
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
Y.DOÇ.DR. BÜLENT ÖZBAY
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Tezek dumanına maruz bırakılan ratlarda akciğerlerdeki histopatolojik değişikliklerin incelenmesi
2. ÖZET Biomass (bölgemizde tezek yakılması sonucu ortaya çıkan toksik gaz), gelişmemiş ve ülkemiz gibi gelişmekte olan bölgelerde çeşitli amaçlarla yaygın olarak kullanılmaktadır. Biomass gazının yanmasıyla ortaya çıkan partiküllerin solunmasıyla çocukluktan yetişkin yaşa kadar özellikle başlıca etkilediği organ olan akciğerlerde; geniş bir yelpazede değişik hastalıklara neden olmakta, sağlık açısından önemli bir morbidite nedeni olabilmektedir. Biomassın yol açtığı zararlı etkilerin solunum yollarında yaptığı destrüksiyonun histopatolojik değişikliklerini değerlendirmek için deneysel çalışma yapıldı. Bu amaçla 30 adet wistar albino dişi rat kullanıldı. Ratlar günde bir saat olmak üzere 3, 6 ve 9 ay boyunca biomass (tezek dumanı sonucu oluşan zehirli gaz, duman)’ a maruz bırakıldılar. 3, 6 ve 9. aylar sonunda çalışma gruplarının (YYÜ Veteriner Fakültesi ‘nde) akciğer dokuları ve trakealarından kesitler alınıp preparatları hazırlandı. Histopatolojik değerlendirme amaçlı ışık mikroskobunda incelendi. Maruz kalan ratlarda maruziyet süresine bağlı makroskobik olarak; akciğerlerde fokal küçük siyahımtırak beneklenmeler, müsinöz sıvı ile dolu özellikle alt loblarda çok sayıda apse ve pnömoni odakları saptandı. Mikroskobik incelemede 3, 6 ve 9 ay dumana maruz kalan ratların hemen hepsinde maruziyet süresiyle şiddeti artan perivasküler, peribronşial ve interalveoler septumlarda yoğun lenfosit; değişen yoğunlukta da makrofaj ve eozinofilik lökosit infıltrasyonlarına rastlandı. Maruziyet süresine bağlı olarak bronş ve bronşiollerin submukozasında hiyalin ve kollajen doku artışı ile birlikte mukozanın lümene doğru yer yer küçük papiller uzantılar yaptığı gözlendi. Alveoler septumlarda oldukça incelme, yer yer perfore olarak geniş amfızem odaklarının şekillendiği görüldü. Pulmoner venlerde daha belirgin olmakla beraber, damarların intima ve mediasında belirgin kalınlaşma ve lümende daralma tespit edildi (sklerozis). Bir denekte mukozanın papiller adenomatöz proliferasyonu dikkati çekti. Akciğer dokusunun İnterstisyumunda ve trakea mukozasında siyah renkte, granüler tarzda, küçük yığınlar halinde antrakotik birikimlere rastlandı ve resimlerde gösterildi. Trakea mukozası epitelinin tek katlı ve yassılaştığı gözlendi. Trakea mukozasında geniş ülserasyon ve erezyon alanları tespit edildi. Bütün bu histopatolojik sonuçlar; biomassın havayollarında, interstisyel dokuda, akciğer parankiminde ve pulmoner damarlarda toksik etkiler sonucu önemli değişikliklere yol açtığını gösterdi. Bölgemizde özellikle kadınlarda yaygın olarak maruz kalman bu inhaler toksik ajanın interstisyel akciğer hastalıkları, KOAH ve pulmoner arter ve venlerde infıltrasyon ve degenerasyona yol açarak pulmoner hipertansiyona yol açabildiği deneysel olarak gözlemlendi. Sonuç olarak çalışmamız, uzun süreli biomass dumanına maruziyetin solunum yollarının trakea, bronş, bronşiol, interstisyum ve akciğer parankimi gibi farklı bölgelerinde ve pulmoner damarlarda kronik infiamatuar ve premalign değişikliklere neden olduğunu göstermiştir.
