
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi
- http://tip.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. RECEP ÇETİN
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Travma (TR)
2. Karaciğer (TR)
3. Hemostatikler (TR)
4. Mide neoplazmları (TR)
5. Kanser (TR)
6. Cerrahi tedavi (TR)
7. Periton hastalıkları (TR)
8. Periton (TR)
9. Mast hücreleri (TR)
10. Lodoksamid (TR)
11. Antioksidanlar (TR)
12. Adezyonlar (TR)
13. Periton lavajı (TR)
14. Hemostatics (EN)
15. Liver (EN)
16. Trauma (EN)
17. Surgical treatment (EN)
18. Cancer (EN)
19. Stomach neoplasms (EN)
20. Adhesions (EN)
21. Antioxidants (EN)
22. Lodoxamide (EN)
23. Mast cells (EN)
24. Peritoneum (EN)
25. Peritoneal diseases (EN)
26. Peritoneal lavage (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Karaciğer parankim kanaması hem karın travmalarında hem de elektif karaciğer cerrahisinde ana problemdir. Kanama ile mücadele etmek için bir çok teknik ve enstrüman üzerinde çalışılmıştır. Araştırmaların büyük çoğunluğu hemostatik materyaller üzerinedir. Biz de bu çalışmada American Association for the Surgery of Trauma (AAST)’ya göre travmatik grade 4 ve grade 5 karaciğer parankim yaralanmalarında hemostatik jelatin matriksin kanamalar üzerine olan etkisini değerlendirdik. Yirmi adet New Zeland cinsi erkek tavşan üzerinde çalışıldı. (2 yaşında, ortalama 2500 gr.) Grup 1’de karaciğer sol lob laserasyonu, grup 2’de portal ven yaralanma modeli oluşturuldu. Her iki grupta hemostatik materyal olarak hemostatik jelatin matriks (FloSeal) kullanıldı. Preoperatif ve postoperatif ikinci gündeki hemoglobin seviyeleri ve istatiksel analizleri yapıldı. Her iki grupta makroskopik olarak kanamanın durduğu görüldü. Postoperatif ikinci gündeki hemoglobin değerleri ile preoperatif hemoglobin değerlerini karşılaştırdığımızda, her iki grupta istatiksel olarak anlamlı bir azalma olduğu ancak deneklerde mortaliteye rastlanmadı. Bu çalışma ile hemostatik jelatin matriks’ in karaciğer grade 4 ve grade 5 parankimal kanamanın engellenmesinde etkin bir hemostatik ajan olduğu ortaya konmuştur.
Mide kanserli olguların geriye dönük incelenmesi
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi AD’da 1995-2009 yılları arasında mide kanseri tanısı ile cerrahi işlem yapılan 204 olgu geriye dönük olarak incelendi. Bu olgulardan 131’ine küratif cerrahi rezeksiyon yapıldığı belirlendi. Olguların %80’i lokal ileri evre olgulardı (evre IIIa, IIIb ve IV). Olguların yaş, cinsiyet, başvuru semptomları, tümör lokalizasyonu, T, N, M, evre, tümör diferansiyasyonu, histolojik tipleri, tümör çapı, vaskuler ve perinöral invazyon varlığı, yapılan cerrahi işlem, rezeksiyon tipi, diseksiyon tipi, diseke edilen toplam lenf nodu sayısı, metastatik lenf nodu varlığı, metastatik lenf nodu sayısı ve toplam lenf nodu sayısına oranı, komplikasyonlar, cerrahi mortalite, adjuvan kemoterapi, adjuvan radyoterapi ve diğer adjuvan tedavileri ve sağkalım süreleri belirlendi. Bu verilerin sağkalım üzerine etkileri lojistik regresyon analizi ile değerlendirildi. Sağkalım açısından 3 ve 5 yıllık sağkalım eğrileri Kaplan-Meier yöntemiyle çıkarıldı. Küratif rezeksiyon ve diseksiyon yapılan olgularda morbidite %15.2, mortalite ise %7.6 idi. Evre ve metastatik lenf nodlarının toplam lenf nodu sayısına oranı sağkalım üzerinde en önemli faktörler olarak bulundu (p<0.05). Evrelere göre sağkalımda 5 yıllık sağkalım oranlarının evre Ia için %79.1, Ib için %78.3, II için %61.8, IIIa için %46, IIIb için %24.8 ve IV için %25.8 olduğu görüldü. Sonuç olarak olgularımızın çoğunun lokal ileri evre olgular olmasına karşın yapılan radikal cerrahi işlemlerden fayda gördüğü ve sağkalım oranlarının bu anlamda olumlu olduğunu söylemek mümkündür.
