
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 246 211 1000
- http://w3.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
YRD. DOÇ. DR. HAYRİ ÇAPRAZ
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Tarih felsefesi (TR)
2. Tarih bilinci (TR)
3. Tarih (TR)
4. Safa, Peyami (TR)
5. Milliyetçilik (TR)
6. Düşünce yapısı (TR)
7. Tıp eğitimi (TR)
8. Sağlık örgütlenmesi (TR)
9. Sağlık eğitimi (TR)
10. Osmanlı Dönemi (TR)
11. Osmanlı Devleti (TR)
12. Koruyucu sağ (TR)
13. Seyyahlar (TR)
14. Osmanlılar (TR)
15. Osmanlı Hanedanı (TR)
16. Osmanlı Dönemi (TR)
17. Harem (TR)
18. Uluslararası ilişkiler (TR)
19. Türkiye (TR)
20. Türk-Rus ilişkileri (TR)
21. Rusya (TR)
22. Lenin (TR)
23. Komünizm (TR)
24. Bolşevik Devrimi (TR)
25. Construction of the theought (EN)
26. Nationalism (EN)
27. Safa, Peyami (EN)
28. History (EN)
29. Historical consciousness (EN)
30. Hi (EN)
31. Preventive health services (EN)
32. Ottoman State (EN)
33. Ottoman Period (EN)
34. Health education (EN)
35. Health organizatio (EN)
36. Harem (EN)
37. Ottoman Period (EN)
38. Ottoman Dynasty (EN)
39. Ottomans (EN)
40. Travellers (EN)
41. Bolshevik Revolution (EN)
42. Communism (EN)
43. Lenin (EN)
44. Russia (EN)
45. Turkish-Russian relations (EN)
46. Turkey (EN)
47. Internatio (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
IV. Mehmed Dönemi Osmanlı saray hareminde sanatçı cariyeler; 1677-1687 The cariye artists in Ottoman Imperial harem during the reign of Mehmed IV; 1677-1687
Bu çalışmanın amacı, Osmanlı saray haremindeki cariyelere verilen eğitimin bir yönü olan sanat eğitimi üzerinde durarak, harem yaşamı hakkında bilinmeyen bazı gerçekleri ortaya koymaya çalışmaktır. Arşiv belgelerine dayalı yapılan kronolojik sınırlama IV. Mehmed’in saltanatının son on yılını kapsamaktadır. IV. Mehmed dönemi saray hareminde, dışarıda eğitim görüp satın alınan veya yeteneklerine göre saray dışında çeşitli hocaların evlerinde eğitilerek tekrar saraya gönderilen çok sayıda cariyenin yetiştirildiği görülmektedir. Cariyelerin eğitimleri, gerek haremde gerekse hocalarının evlerinde, hocalarından birebir ya da gruplar halinde aldıkları derslerle gerçekleşmiştir. Belgelerde, cariyelerin hocalarının isimleri, hangi sanatın ustası oldukları, aldıkları ücret ve nafakalar tespit edilebilmektedir Bu dönemde, haremde musiki alanında eğitim gören cariyelerin içinde, keman, kanun, tanbur, santur, çöğür, nefir, ney, musikar çalan sazende cariyelerin yanı sıra hanende cariyelerin olduğu da bilinmektedir. Cariyelerin hayal ve kukla oyunu başta olmak üzere bazı seyirlik oyunların eğitimini aldıkları da anlaşılmaktadır. Belgelerde, cariyelerin eğitimleri esnasında yapılan yeme-içme, giyim-kuşam ve muhtelif masraflarına ilişkin bilgilere de rastlanmaktadır. Sanat eğitimi alan cariyelerin tespiti, cariyeleri eğiten hocaların kimlikleri, eğitimin niteliği ve eğitim esnasında yapılan harcamalar göz önünde bulundurulduğunda, bu cariyelerin haremdeki konumları ve harem için ne derece önem arz ettikleri anlaşılabilmektedir.