Biomass ve KOAH ilişkisinin kan gazı, yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi ve solunum fonksiyon testi ile araştırılması
1-ÖZET: Özellikle geri kalmış ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde ev içi hava kirliliği KOAH oluşmasında en önemli risk faktörü olduğu ve önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada biomassa bağlı KOAH’lı (BBKOAH) olgular ile kontrol grubu olarak alınan sigaraya bağlı oluşan KOAH’lı (SBKOAH) hastaların solunum fonksiyon değerleri (SFT), kan gazı değerleri ve YRBT bulguları karşılaştırılmıştır. Ayrıca BBKOAH hastalar pasif sigara içici olanlar ve olmayanlar olarak iki gruba ayrılarak, kan gazı ve SFT bulguları karşılaştırılmıştır. Çalışmaya YYÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Kliniğine Ocak- 1999 ile Haziran-2000 tarihleri arasında yatarak tedavi görmüş 50 kadın olgu ile kontrol grubu olarak alınan 30 erkek hasta alınmıştır. BBKOAHTı olguların, solunum fonksiyon test değerlerinde ve özellikle MMEF değerlerinde (p<0,05) belirgin azalma gözlenmiştir. BBKOAH' lı olguların MMEF değerleri kontrol grubundakilerden daha düşük bulunurken, FEVİ SBKOAHTı olgularda daha düşük bulundu(p<0,05). Tandır maruziyet zamanı ile solunum fonksiyon değerleri arasında FEVİ haricinde, diğer parametrelerde istatiksel olarak anlamlı negatif bir korelasyon gözlenmemiştir. Oysa sigara ile MMEF ve FEVİ arasında istatiksel olarak anlamlı bir negatif korelasyon görülmüştür. Bu veriler, tandır maruziyetinin küçük hava yollarına olan etkisinin dozdan bağımsız olduğunu düşündürmektedir. BBKOAHTı olgular pasif sigara içiciler ve pasif içici olmayanlar olarak iki gruba ayrıldı ve bu iki grubun kan gazları değerleri arasında, Sa02 ve Pa02 farkı istatiksel olarak anlamlı iken (p0,05). Toplam biomass maruziyeti saati ile Sa02 arasında negatif korelasyon vardı(p0,05). BBKOAHTı olguların yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografilerinde, bronkovasküler dallanma artışı ve interlober septalarda kalınlaşma daha sık görüldü(p < 0,05). SBKOAH grubunda ise havalanma artışı daha sık gözlendi(p< 0,05). Sonuç olarak; biomass maruziyetinin akciğer fonksiyon ve yapısında obstrüktif ve restriktif patolojilere yol açmak suretiyle olumsuz etkileri vardır. Bu olgulara dünyanın diğer az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde olduğu gibi, yurdumuzda özellikle de doğu bölgesinde sık rastlanılmaktadır. Bu nedenle geleneksel pişirme ve ısınma yöntemlerini iyileştirecek önlemlerin alınması gerekmektedir.
