
-
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
- +90 232 412 3100
- http://www.hastane.deu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. ŞEBNEM AKTAN
Üniversite: Dokuz Eylül Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Saçlı deri (TR)
2. Saçlar (TR)
3. Dermatoskopi (TR)
4. Alopesi areata (TR)
5. Alopesi (TR)
6. Alopecia (EN)
7. Alopecia areata (EN)
8. Dermatoscopy (EN)
9. Hair (EN)
10. Scalp (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Trikoskopi, saçlı deri dermatoskopisi olarak tanımlanan alopesi tanısında kullanılan invaziv olmayan bir yöntemdir. Videodermatoskop aracılığıyla yüksek büyütme ile saç, kaş ve kirpikler incelenilip ölçülebilmektedir. Trikoskopi ile saç şaftı, saç folikül açıklıkları, perifoliküler epidermis, kutan mikro damarlanmaları değerlendirilebilmektedir. Terminal, vellüs saç ve 1-2 milimetrelik mikro-ünlem işareti ayırımı da yapılabilmektedir. Trikoskopi bu şekilde sikatrisyel ve sikatrisyel olmayan alopesilerin ayırımında da yardımcı olabilmektedir. En son olarak da alopesilerde trikoskopik bulgulara göre algoritmik yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bu araştırma sikatrisyel olmayan alopesilerde trikoskopik bulgular ve alopesi şiddeti, aktivitesi ve klinik alt tipi ile trikoskopik bulguların ilişkisini araştırmak amacıyla planlandı. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı polikliniği’ne saç dökülmesi yakınması ile başvuran sikatrisyel olmayan alopesi tanısı alan 305 hasta ve yakınması olmayan benzer yaş grubundan 108 kontrol olgusu videodermatoskop (MoleMax® III) ile çoklu resim alınarak değerlendirildi. Hasta grubunu 63 erkek androgenetik alopesi (MAGA), 138 kadın androgenetik alopesi (FAGA), 5 erkek paterni kadın androgenetik alopesi (FAGAM), 22 telogen effluvium (TE), 39 alopesi areata (AA), 4 trikotilomani (TC), 112 ekzema seboreikum ve 31 psoriyazis tanılı, 305 hasta oluşturdu. Alopesi areata ve androgenetik alopesili olguların hastalık şiddet ve aktivitesi belirlendi. Trikoskopik veriler Mann-Whitney U testi, lojistik regresyon analizi, Ki kare analizi ve oran testi kullanılarak karşılaştırıldı. Çalışma sonuçlarına göre FAGA.M’lı olgularda hastalık evresi ile trikoskopik bulgular arasında ilişki izlenmezken FAGA’lı olgularda erken evrede beyaz skuam, glomerüler damar, dallanmış kırmızı çizgiler, ileri evrelerde ise kahverengi noktalar daha fazla saptandı. Erken evre MAGA’lı olgularda perifoliküler pigmentasyon ve tek pilosebase uniteden birden fazla saç çıkması, ileri evre MAGA’lı olgularda ise balpeteği pigment paterni, beyaz nokta ve kahverengi noktalar daha fazla izlendi. MAGA ve FAGA trikoskopik bulgular açısından kendi aralarında oran testi ile karşılaştırıldığında FAGA’lı kadınlarda perifoliküler pigmentasyon, MAGA’lı erkeklerde ise kahverengi noktalar, sarı noktalar ve beyaz noktalar anlamlı olarak daha fazla izlendi. Aynı değerlendirme psoriyazis ve seboreik ekzema için yapıldığında ise psoriyaziste kırmızı nokta ve globüller, atipik kırmızı damar, şekilsiz kırmızı alan, taşlı yüzük damar damar ve kıl proksimalinde beyaz-gri peçe görünümü, seboreik ekzemada ise burgulu kırmızı anslar ve virgül damar anlamlı olarak daha sık görüldü. AA’lı olgularda izlenen ve ilk kez tarafımızca tanımlanmış olan trikoskopik özellikler; küme yapmış beyaz noktalar, tek pilosebase uniteden çok sayıda saç çıkması, siyah noktasal pigmentasyon, kıl proksimalinde beyaz-gri peçe görünümü ve dallanmış kırmızı çizgiler olarak belirlendi. Hastalık aktivitesinin sabit olduğu hastalarda atipik kırmızı damar ve beyaz noktalar, progresif olduğu hastalarda ise ünlem işareti saç anlamlı olarak daha fazla izlenirken, AA hastalık şiddetinin hafif olduğu grupta ünlem işareti saç, fazla olduğu grupta ise balpeteği pigment paterni, küme yapmış beyaz noktalar ve siyah noktasal pigmentasyon daha sık saptandı. AA şiddetinin yüksek olma olasılığı balpeteği pigment paterni izlenenlerde 36.2, beyaz nokta izlenenlerde 7, küme yapmış beyaz nokta izlenenlerde 7, siyah noktasal pigmentasyon izlenenlerde 17 kat, düşük olma olasılığı ise ünlem işareti görülenlerde 4.6 kat olarak belirlendi. Tüm alopesi hastalarında beyaz nokta, perifoliküler pigmentasyon ve balpeteği pigment paterni ile deri tipi arasında ilişki bulunmadı. Kontrol grubunda 25 yaş altındaki hastaların trikoskopik verileri, 50 yaş üzerindekilerle karşılaştırıldığında genç olgularda perifoliküler pigmentasyon ve tek pilosebase uniteden birden fazla saç çıkması anlamlı olarak daha fazla izlendi. Sonuç olarak çalışmamızda bugüne kadar alopesilerde dermatoskopik çalışmalarda tespit edilen dermatoskopik ayırt edici yapılara ek olarak; tek folikül ağzından çok sayıda kıl şaftı çıkması, kıl proksimalinde beyaz-gri peçe görümü, kahverengi nokta, küme yapmış beyaz noktalar, siyah noktasal pigmentasyon ve taşlı yüzük damar olmak üzere 6 yeni dermatoskopik ayırt edici yapı tanımlandı. Ayrıca AGA’da dermatoskopik ayırt edici yapılar ile klinik şiddet arası ilişki ilk kez ortaya konuldu.