İkinci Dünya savaşı yıllarında Türk dış politikasına sovyet etkisi Through the years of soviet influence in Turkish foreign policy in the second World war
Bu çalışmada, İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türk dış politikasına Sovyet etkisi hakkında bilgi verilmektedir. Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin temelinde Boğazlar meselesi bulunmaktadır. Ruslar, Çarlık döneminden beri her defasında Boğazların kontrolünü ele geçirme teşebbüsünde bulunmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında da Sovyetler Birliği bu amacına ulaşabilmek için Türkiyeyi savaşa sokmaya çalışmıştır. Yayılmacı politika güden İtalyanın ve Almanyanın balkanlardaki ilerleyişinin durdurulamaması, Türkiye savaşa katılmadığı için müttefik devletler tarafından sorgulanmaya başlanılmıştır. Türkiyenin savaşa girmeme gerekçesi görünürde ekonomik ve askeri yetersizlikler olarak ifade edilmiş olsa da asıl neden Sovyetler Birliğine güvenmemesidir. İkinci Dünya Savaşından Sovyetler Birliğinin galip çıkmasının temelinde Batılı Devletlerin yardımları olmuştur. Türkiye savaş stratejik konumunu değerlendirerek denge politikası uygulayarak tarafsızlığını korumuştur. Batılı devletler Türkiyeyi savaşa sürükleyebilmek için görüşmeler ve konferanslar düzenlemiş olsalar da savaş dışı kalmayı başarmıştır. Savaşın sonlarına doğru Sovyetler Birliğinin galibiyetini ilan etmesiyle Türkiye Sovyetler Birliğinden gelebilecek tehlikelerden dolayı ABD ve İngiltere ile iyi ilişkiler içerisine girmiştir. Türkiyenin bu tutumu sonucunda Sovyetler Birliği ile olan ilişkileri kopmuştur. ABD Başkanı Roosveltin ölümüyle yerine geçen Trumanın Sovyetler Birliğine karşı uygulamış olduğu dış siyasetinin sert olmasından dolayı Türkiye kendinde güven hissetmiştir. Bu güvenden dolayı Sovyetler Birliği emellerine ulaşamamıştır. Soğuk Savaş dönemine girilirken Türkiye Sovyetler Birliğinin tehditkâr politikasından korunabilmek için NATOya dâhil olmuştur.
Peyami Safa’nın düşünce dünyası ve tarih anlayışı
Bu tezi çalışmamızın amacı, Peyami Safa’nın hayatını, düşünce dünyasını inceleyerek çıkarımlarda bulunmak ve bu çıkarımlardan yola çıkarak yazarın tarih anlayışını ortaya koymaktır. Peyami Safa’ya dair elde ettiğimiz bilgiler, yine kendisi tarafından kaleme alınan edebî eserlerinin ve fikrî kaynaklarının derinlemesine incelenmesi sonucunda elde ettiğimiz verilerdir. Bunun yanı sıra Peyami Safa hakkında yapılan çalışmalar da konuyu aydınlatmamızda yardımcı kaynaklar olmuşlardır. Elde edilen bilgiler ışığında yazarın hayatı, düşünce dünyası ve tarih anlayışı ortaya konulmuştur. Çalışmanın ilk bölümünde, Peyami Safa’nın hayatı ele alınarak yazarın içinde doğduğu ve yaşadığı toplumun sosyal ve siyasal atmosferi ele alınmış ve yazarın edebiyat hayatına katılmasıyla yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde ise yazarın düşünce hayatını şekillendiren kavramların ve bu kavramların düşünürün, düşünce hayatındaki anlamlarını ve toplumsal değişim ve dönüşümde ifadesini bulan