirazına rağmen, mecliste CHP Milletvekilleri DP ile aynı renkte oy kullanmışlardır. 1950?1954 arası iktidar ile muhalefet iç politika da ?Atatürk Kanunu, Halkevlerinin kaldırılması, Millet Partisinin kapatılması? ile karşı karşıya gelirken, dış politika da, hükümetin Kore’ye asker gönderme kararı ile fikir ayrılığına düşmüştür. 1954?1957 dönemin de iktidar ile muhalefet iç politikada ?İspat Hakkı, Basın Kanunu ve Milli Muhalefet Cephesi? oluşturma gibi konularda karşı karşıya gelirken, dış politikada Kıbrıs Mevzusunun iç politikaya yansıması sonucunda ?6/7 Eylül olayları? olmuş, 6-7 Eylül olayları sırasında iktidar ile muhalefet arasındaki çözümsüzlük süreci başlamıştır. Bu dönem basının DP iktidarına sırt çevirip, muhalefete destek vermeye başladığı bir dönem olmuştur. 1956 ?Basın Kanunu’ndan? sonra DP’yi destekleyen gazeteler muhalefet saflarında yerini almıştır. Bu dönemde CHP’si basını da arkasına alarak DP iktidarını yıpratmaya çalıştığı bir dönem olarak gözlemlenmiştir.Böylece basının işleyişe etkisi iktidar muhalefet ilişkisindeki rolü daha net biçimde ortaya çıkmıştır. 1957?1960 dönemi ise iktidar ile muhalefet iç politikada ?İç tüzük değişikliği, Geyikli ve Kayseri olayları? ile şiddetli tartışmalar yaşamış, bu dönemde muhalefetin iktidara karşı kurmaya çalıştığı, Milli Muhalefet Kurma çalışmalarına, iktidar Vatan Cephesi kurarak yanıt vermiştir. Cepheleşme eğilimleri ülkede siyasi kutuplaşmalara neden olmuştur. 1957?1960 döneminde muhalefet ile basının iktidara karşı tutumunun neticesi olarak Tahkikat Komisyonu kurulmuş, tahkikat komisyonunun uygulamaları ile de askeri müdahaleye giden zemin hazırlanmıştır. Basının kitleleri harekete geçirme özelliğinin en belirgin şekilde uygulandığı dönem olmuştur. İktidar ile muhalefet arasında ki çözümsüzlüğe basın olabildiğince olumsuz etki yapmış, ilişkilerin kopma noktasına gelmesinde önemli rolü olmuştur. Bu çalışmada elde ettiğimiz en önemli sonuçlardan birisi de iktidar-muhalefet ilişkilerinde basının bahsedilen dönemde ne kadar etkili rol oynadığı açık bir şekilde gözlemlenmiştir.
Paris Barış Konferansı’nın İstanbul basınına (Vakit, İstiklal, Sabah, Tarik gazeteleri) yansımaları The reflections of Paris Peace Conference on Istanbul press
Dünyanın geçirdiği hızlı değişim ve bu değişimin sonrasında da Birinci Dünya Savaşı gerçekleşmiştir. Bu savaş sonrasında da dünyaya yeni bir düzen getirmek amacıyla Paris’te dünya hükümeti kurulmuştur. Bu dünya hükümeti yenidünya düzeninin temellerini oluşturmanın hesaplarını yapmıştır. Bu hesapların yapıldığı Paris Barış Konferansı’nın İstanbul basını (Sabah, Vakit, Tarik, İstiklal, Gazeteleri) na yansımaları konulu yüksek lisans çalışmamızda konferansın ilk altı ayı ele alınmıştır Bu hesaplar 18 Ocak 1919’da başlamıştır. Bu hükümetin çözmesi gereken birçok sorun vardı. Bu sorunların çokluğunun yanında bu sorunların nasıl çözüleceği ayrı bir sorun olarak duruyordu. Bu sırada bu hükümet şimdiye kadar alışılagelen fetih hakkıyla, Wilson prensipleri arasında bir seçime zorlanmış, bir nevi kendi kendileriyle bir imtihan yaşamıştır. Konferanstaki dünya hükümetinin karalarından en fazla etkilenen devletlerin başında Osmanlı Devleti gelmiştir. Çok uluslu bir yapıya sahip olması ve geniş topraklara dağılmış olması sebebiyle Osmanlı Devleti’nin bu kararlardan etkilenmemesini imkânsız kılmıştır. İstanbul basınından Vakit, Tarik, Sabah ve İstiklal gazetelerinde çıkan haber ve köşe yazıları üzerinden Osmanlı Devletini ilgilendiren bu konferansı ve konferansın kararları değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonunda Osmanlı Devleti ile ilgili karaların alınmasında konferansa hakim devletlerin çoğu defa kendi kendileriyle çelişkiye düştüğü görülmüştür. Bu çelişki de Osmanlı Devleti’nin akıbeti hakkında kısa sürede karar verilemeyeceğini oraya koymuştur. Osmanlı Devleti dışında konferansta; Milletler Cemiyeti kurulmuş, Manda Sistemi ortaya çıkarılmış, milliyetçiliğe dayanan ulus devletçiklerinin kurulmasının alt yapısı oluşturulmuştur.
YRD. DOÇ. DR. KADİR KASALAK İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
YRD. DOÇ. DR. KADİR KASALAK İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
Ansiklopedisi’nde Yer Alan Maddeler
1-Kahramanmaraş
2-Kars
3-Konar-Göçer
4-Safeviler
5-Şah
6-Şah İsmail
7-Şah Tahmasb
8-Tekelü
D-ULUSAL HAKEMLİ DERGİLERDE YAYINLANAN MAKALELER
1-Tufan GÜNDÜZ, Oguzs/Turkmens, TURKS c.I, Ed. Hasan Celal Güzel-C.Cem Oğuz-Osman
Karatay, Ankara 2002, s.463-475. (Bu makale TÜRKLER c.II’de ve Genel Türk Tarihi adlı eserlerde
Türkçe olarak da yayınlanmıştır).
2-Tufan GÜNDÜZ, Türkmen Adına Dair Bazı Fikirler, G.Ü.Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, s. II,
Ankara 1999, s.21-26
3-Tufan GÜNDÜZ-Kadir KASALAK, II.Osman’ın Hotin Seferi, OTAM, c XIV, Ankara 2003, s. 129-
144. Bu makale Polonya’da yayınlanan WOJSKO I WYCHOWANIE (12/99 issn 0867-1400 indeks
381519 Cena 3 zt) Lehçe olarak da yayınlanmıştır.
4-Tufan GÜNDÜZ, Osmanlı Tarih Yazıcılığı’nda Türk ve Türkmen İmajı, OSMANLI, Editörler:
Kemal Çiçek-Cem Oğuz, c. VII, s. 92-97.
5-Tufan GÜNDÜZ, Osmanlı Ekonomisi İçinde Konar-Göçerler, 60. İlim ve Fikir yılında
Prof.Dr.Kâzım Yaşar Kopraman’a Armağan


Yorum yaz