Akut solunum yetmezliğinde noninvazif mekanik ventilasyon uygulanması
3. ÖZET Bu çalışmamızın amacı; Akut solunum yetmezliği ile başvuran hastalarda noninvazif pozitif basınçlı ventilasyonun (NIMV) etkinliğini, standart medikal tedavi ile karşılaştırmak, aym zamanda NIMV uygulanan grupta KOAH ve KOAH dışı olgular arasındaki kan gazlanndaki düzelme, entübasyon ve mortilite oranlarım karşılaştırmaktır. Çalışmaya anamnez, fizik muayene, akciğer radyografileri, kan gazlan ve solunum fonksiyon testleri ile GOLD (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığına Karşı Küresel Girişim) raporlarına göre KOAH ve solunum yetmezliği tanılı 92 ve KOAH dışı solunum yetmezliği kriterlerine uyan 20, (67 erkek ve 45 bayan) olmak üzere toplam 112 olgu alındı. Yaş ortalamaları 59.4 ± 1.26 (16-85) idi.Çalışmaya alınan olgular, hipoksemik ve/ veya hiperkapnik akut solunum yetmezliği sıklıkla KOAH ve KOAH dışı (Akciğer ödemi, Restriktif Akciğer hastalığı, OSAS, ARDS vs) nedeniyle yatırılan hastalar arasından seçildi. 78 olguya standart medikal tedaviye ek olarak BIPAP ile noninvazif mekanik ventilasyon ile olgular KOAH (58 olgu) ve KOAH dışı (20 olgu) olarak ayrılırken, kalan 34 olguya ise standart medikal tedavi uygulandı. Tüm hastalarda ekspiratuar pozitif basınç (EPAP) 4 cmH20 ve inspiratuar pozitif basınç (IPAP) 8-10 cmH20 ayarlanıp, 1 cmH20 düzeyinde artışlar ile, tolere edilebilen en yüksek değere ulaşıldı. Mortalite oranlan; grup I (standart medikal tedavi-SMT) ‘de 3/3 4 (%8.8 ), grup II (SMT+NIMV-KOAH)’ de 1/58 (%1.7 ), grup III (NIMV-KOAH dışı)’de 2/20 (%10 ) idi. Hastanede kalma süreleri grup I’de 12 ± 1, grup II’ de 6.6 ± 0.4, grup III’ de 7.6 ±1.2 gündü. Her üç grubun mortalite oranlan arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. NIMV uygulanan KOAH ve KOAH dışı gruplann hastanede kalış süresi ortalamalan arasındaki fark anlamsız iken kontrol grubunun hastanede kalış süresi ortalaması ile hem KOAH hem de KOAH dışı gruplarının hastenede kalış süreleri ortalamaları arasındaki fark anlamlıdır (p0.001). Grup I’de, başlangıç ile tedavi sonundaki kan pH değerleri (sırasıyla 7.33 ± 0.01 7,41 ± 0.01, p< 0.000), PaC02 değerlerinde (sırasıyla 56.4 ± 2.4 47.0 ± 1.4, p < 0.000) ve APACHE II skoru (sırasıyla 13.6 ± 0.3 10. 1± 0.5, p 0.05) olup istatistiksel olarak anlamlı düzelme yoktu ve APACHE II skoru (sırasıyla 11.2 ± 0.3 7.0 ± 0.2, p< 0.000) olup istatistiksel olarak anlamlı düzelme mevcuttu. Grup IIP de başlangıç ve tedavi sonundaki, kan pH değerleri (sırasıyla 7.38 ± 0.02 7.43 ± 0.01, p< 0.003) olup istatistiksel olarak anlamlıydı, PaC02 değerleri (sırasıyla 47.17 ± 4.04 39.45 ± 2.47, p< 0.022) istatistiksel olarak anlamlı düzelme vardı ve APACHE II skoru (sırasıyla 11.2 ± 0.7 6.7 ± 0.9, p 0.05), PaC02 düzeyleri KOAH dışı grupta başlangıç ve 1 saat sonraki değerlerde KOAH ve kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük saptandı, APACHE II skorları karşılaştırıldığında, KOAH dışı ve KOAH gruplarının tedavi sonu APACHE II