anlatımları ele alınmıştır. Bu bölümde Safa’nın milliyetçiliğe, muhafazakârlığa-inkılâpçılığa ve Doğu-Batı sentezi üzerine yaptığı özgün değerlendirmelerden yola çıkarak analizler yapılmıştır. Ayrıca bu bölümde Türk toplumsal yapısının bir bütün olarak Cumhuriyet modernleşmesiyle birlikte yaşadığı değişimin Safa, tarafından değerlendirilmesi ayrıntılı şekilde ele alınmıştır. Böylece Safa’nın Türk düşünce hayatının önemli bir düşünürü olarak, kültür hayatımızdaki oynadığı önemli rolü vurgulamış bulunmaktayız. Tezimizin son bölümü ise, önceki bölümlerde elde edilen bulgulardan hareketle Peyami Safa’nın tarih? anlayışı ortaya konulmuştur. Kendisinin tarih? yorumlamasına dair anlayışı, kendisi tarafından kaleme alınan eserlerinden ve önemli diğer tarihî, felsefî kaynakların ışığında değerlendirilmiştir. Böylelikle Safa’nın düşünce hayatının temel ilkelerinin, tarih algılamasını şekillendirdiği ortaya konulmuştur. Çalışmada elde edilen bulgulara göre: Peyami Safa’nın, koşulları güç bir ortamda dünyaya geldiği ve hayatını bu güç koşullara karşı mücadele vererek kazandığı anlaşılmaktadır. Safa, düşünce hayatına atılmasıyla birlikte ömrünün sonuna kadar kendisi hep zor süreçleri yaşamış bir düşünürdür. Safa’nın düşünce dünyasını kendisinin ?bir insanın tarih anlayışı toplum anlayışından ayrı? tutulmaz anlayışında bulmaktayız. Nitekim kendisinin milliyetçi, muhafazakâr, Doğu-Batı sentezinde aynı zamanda inkılâpçı olmasında yaşadığı dönem itibarıyla, tanık olduğu tarih? olayların kendisi üzerinde bıraktığı etkinin payı büyüktür. Nitekim Safa’nın milliyetçiliği, Türk milletinin var olmak için verdiği mücadelenin kendisinde bıraktığı hayranlık ve milletin varlığının bunda olduğuna olan inancından doğmaktadır. Muhafazakârlığı ise, var olmanın yollarından birinin milletleri, millet yapan değerlerin korunması gerektiğine olan inancından doğmaktadır. Ancak dikkatli incelendiğinde Safa’nın düşünce hayatında muhafazakârlık, dogmatik bir duruş veya körü körüne belli değerlere saplanarak değişime karşı bir reaksiyonun sonucunda değil, toplumların tarih? akideler içinde meydana getirdiği ve bu değerlerin toplumların hayatlarında oynadığı aslî role olan inancından ileri gelmektedir. Ayrıca Osmanlı’dan beri devam eden yanlış Batılılaşma politikalarının devlet ve toplum hayatında ortaya çıkardığı büyük tahribatların rolüyle düşünür muhafazakâr bir tavır geliştirir. Safa’da muhafazakârlık değişime açık bir düşünce olarak ortaya çıkmakta ve bu anlayışının örneğini de yine kendisinin Doğu-Batı sentezi üzerinden oluşturduğu yorumda görmekteyiz. O sadece körü körüne belli değerlerin analiz edilmeden ve tartışılmadan kabul görmesinden rahatsızdır. Tedrici (aşamalı) değişimden yana olan Safa, muhafazakârlığı kadar inkılâpçılığıyla da dikkatleri üzerine çekerek hem muhafazakâr düşünce hayatında özgün bir konum sahibi olmuş, hem de Atatürk İnkılâbını tarihî ve felsefî olarak değerlendirmeye tâbi tutması, kendisini Cumhuriyet düşünürleri arasında farklı bir konumun sahibi yapmıştır.
