
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
Y.DOÇ.DR. ÖMER AKİL ÖZER
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Obsesif kompulsif bozuklukta direnç faktörlerinin saptanması
ÖZET Bu çalışmada DSM III-R (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorder ) tanı ölçütlerine göre “obsesif kompulsif bozukluk” (OKB) tanısı alan hastalarda tedaviye direnci belirleyen etmenlerin saptanmasına çalışılmıştır. Çalışma, hastaların tedaviye direnç gösteren ve göstermeyen hasta grupları şeklinde iki grup oluşturarak karşılaştırmalı yapılmıştır. Tedaviye direnç gösteren grup en az iki farklı grup antiobsesyonel ajana maximum dozda 10 hafta süreyle Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Skalasında (YBOC-S) %25’den az düzelme gösteren 20 vakadan oluşturuldu. Tedaviye dirençli olmayan grup ise YBOCB-S ‘da %25’den fazla azalma gösteren 28 vakadan oluşturuldu. Her iki gruba DSM III-R klinik görüşme formu, Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Ölçeği (Y-BOCS), SCID-II Kişilik Envanteri, Hamilton Depresyonu Değerlendirme Ölçeği (HDÖ), Sosyodemografik Veri Formu, Standardize Elektroencefalagrafi (EEG), Yumuşak Nörolojik İşaretlerin Değerlendirilmesi, Deksametazon Suppresyon Testi (DST), Süreklilik Durumluluk Anksiyete Ölçeği (STAT) ve İşlevsellik Ölçeği uygulandı. Bulguların istatistiki değerlendirilmesinde SPSS paket programı kullanıldı. Her iki grubun karşılaştırılmasından elde edilen sonuçlar literatürdeki bu konuda yapılan çalışmalarla karşılaştırıldı ve tartışıldı. Çalışmada hasta grupları arasında demografik veriler karşılaştırıldığında her iki grubun yaşlan 18-50 yaş aralığmdaydı. Gruplar arasında eğitim düzeyleri, cinsiyetleri, medeni durumları, meslekleri, aile yapısı, bölgedeki durumları ve gelir düzeyleri gibi demografik veriler karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark tespit edilmedi. Çalışmada, tedaviye dirençli grubun %55’i 10 yıldan fazla süreyle hastayken, diğer grupta bu oran %21.4 idi. ancak aralarındaki fark anlamlı değildi. Benzer şekilde tedaviye dirençli grupta iç görü azlığı %50 olarak tespit edilirken, diğer grupta bu oran %25 idi. Tedaviye dirençli grupta 7 (%35) vakada primer enuresis hikayesi varken bu oran, dirençli olmayan grupta 4 vakada (%14.3) saptandı. Gruplar arasında ateşli hastalık hikayesi, kafa travması hikayesi, konvülzyon hikayesi ve ciddi bedensel hastalık hikayesi açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark saptanmadı. Hastalık grupları Tik bozuklukları açısından incelendiğinde, tedaviye dirençli grupta 8, diğer grupta ise 10 vakada tik bozukluğu saptandı. İki grup bu bozukluğun alt grupları, başlangıç zamanı ve yapısı açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark yoktu. Tedaviye dirençli grubun soy geçmişinde 9 (%45) vakada OKB hastası varken, bu sayı dirençli olmayan grupta 8 (%28.6) olarak saptandı. Ancak vakalar soy geçmişlerinde obsesif kompulsif spectrum bozukluğu açısından karşılaştırıldığında değerler birbirine yakındı. İki grup depresyon açısından karşılaştırıldığında, tedaviye direnç gösteren grubun %60’ına (n=12) major depresyon eşlik ettiği saptandı. Bu oran tedaviye direnç göstermeyen grup için %25 (n=7) olarak saptandı. Tedaviye dirençli grupta komorbid major depresyon varlığı anlamlı derecede fazlaydı (p=0.014). İki grup eşlik eden anksiyete bozuklukları açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark saptanmadı. İki grup hastalığın başlangıç şekli ve emosyonel etkenin varlığı açısından incelendiğinde, aralarında anlamlı bir fark saptanmadı. İki grup yumuşak nörolojik işaretlerden aldıkları skorlar açısından karşılaştırıldı. Tedaviye dirençli grubun aldığı skorlar tedaviye dirençli olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0.047). Hastalık grupları deksametazon suppresyon testi (DST) bulguları açısından karşılaştırıldı. İki grup arasında DST’nde nonsuppresyon varlığı açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Bu çalışmada, tedaviye dirençli grupta %25 (n=5) oranında EEG patolojisi varken, tedaviye dirençli olmayan grupta %21.4 (n=6) oranında vardı. Hastalık grupları taşıdıkları obsesif-kompulsif semptom tipleri açısından incelendiğinde ise tedaviye dirençli grupta sorma- onaylatma ve biriktirme kompulsiyonlan tedaviye dirençli olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksek saptandı (p-0.043, p=0.016). Hastalık grupları taşıdıktan kişilik bozukluktan açısından dağılımları incelendiğinde, tedaviye dirençli grupta şizotipal kişilik bozukluğu ve paranoid kişilik bozukluğu tedaviye dirençli olmayan gruba göre derecede fazlaydı (p=0.043, p=0.018). Sonuç olarak çalışmada elde ettiğimiz bulgular, sorma-onaylatma ve biriktirme kompulsiyonlarının varlığı, komorbid major depresyonun varlığı, STAI anksiyete skorlannı yüksek olması, işlevselliğinin düşük olması, yumuşak nörolojik işaretlerin eşlik etmesi ve zeminde şizotipal ve paranoid kişilik bozulduğunun bulunmasının tedaviye direnç oluşmasına yol açtığı hipotezini desteklemektedir. Bununla beraber OKB’ un tek bir hastalık olmadığı, tedaviye dirençli grubun bir kısmının psikotik spectrumla ilişkili olabileceği, bir kısmının da farklı nörobiyolojik kökenden kaynaklanabileceğim düşündüren sonuçlar elde ettik.