Çekal abrazyon modelinde lodoksamid’in peritoneal adezyon ve anti-oksidan düzeyleri üzerine etkisi Effect of lodoxamide on peritoneal adhesion and antioxidant levels in A cecal abrasion model
Çekal Abrazyon Modelinde Lodoksamid’in Peritoneal Adezyon ve Anti-oksidan Düzeyleri Üzerine Etkisi Abdominal cerrahi sonrasında gelişen adezyonlar, neden oldukları problemler nedeniyle günümüzdeki önemini korumaktadır. Mast hücre aktivasyonu, adezyon gelişiminde rol oynayan önemli etkenlerden biridir. Bu aktivasyonun önlenmesi ile adezyon gelişiminin azaltılabileceğini düşünerek güçlü bir mast hücre stabilizatörü olan Lodoksamid’in yapışıklık ve anti-oksidan düzeyleri üzerine etkisini araştırmayı planladık. Bu çalışmada 30 adet Wistar Albino cinsi erkek sıçan, 3 gruba ayrıldı. Birinci gruba sadece laparotomi, 2. gruba laparotomi ve çekal abrazyon, 3. gruba ise laparotomi yapılıp çekal abrazyon yapılmadan önce Lodoksomid verilerek 15 dk. beklendikten sonra abrazyon oluşturuldu. Postoperatif 7. günde tüm ratlar sakrifiye edilerek gelişen adezyonlar evrelendirildi. Tüm ratlardan peritoneal örnekler alınarak rat spesifik t-PA-1, PAI-1 ve MDA, SOD, GSH-Px, KAT çalışıldı. Mikroskopik olarak fibrozis ve inflamasyon skorlaması yapıldı. Evans skoru ile karşılaştırıldığında tüm gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki mevcut idi. Adezyon skorları; Lodoksamid grubunda, abrazyon grubundan daha düşük idi. Gruplar arasında t-PA, PAI-1, t-PA/PAI-1 değerleri açısından istatiksel açıdan anlamlı ilişki saptanmadı. Tüm gruplar arasında fibrozis ve enflamasyon açısından anlamlı ilişki mevcut idi. GSH-Px düzeyleri açısından Lodoksamid ile kontrol grubu arasındaki farkın istatiksel açıdan anlamlı olduğu saptandı. KAT düzeyleri açısından da kontrol ile abrazyon grubu arasında istatiksel açıdan anlamlı fark saptandı. Lodoksamidin, PPA oluşmasında en önemli başlangıç basamaklarından birisi olan mast hücre aktivasyonlarının önlenmesinin adezyon oluşumunu makroskopik ve mikroskobik istatistiksel olarak anlamı düzeyde azalttığı, tüm parametreleri istatistiksel olarak anlamlı olmasa da oksidatif stresi azalttığı, enflamasyonu baskılamak suretiyle anti oksidan düzeylerini değiştirdiği saptandı. Bu etkiyi, fibrinolitik sistem üzerinden daha ziyade oksidatif stresi azaltarak ve direkt fibroblastları etkileyerek oluşturduğu ön görüsüne varıldı. Anahtar Kelimeler: Antioksidan, çekal abrazyon modeli, lodoksamid, mast hücre stabilizatörü, peritoneal adezyon
Mide ve duodenum perforasyonlarında batın içerisine mide sıvısı, gıda artıkları ve safra gibi irritan maddeler dökülmektedir. Buda peritonite ve postoperatif peritoneal adezyonlara neden olmaktadır. Cerrahi işlem sırasında öncelikle kaynak kontrolü yapıldıktan sonra batın içerisinin peritonite neden olan yabancı maddelerden arındırılması gerekmektedir. Bunun için peritoneal kavitenin serum fizyolojik, laktat ringer gibi sıvılarla lavajı yada nemli kompresler aracılığı ile kuru temizlik yöntemleri sıklıkla kulanılmaktadır. Bu çalışmada kırk adet Wistar Albino erkek sıçan (ortalama ağırlık 250 ±20 gram; ortalama yaş 7-8 ay) dört eşit gruba ayrıldı. 1. grup kontrol grubu olarak belirlendi ve laparotomi yapılarak mide perforasyonu oluşturulmadan batın kapatıldı. 2. grupta mide perforasyonu oluşturularak bir saat beklendikten sonra mide primer onarımı yapılarak batın içi temizlenmeden kapatıldı. 3. grupta mide perforasyonu oluşturularak bir saat beklendikten sonra mide primer onarımı yapıldı ve batın içi serum fizyolojikle yıkanarak kapatıldı. 4. grupta mide perforasyonu oluşturularak bir saat beklendikten sonra mide primer onarımı yapıldı ve batın içi nemli kompreslerle temizlenerek kapatıldı. Postoperatif yedinci günde tüm ratlar sakrifiye edilerek oluşan adezyonlar evrelendirildi. Tüm ratlardan peritoneal örnekler alınarak rat spesifik t-PA-1 ve PAI-1 çalışıldı. Perforasyon grubunda sekiz denekte grade 3(%80), iki denekte grade 2 (%20); serum fizyolojik grubunda yedi denekte grade 3 (%70), üç denekte grade 2 (%30); kompres grubunda dört denekte grade 3 (%40), beş denekte grade 2 (%50), bir denekte grade 1 (%10) adezyon tespit edildi. Postoperatif yedinci günde peritoneal örneklerden çalışılan t-PA düzeylerinin kompres grubunda arttığı görüldü. PAI-1 düzeyleri ise serum fizyolojik grubunda en yüksekti. Çalışmamız göstermiştir ki mide perforasyonlarından sonra batın içinin nemli kompresle temizlenmesi, serum fizyolojikle yapılan irrigasyona göre daha az adezyona neden olmuştur. Klinik uygulamada, sekonder peritonit olgularında kaynak kontrolünden sonra batın içinin nemli kompreslerle temizlenmesinin adezyonları önlemede daha faydalı olacağını düşünmekteyiz.


Yorum yaz