Osmanlı Devleti’nde sağlık teşkilatı (1827-1914)
İmparatorluğun zirveye ulaşan siyasi, kültürel ve ilmi üstünlüğü XVII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da yaşanan ilerlemeler neticesinde statikleşmiştir. Osmanlı bu durum karşısında, diğer devletler nazarında kaybettiği cihan devleti imajını ve gücünü tekrar kazanma çabasına girmiştir. Bu doğrultuda I. Bölümde, Batı’daki gelişme ve ilerlemeleri takip ederek modernleşme sürecine giren Osmanlı’nın, XIX. yüzyılda sağlık alanındaki değişen yaklaşım ve politikaları, ülkenin sağlık işlerinden sorumlu olacak Tıbbiye Nezareti’nin Kurulması ve nezaretin çalışmaları doğrultusunda çıkarılan nizamnameler ve belediyeler aracılığıyla taşraya hizmet götürme olgusunun uygulanmaya çalışılması anlatılmıştır. Sağlık hizmetlerinin yurt geneline yayılmasında oluşturulan Sıhhiye Meclis ve Sıhhiye Müdürlükleri ele alınmıştır. Ayrıca bu bölümde, Tanzimat öncesinde tesis edilmiş geçmişten miras kalan sağlık merkezlerinin artık işlevlerini kaybetmesiyle, başta ordunun daha sonra da halkın sağlığını korumaya ve bu yöndeki ihtiyaçlarını gidermeye yönelik inşa edilen hastaneler ele alınmıştır. Osmanlı tıbbının modernleşme süreci içerisinde gösterdiği gelişmenin ele alındığı II. Bölümde, Tıphane-i Amire’nin kurulmasıyla başlayan modern okulların tesisi ve bu yeni oluşumların Osmanlı Devleti’ i bünyesinde yarattığı değişim ve ilerleme anlatılmıştır. Dünyayı etkisi altına alan kolera salgınları ve Osmanlı’nın bu salgınlara karşı aldığı önlemlerin incelendiği III. Bölümde ise, salgınlara karşı verilen mücadele ve bu bağlamda geliştirilen koruyucu sağlık uygulamaları incelenmiştir. Salgın ve bulaşıcı hastalıkların engellenmesinde oluşturulan karantina örgütünün çalışmaları, tebdirhaneler ve halk sağlığının bu salgınlara karşı korunmasında kullanılan kordon usulü yöntemleri ele alınmıştır. Osmanlı’nın XIX. yüzyılda sağlık alanındaki yaklaşım ve faaliyetlerinin değerlendirilmesi yapıldığında; XIX. yüzyıl öncesinde devletin kendi eliyle götürdüğü ve asli görevleri içine dahil ettiği bir sağlık uygulamasından söz etmek mümkün değildir. XIX. yüzyılda devletin her sahasında etkili olan yenileşme çabaları, sağlık alanında da kendini göstermiş, bu konuda kademeli bir değişim ve gelişme söz konusu olmuştur. Bu bağlamda, devletin kendi eliyle götürdüğü daha sistemli ve yaygın bir sağlık politikasıyla sağlık alanında bir teşkilatlanmaya gittiği görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Osmanlı Devleti’nde Sağlık, Modernleşme, Sağlık Teşkilatlanması, Tıp Eğitimi, Koruyucu Sağlık Önlemleri.
