
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. YÜKSEL AKKAYA
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Sermaye birikim süreci çerçevesinde 1948 Türkiye İktisat Kongresi Economics Congress 1948 Turkey within the framework of the capital acumulation process
Ülkenin 150 yıllık `?Burjuva Devrim?? sürecinin en önemli atılımı olan Cumhuriyet Devriminin iktisadi amacı doğrudan ya da dolaylı olarak Kapitalizme eklemlenmektir. Dünya Kapitalizmine eklemlenmek için gereken ön koşul ise öncelikle Kapitalist ya da başka bir ifadeyle Müslüman-Türk burjuvazi yaratmaktır. Çünkü Osmanlı burjuvazisine hakim olan Gayri-Müslim tabaka komprador bir nitelik taşımakta ve bu durum da dönemin hâkim konjonktürü olan milliyetçilik akımına ters bir nitelik taşımaktadır. Bu amaçla Meşrutiyet?in ilanından sonra yaygın biçimde gözlemlenen grev ve işçi hareketlerine tepki olarak yasalaştırılan ve sendikalaşmayı yok edip grev hakkını kısıtlayan Tatil-i Eşgal Kanunu, yerli burjuvazinin sınai yatırımlarını desteklemek amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu ve özellikle savaş yıllarında yerli sermayeli şirketleşmenin etkili bir biçimde desteklenmesi, milli burjuvazi oluşturma çabalarına örnek olarak gösterilebilir. Özellikle işçi hareketlerini kısıtlamak için çıkarılan Tatil-i Eşgal Kanunu çok dikkat çekicidir. Bu kanun Osmanlı Devleti?nde bir sınıf mücadelesi yaşandığını göstermekte olup, sorunu sermaye lehine kısıtlamalarla çözmeye çalışan modern, yani kapitalistçe bir düzenleme sayılmalıdır. İlk paragrafta sözü edilen devrim sürecinin ilk safhalarında İttihat ve Terakki?nin Müslüman-Türk burjuvazi oluşturma çabaları sonuç vermese de, Birinci Dünya Savaşı, bu yöndeki çabaların Müslüman-Türk burjuvaziyi yaratması için uygun zemini hazırlamıştır. Yaşanan savaş, İttihatçılara Müslüman-Türk burjuvaziyi oluşturabilmek için ekonomiye müdahalelerde bulunma fırsatı vermiştir. İttihat ve Terakki partisi `?milli iktisat?? ve `?iktisadi uyanış?? adı altında Müslüman-Türk burjuvazi yaratmaya yönelik politikalar izlemiştir ve bu dönemde sermaye birikimini hızlandıran spekülatif kazançlara göz yummuştur. İttihatçıların bu uygulamalarının en somut yansıması 1908-1913 döneminin aksine, 1914-1918 yılları arasında kurulan şirketlerdeki Müslüman-Türk unsurların artışıdır. Savaş döneminde `?Ey Türk, zengin ol!?? diye başlık atan büyük gazeteler ve `?Harb-ı umumi esnasında Türk?ü iktisaden yükseltmek, mutavassıt bir burjuvazi ihdas etmek?? hedefini savunan Yusuf Akçura gibi etkili yazarların düşünceleri, bu birikim şeklinin sadece nesnel zorunluluklardan doğmadığını, aynı zamanda bilinçli olarak istenmiş bulunduğunu gösteren dolaylı kanıtlardır. Milli burjuvazi yaratma sürecinin bir diğer teorisyeni Ziya Gökalp?tir. Gökalp?e göre, milli iktisat etnik homojenlikle sağlanabilirdi. Müslüman-Türk unsurun yalnızca asker ve memur; gayrimüslimlerin zanaatkâr ve tüccar olduğu bir toplum, uygar bir devlete dönüşemezdi. Ortak bir vicdana sahip olmayan bu iki unsur arasında gerçek bir iş bölümü yoktur. Gökalp?e göre, Müslüman-Türk unsurun ekonomik