Kutan lupus eritematozus deri lezyonlarında matriks metalloproteinaz-9 düzeyleri
Lupus eritematozus (LE), genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkan, aktivasyon ve remisyon dönemleriyle seyreden kronik autoimmün bir sayrılıktır. Matriks metalloproteinazlar(MMP) hücre-matriks oluşumunu düzenleyen, proteolitik aktiviteleri sırasında çinko kullanan büyük bir enzim grubudur. Birçok normal biyolojik işlemde gerekli olmalarının yanı sıra inflamasyon ve artrit gibi patolojik olaylarda da rol oynarlar. MMP ailesinin en kompleks ve en büyük elemanı olan MMP-9, keratinosit ve monosit, doku makrofajları, polimorfonükleer lökositler ve bir grup malin hücre tarafından salınır; özgün doku inhibitörlerinden TIMP-1 tarafından inhibe edilir. Bazal membranın önemli bir bileşeni olan tip IV kollageni ayıran MMP-9, limfosit ve diğer lökositlerin kan ve limf dolaşımına girip çıkmasına olanak sağlar; ayrıca myelin bileşiklerini parçalayarak autoimmuniteyi başlatan epitopların ortaya çıkmasına neden olur. Sistemik LE (SLE) patogenezinde MMP-9’un rol oynadığı ileri sürülmektedir. Kutan LE (KLE) patogenezinde ise MMP ve TIMP’in rolü tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar kliniğinde kutan lupus tanısı ile izlenen olguların lezyonel ve perilezyonel deri biyopsilerinde MMP-9, MMP-2 aktivite düzeyleri ve TIMP-1 düzeyleri ölçüldü. MMP-2 ve MMP-9 aktivite düzeyleri ve TIMP-1 düzeylerinin klinik, laboratuar bulgular ve kutan LE klinik şiddeti ile ilişkisi araştırıldı. Olguların lezyonel deri örneklerinde, normal deri ile karşılaştırıldığında MMP-2, MMP-9 ve pro MMP-9 aktiviteleri ve TIMP-1 düzeyleri anlamlı derecede yüksek olarak belirlendi(p=0,002; p=0,003; p=0,046). Kadın olgularda aktif/pro MMP-9 oranı erkek olgulara göre anlamlı olarak yüksek idi(p=0,038). Sigara kullanan olgularda kullanmayanlara göre aktif/pro MMP-9 oranı anlamlı derecede yüksek idi(p=0,026). Yaşı ortalamanın üzerinde olan olgularda aktif MMP-9 ve aktif/pro MMP-9 oranı genç olgulara göre anlamlı derecede yüksek olarak saptandı(p=0,014; p=0,003). Lezyon klinik şiddeti ile ANA pozitifliği, aktif/pro MMP-2 ve aktif/pro MMP-9 oranları arasında anlamlı pozitif korelasyon saptandı(p=0,04; p=0,027; p=0,015). Sonuç olarak bu veriler ışığında KLE patogenezinde MMP-2 ve MMP-9 aktivitelerindeki artışın rol oynadığı ve MMP-2 ve MMP-9 aktivitelerinin kutan sayrılık şiddetiyle ilişkili olduğu düşünülebilir. Ancak KLE patogenezinde MMP’ların tam olarak yerini ve kaynağını ortaya koyacak ileri çalışmalara gerek bulunmaktadır.


Yorum yaz