skoru ortalamaları arasındaki fark anlamsız iken, kontrol grubunun tedavi sonu APACHE II skoru ortalaması ile hem KOAH dışı hem de KOAH gruplarının APACHE II skoru ortalamaları arasındaki fark anlamlıdır (p< 0.001). Grup Pde olguların %82 (28/34) basan ile tedavi edilirken, grup H'de %89 (52/58) ve grup IIFde %80 (14/20) olarak saptandı. Sonuç olarak; noninvazif mekanik ventilasyon uygulanan KOAH ve KOAH dışı grubunda, standart medikal tedavi grubuna göre, hastanede kalış süresi ve APACHE II skorunda daha anlamlı bir düzelme görülürken, mortalite oranlan, entübasyon oranlan ve kan gazlan değerleri arasında anlamlı bir fark görülmedi. Anahtar Kelimeler: Akut Solunum Yetmezliği, Noninvazif Mekanik Ventilasyon
Tezek dumanına bağlı akciğer kanseri olgularının araştırılması
2. ÖZET Akciğer kanserinde son on yıllık dönemde erkeklerde %14.3’lük artışa karşılık, kadınlarda %81 artış olmuştur. Kadınlardaki akciğer kanserindeki aşın artış sigara içme oranının artmasına bağlanmakla birlikte, sigara dışında başka risk faktörlerinin araştırılmasını gerekli kılmıştır. Bölgemizde ev içi hava kirliliğinin en önemli nedeni olan tezek yakılmasına bağlı biomass ile akciğer kanseri arasında ilişki olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Çalışmaya Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniğinde 1999-2002 yıllan arasında klinik, X- ray, toraks bilgisayarlı tomografi verileriyle, sitolojik ve biopsi materyalleri ile akciğer kanseri düşünülen 53 kadın olgu alındı. Tandırda ekmek pişirmek kadınların görevi olduğu için çalışmaya sadece kadınlar dahil edildi. On beş hastada sigara içme öyküsünün olması, 3 hastada metastatik akciğer karsinomu (meme karsinomu 2, ösefagus karsinomu 1) olması sebebi ile çalışmadan çıkarıldı. Kalan 35 birey hasta grubunu oluşturdu (Grup I). Yaşa ve sosyoekonomik duruma göre hastanenin çeşitli kliniklerinde yatan 35 kadın hasta (Grup II) kontrol grubu olarak alındı. Grup I ve Grup İT deki olgulann tandır maruziyetleri, pasif sigara öyküleri, malignite dışı akciğer hastalık öyküleri, sosyoekonomik durumlan, ailevi malignite öyküleri ve yaşam yerleri ile ilgili sonuçlar Chi-Square Testi uygulanarak karşılaştırıldı. Yaş, için Student-T testi yapıldı. Tandır maruziyet süresiyle olgu sayısı arasındaki korelasyon Pearson Correlation testi yapılarak karşılaştınldı. Tandır maruziyeti ile malignite dışı akciğer hastalık Grup I de Grup II ye göre istatistiki olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p0,05) istatistiki olarak anlamsız pozitif korelasyon saptandı. Çalışmamız bölgemizde yaygın olarak yemek pişirme ve ısınma amaçlı olarak kullanılan tezek ve odunla yakılan tandırlarla oluşan biomass maruziyetinin kadınlarda görülen akciğer kanserinin önemli bir nedeni olabilecğini göstermiştir. Maruziyete engel olacak araçlar geliştirilmediği taktirde tandır dumanı maruziyetine bağlı akciğer kanseri olguları bölgemizde özellikle kadınlarda akciğer kanseri gelişmesinde en önemli risk faktörü olmaya devam edecektir.