yaşama girerek milli iktisadı kurması gerekmektedir. Yusuf Akçura?nın Üç Tarz-ı Siyaset adlı eserinde tanımlanacak olan Türkçülüğün, dağılmakta olan Osmanlı Devleti?nin tarihi coğrafyasını değiştirip, kendi Türk coğrafyasında yeni bir hamle yaparak tarihin gündemine dönüş için yeterli kültürel malzemeden oluştuğu görülmektedir. Ancak temel sorun, Türkçülüğe yönelen Osmanlı aydınları hâlâ Osmanlı Devletinin vatandaşlarıdır. Bu sorun da Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla aşılmıştır. Gazeteler de `?Ey Türk Zengin Ol?? manşetlerinin ardından gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimiyle beraber Osmanlı burjuvazisinde hakim tabaka olan Gayri Müslim sınıfın tasfiyesi iyiden iyiye hızlanmış ve bunların yerine gelen Müslüman-Türk burjuvazi olabildiğince güçlendirilmeye çalışılmıştır. Ancak Kapitalizme liberal ekonomi politikalarıyla eklemlenemeyeceğini anlayan (sermaye yetersizliğinden dolayı) politika yapıcılar, Devletçi ekonomi politikalarıyla Kapitalizme eklemlenmek için sermaye birikimi sağlamaya çalışmışlardır. Anılan dönemde devletçi politikalardan sonuç alınmış ve fabrikalar, işletmeler ve KİT?ler vücut bulmuştur. Yalnız bu dönemde uygulanan devletçi politikalar özel sektöre karşı değil bilakis özel sektörün yanında yer almıştır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Müslüman-Türk burjuvazi; özellikle II. Dünya savaşındaki devletçi uygulamalardan ve savaş ekonomisinden faydalanarak gelişmiş ve Savaş sonrasında ise daha fazla gelişebilmeleri için bu noktada devletin kendilerine engel olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Ancak iktidarı elinde tutan zümre (CHP?nin ana kesimi) bulundukları avantajlı konumu kaybetmek korkusuyla sanayi burjuvazisine dönüşmek isteyen Ticaret burjuvazisini ya da devletin dış ticaret yasaklarından dolayı daha fazla gelişemeyen ve bu yüzden rahatsızlık duyan Ticaret burjuvazisini baskı altına alarak sindirmeye çalışmıştır. Bu baskılar karşısında tek düşüncesi kar etmek veya kârını maximize etmek olan ve başkaca hiçbir insani kaygı gütmeyen burjuvazi 1948 yılına gelindiğinde Tek Parti yönetimine başkaldırmış ve 1948 Türkiye İktisat Kongresi?ni düzenlemiştir. Kongre?de Demokrat Parti?nin kurucuları arasında yer alan Celal Bayar?ın burjuvazi menfaatlerinin gözetilmesine dair beyanatları ve Demokrat Parti?nin programında yer alan Liberalizm (Devletçi ekonomi politikalarının azaltılması yönündeki maddeler) göz önüne alındığında düzenlenen bu Kongre?den yalnızca 2 yıl sonra gerçekleştirilen seçimlerde adı geçen partinin ezici bir üstünlükle iktidarı ele geçirmesi Kapitalizme eklemlenmek üzere güdümlenmiş Türkiye?de pek de şaşırtıcı değildir. Sonuç olarak Burjuvazi her zaman daha fazla kâr peşinde koşar, bu kârı elde etmek için kolaylıkla örgütlenebilir (işçi kemsine nazaran niceliksel azlığından ötürü) ve bu sayede Ülke yönetimlerinde legal ya da illegal devrimler yapabilir. 1948 Türkiye İktisat Kongresi de bu bağlamda değerlendirildiğinde burjuvazinin gerçekleştirdiği legal bir devrimin ilk ayaklanması olarak karşımıza çıkmaktadır.


Yorum yaz