Yetiştirme yurdunda kalan ergenlerin benlik imajları ve umutsuzluk düzeylerinin araştırılması Study on adolescents who live in orphanages in relation to their level of shelf-image and hopelessness
ÖZET Yetiştirme Yurdunda Kalan Ergenlerin Benlik İmajlarnın veUmutsuzluk Düzeylerinin Araştırılması: Araştırmada yetiştirme yurdunda kalan 13-16 yaş grubu ergenler ile ailesi yanında kalan aynı yaş grubu ergenlerin umutsuzluk düzeyleri ve benlik imajlarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi amaçlandı.Örneklem yetiştirme yurdunda kalan 30 kız 30 erkek ailesi yanında kalan aynı sayıda toplam 120 ergenden oluşturuldu. Ayrıca bağımlı değişken olarak ergenlerin anksiyete, depresyon ve yalnızlık düzeyleri karşılaştırmalı olarak araştırıldı. Böylece yetiştirme yurdunda kalan ergenlerin bu değişkenler açısından emosyonel profillerinin ortaya çıkarılması amaçlandı. Araştırmada bağımlı değişkenleri ölçmek için yararlanılan ölçekler şunlardır: Benlik imajım ölçmek üzere “Offer benlik imajı envanteri” Umutsuzluk düzeyi için “Beck umutsuzluk Ölçeği” Anksiyete düzeyi için “Beck anksiyete Ölçeği” Yalnızlık düzeyi için “UÇLA yalnızlık ölçeği” Depresyon düzeyi için “Beck depresyon ölçeğinden” yararlanıldı. Çalışmada ergenlerin cinsiyet,yaş, kurumda yada ailesi yanında kalma değişkenleri açısından umutsuzluk, benlik imajı, anksiyete, depresyon ve yalnızlık düzeyleri karşılaştırmalı olarak bağımsız gruplar için t-testi, korelasyon ve varyans analizi istatistiksel çözümlemelerinden yararlanılarak yordandı. Kurumda kalan ergenlerin benlik imajı ve umutsuzluk düzeyleri anne babalarının beraberlik biçimlerine, aynı kurumda kardeşleri olma değişkenine, aileleriyle görüşüp, görüşmeme ve kuruma gelme yaşı değişkenine göre incelendi ve bağımsız gruplar için chi-square testi ve varyans analizi istatistiksel çözümlemelerinden yararlanıldı. Ergenlerde umutsuzluk ve benlik imajı arasında literatür ile uyumlu olarak (p <0.01)anlamlı ve negatif yönde bir ilişki bulundu. Örneklemin yaş,cinsiyet ve yaşadıkları yere göre (kurumda yada ailesiyle kalma) ' karşılaştırılmalarına ilişkin istatistiksel bulgular şunlardır: 143 Yaşadığı yer (Ailesi yanında ya da kurumda) değişkeni açısından ; Benlik imajı (p <0.001)umutsuzluk (p depresyon(p 0.05) düzeyi ile yaşanılan yer arasında anlamlı bir ilişki olduğu, anksiyete (pX).05) düzeyi içinse istatistiksel olarak anlamsız bulundu Cinsiyet değişkeni açısından; benlik imajı (p umutsuzluk(p depresyon (p ile yaş arasında anlamlı bir ilişki olduğu, anksiyete (p>0.05) ve yalnızlık (p>0.05) düzeyi içinse istatistiksel olarak anlamsız bulundu. Yaş değişkeni açısından; benlik imajı (p umutsuzluk (p depresyon (p Anksiyete (p yalnızlık (p düzeyleri ile yaş değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bulundu. Ayrıca araştırmada, kurumda kalan ergenlerin umutsuzluk ve benlik imajları; anne- babalarının beraberlik biçimleri, aynı kurumda kardeşi olma, anne- babalarıyla görüşme durumu ve kuruma geliş yaşları değişkenleri açısından da karşılaştırıdı. Aynı kurumda kardeşi olma değişkeni dışında diğer değişkenlerin anlamlı yordayıcılar arasında olduğu görüldü. Bulgular ilgili literatür doğrultusunda tartışıldı ve yetiştirme yurdunda kalan ergenler açısından önemli görülen önerilerde bulunuldu. Anahtar sözcükler : Yetiştirme yurtları, Benlik imajı, umutsuzluk, Depresyon, Anksiyete, Yalnızlık. 144


Yorum yaz