Plevral efüzyonların ayırıcı tanısında tümör belirteçlerinin rolü
ÖZET Plevral efüzyonların etyolojisine yönelik rutin klinik ve laboratuar yöntemleri günümüzde tanısal problemlere halen kesin çözüm getirememiştir. Bu nedenle çalışmamızın amacı tümör belirteçlerinin malign ve benign plevral efüzyonların ayırıcı tanısındaki rolünü araştırmaktı. Bu çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalında Mart 2002-Şubat 2005 yılları arasında yatırılan yaş ortalaması 52.85±2.15 olan 80 plevral efüzyonlu hastanın plevral sıvı ve serum CEA, CA-19-9, CA125, AFP, CA15-3 değerleri ölçülerek bu belirteçlerin plevral efüzyondaki rolü araştırılmıştır. Çalışmamızda CEA-P ve CEA-S, CEA P/S, CA19-9-P ve CA19-9-S, CA15-3-P ve CA15-3-S, CA125-P, CA125 P/S değerleri malign plevral hastalıklarda benign hastalıklara göre daha yüksek bulundu. Ancak bunlardan da CEA-S ve CEA-P ile CA15-3-S ve CA15-3-P istatistiksel olarak anlamlıydı. Tümör belirteçlerinden plevral sıvı değerlerinin spesifitesi en yüksek olan CEA- P idi (%98). Diğerleri sırasıyla CA19-9-P(%96), CA15-3-P(%92), AFP-P(%84) ve CA125-P (%019) olarak bulundu. Sensitivitesi ise en yüksek olarak CA125-P(%96) bulundu. Tümör belirteçlerinden serum sıvı değerlerinin spesifitesi en yüksek CA19-9-S (%46), sensitivitesi en yüksek ise CA15-3-S (%96) olarak bulundu. Çalışmamızda CA125’in çoğu benign efüzyonlarda yalancı pozitif sonucunun fazla ve spesifitesinin düşük olduğu saptandı. Çalışılan tüm tümör belirteçlerinin plevral sıvı ve serum değerleri arasında bir korelasyon olduğu, bunların içinde de sadece CA125’in istatistiksel olarak anlamsız olduğu saptandı. Biz çalışmamızda CEA-P ve CEA-S seviyelerinin nonmalign efüzyonlar içinde parapnömonik efüzyonlarda biraz daha yüksek olduğunu gözlemledik. Sonuç olarak CEA başta olmak üzere, CA19-9,CA15-3’ün malign ve benign plevral efüzyonların ayrımında diğer tanısal yöntemlerle birlikte kullanılabileceği, tümör belirteçlerinin tek ya da onların kombinasyonunun plevral sitolojiye ilave edilmesinin tanıyı arttırabileceği sonucuna vardık. Diğer yöntemlerle kesin tanısı konulamayan, malignite şüpheli olgularda tümör belirleyicilerinin yol gösterici olabileceği ve bu konuda daha ileri çalışmalarla tatmin edici sonuçların elde edilebileceği umulmaktadır. vı
Y.DOÇ.DR. BÜLENT ÖZBAY İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
Y.DOÇ.DR. BÜLENT ÖZBAY İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
Gerekliliği
Ayşe Kavasoğlu Tosun, İsmet Tosun, Necdet Suer, Kadir Güzin
Kronik obstrüktif akciğer hastalığında obstrüktif uyku apne sendromu sıklığı
Aysel Sünnetçioğlu, Sevdegül Karadaş, Bülent Özbay, Bünyamin Sertoğullarından
Investigating of Aortic Diameter affect on Mortality in Type 2 Diabetic Patients
after Coronary Surgery: in our clinic experience
Fatih Aygün
e ISSN: 2147-1800
Abant Medical Journal
Volume Cilt 3 Issue Sayı 2 Year Yıl 2014
SAHİBİ
Prof. Dr. Hasan KOÇOĞLU
EDİTÖR
Doç. Dr. Aytekin ALÇELİK
EDİTÖR YARDIMCILARI
Doç. Dr. Nadir GÖKSÜGÜR
Yrd. Doç. Dr. Furkan Erol KARABEKMEZ
ULUSLARARASI YAYIN KURULU
Muhammad ABDUL-GHANI, ABD
Kazuo MATSUMOTO, Japonya
William T. MCBRIDE, İngiltere
Enver OZER, ABD
Veysel TAHAN, ABD
ULUSAL YAYIN KURULU
Prof. Dr. Kenan GÜMÜŞTEKİN
Prof. Dr. Safiye GÜREL
Prof. Dr. Erol KISMET
Prof. Dr. Yalçın TÜZÜN
Doç. Dr. Mesut ERDURMUŞ
Doç. Dr


Yorum yaz