Batılı seyyahlara göre Osmanlı haremi
Osmanlı İmparatorluğu’na gelen Batılı seyyahların Osmanlı haremi hakkında yazdıkları bilgilerin ve mevcut Osmanlı kaynaklarında bulunan bilgilerin incelenerek karşılaştırılması sonucunda, harem müessesesinin algılanmasındaki benzerlikleri ve farklılıkları tespit etmek, bu tez çalışmasının amacını oluşturmaktadır. Çalışmada, farklı yüzyıllardan çeşitli seyyahların seyahatnameleri ile Osmanlı harem müessesesi üzerine Osmanlı kaynakları temel alınarak yazılmış eserlerden istifade edilmiş ve konuların bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde, seyyah ve seyahatnamelerin tanımı yapılmış, tarih yazımında kaynak olarak seyahatnameler ve yorumuna yer verilmiştir. Yine aynı bölümde, seyahatnamelerinden en çok faydalanılan seyyahlar ele alınmıştır. Bu seyyahların meslek ve eğitim durumları, Osmanlı’yı ziyaretleri esnasındaki Osmanlı’nın siyasi ve sosyal durumu ve seyyahların eserleri hakkında kısa bilgilere yer verilmiştir. İkinci bölümde ise ?Harem-i Hümayun? müessesesi anlatılmıştır. Haremin fiziki yapısı ve özellikleri, oluşumu ve kurumsallaşması, hareme köle sağlanması, haremde yaşayan kadınların sayısı, sınıflandırılması ve eğitimi, bu kadınların padişah, birbirleri ve diğer insanlarla ilişkileri, kıyafet ve takıları ve son olarak bu kadınların koruyucu ve hizmetkarları olan zenci hadım ağalar bu bölümde ele alınan alt başlıklardır. Çalışmada elde edilen bulgulara göre: Seyahatnamelerde, Osmanlı haremi üzerine bilgilere, özellikle 16. yüzyıldan sonra daha sık rastlandığı ve bu bilgilerin yazıldığı yüzyıla ya da yazan seyyahın eğitim durumuna göre farklılık gösterebildiği görülmektedir. Araştırma, bu farklılıkları göstermekle birlikte, harem-i hümayunun Batılılar tarafından nasıl görüldüğünü de ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Seyyah, Seyahatname, Osmanlı sarayı, Harem
Lenin Döneminde Türk-Rus ilişkileri (1917-1923)
Bu tezin amacı, Lenin döneminde Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında kurulan siyasi ilişkileri incelemektir. İki devlet arasında dönem dönem yaşanılan problemlerin sebeplerini tarihin derinliklerinde görmek mümkündür. 1917-1923 yıllarını kapsayan 6 yıllık süreçte, Türk- Sovyet ilişkilerinde Ermeni meselesi, ideolojik sebepler ve çıkar çatışmalarından dolayı kalıcı bir dostluk oluşamamıştır. Halbuki Çarlık Rusya’sı Bolşevik İhtilali’yle yıkıldığı zaman Sovyetler, gizli anlaşmaları ilan ederek Türkiye konusunda Çarlık Rusyası’nın politikasını benimsemediklerini belirtmek istemişlerdi. Ayrıca Anadolu’da başlayan Millî Mücadele, Sovyetler tarafından iyi karşılanmıştı. Sovyetler Birliği, siyasi, askerî, stratejik ve ideolojik nedenlerden dolayı Anadolu hareketi ile iyi ilişkiler kurmayı hedefliyordu. Bütün bunlara rağmen Türk-Sovyet ilişkilerinin kötüye gitmesinin temelinde Sovyet Rusya’nın Türkiye’ye karşı izlemiş olduğu değişken politikalar önemli rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Millî Mücadele sırasında komünizmi Anadolu’ya hakim kılmak isteyen Sovyet Rusya yaptığı yardımlarla da Türkiye’yi kendi nüfuzu altına alarak, Türkiye’nin Batılı devletlerle yakınlaşmasını engellemek istemiştir. Ayrıca Sovyet Rusya, Türkiye’yi Batı’ya karşı koz olarak kullanmak istemiştir. Türk- Sovyet ilişkileri ancak Sakarya zaferinden sonra dostane bir şekil almış ve Moskova Anlaşması bu zaferden sonra işlemeye başlamıştır. Bu dostluk dönemi de Lenin’in ölümünden Stalin’in iktidar yıllarına kadar devam etmiştir. Anahtar Kelimeler: Lenin, Bolşevik İhtilali, Komünizm, Boğazlar, Ermeni Meselesi.


Yorum yaz