
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. ÖZKAN ÜNAL
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Ultrasonografi-doppler (TR)
2. Ultrasonografi (TR)
3. Tromboz (TR)
4. Sinüs trombozu (TR)
5. Serebral venler (TR)
6. Serebral emb (TR)
7. Neoplazmlar (TR)
8. Meme neoplazmları (TR)
9. Manyetik rezonans görüntüleme (TR)
10. Kontrast maddeler (TR)
11. Gadovist (TR)
12. İntrakraniyal basınç (TR)
13. Subaraknoid kanama (TR)
14. Serebral hemoraji (TR)
15. Manyetik rezonans görüntüleme (TR)
16. Hem (TR)
17. Jugular veins (EN)
18. Blood flow velocity (EN)
19. Cerebral embolism and thrombosis (EN)
20. Cerebral veins (EN)
21. Sinus thr (EN)
22. Gadovist (EN)
23. Contrast media (EN)
24. Magnetic resonance imaging (EN)
25. Breast neoplasms (EN)
26. Neoplasms (EN)
27. Diffusion (EN)
28. Hemorrhage (EN)
29. Magnetic resonance imaging (EN)
30. Cerebral hemorrhage (EN)
31. Subarachnoid hemorrhage (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Serebral trombozlu hastalarda juguler ven doppler US bulguları Spectral doppler sonography
Bu çalışmanın amacı Manyetik rezonans venografi’ de (MRV) sinüs ven trombozu (SVT) tesbit edilen hastalarda her iki internal jugular venin (İJV) akım volümlerini doppler ultrasonografi (Doppler US) incelemesi ile hesaplayarak MRV bulguları ile akım volümlerini karşılaştırmkatır.
Meme lezyonlarının MRG ile değerlendirilmesinde 1 molar kontrast maddenin etkinliği
Gelişmiş ülkelerde meme kanseri kadınlarda görülen en sık kanser tipi olup mortalitesi akciğer kanserinden sonra 2. sıradadır. Saptanan tümöre ait bazı morfolojik bulgular (sayı, yerleşim, iki taraflı lezyon) tedavi şeklinin belirlenmesinde önemlidir. Bu çalışmada meme MRG’de 1 mol/ml gadobutrol içeren kontrast madde kullanarak lezyonların morfolojilerini, sinyal özelliklerini ve kontrastlanma dinamiklerini inceleyerek lezyonların malign, benign ayrımındaki kontrast madde etkinliğini araştırmayı amaçladık. Çalışmaya yaşları 23-77 arasında (ortalama: 43,77 ± 2.16) 37 bayan hasta dahil edildi. Hastaların toplam 76 lezyonu vardı. Meme MRG’de, yağ baskılı TSE-T2-aksiyel görüntüler ve 0.2 ml/kg gadobutrol (Gadovist) İ.V olarak enjekte edilerek kontrastlı dinamik Flash 3D T1A görüntüler alındı. Dinamik kesitler birbirinden çıkarılarak substraksiyon görüntüler elde edildi. Kontrastlanan lezyonların tümü morfolojik analiz ve kontrast-zaman eğrilerine göre değerlendirildi. Morfolojik analizde lezyonların CNR değerleri, kontrast tutuş şekilleri (halkasal, heterojen, homojen), lezyon çevresindeki vaskülarite artımı incelenirken, lezyonların kontrast zaman eğrileri Tip I, Tip II, Tip III olarak sınıflandırıldı. Lezyonların malign-benign oluşuna histopatolojiye ve takip görüntülemelere göre karar verildi. Histopatolojik olarak 56 lezyon benign, 20 lezyon malign olarak saptandı. Kontrastlanma eğrisinde malign lezyonlarda %5 Tip I, %50 Tip II, %45 Tip III, benign lezyonlarda % 56 Tip I, % 34 Tip II, % 10 Tip III eğri paterni izlendi. Malign olgularda en fazla heterojen kontrastlanma ve periferal kontrastlanma, benign olgularda en fazla homojen kontrastlanma saptandı. CNR oranları malign lezyonlarda % 450, benign lezyonlarda % 60 olup malign lezyonlarda fazla iken vaskülarite artımı da malign lezyon olan taraf memede daha fazla olarak bulundu. Çalışmamızda MRG’nin malign, benign lezyon ayrımında sensitivitesi % 95, spesifisitesi % 55.4 ve tanısal dogruluk oranı % 78 olarak bulundu. Gadovist yüksek doz gadolinyum içeriği ile meme MRG’de güvenle kullanılabilecek bir MRG kontrast maddesidir. Tip II/III eğri, halkasal/heterojen kontrastlanma, CNR’nin belirgin artması, perilezyonel vaskülarite artışı maligniteyi, Tip I eğri, homojen kontrastlanma, CNR’nin fazla artmaması, perilezyonel vaskülarite artımının olmaması benigniteyi gösteren önemli bulgulardır. Gadovist CNR’yi belirgin arttırarak ve perilezyonel vaskülarite artımını göstererek malign lezyonların tespit edilmesini kolaylaştırır.
Difüzyon ağırlıklı MRG’nin intrakranial kanamalarda tanı değeri.
Amaç: Çalışmamızda difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntüleme (DAMRG)’nin intraserebral, epidural, subdural ve subaraknoid kanamalı hastalarda hematomu belirlemede tanısal değerinin, DAMRG’de hematomların evrelerine göre görünümlerinin ve sinyal karekterlerinin evreleri ayırmadaki katkısının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 3-80 yaşları arasında 67 hasta alındı. İntrakranyal hematomlar; İntraserebral, subdural, epidural ve subaraknoid kanama olmak üzere 4 ayrı grupta incelendi. Konvansiyonel MR incelemede intraserebral hematom tespit edilen 35 hasta, (18 erkek, 17 kadın) subdural hematom tespit edilen 18 hasta, (10 erkek, 8 kadın) epidural hematom tespit edilen 2 hasta, (1 erkek, 1 kadın) subaraknoid kanama tespit edilen 12 hasta (5 erkek, 7 kadın) vaka grubunu oluşturdu. Genel durumu bozuk, MR çekimine durumu uygun olmayan (MR uyumsuz protez, kardiyak pace-maker taşıyan hastalar, gebeler), enfarkt zemininde gelişen hematomlar ve kanama yaşı tam bilinmeyen hastalar çalışma dışı bırakıldı. İntraserebral ve subdural hematomlar 5 evreye ayrıldı. Epidural hematomlar ise 3 evre üzerinden değerlendirildi. İncelemeler 1.5 Tesla (T) alan güçünde Siemens Magnetom Symphony (Siemens, Erlangen, Germany) cihazında faz dizilimli head koil ile rutin kranyal MR protokolünde yapıldı. Difüzyon ağırlıklı görüntüler aksiyel planda tek atımlı spin eko ?echo planar? görüntüleme sekansı ile elde edilmiş olup ?b? değeri 500 ve 1000sn/mm² olarak belirlenmiştir. İntrakranyal hematomların DAMRG’de saptanabilirliğini araştırmak amacıyla intraserebral, subdural ve epidural hematomlar için konvansiyonel MR sekansları (T1 ve T2), SAK için BT altın standart alındı. DAMRG’de hematomların sinyal karekterlerine bakarak evreler arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal-Wallis testi yapılmıştır. Bulgular: Konvansiyonel MR sekanslarında (T1 ve T2) tespit edilen intraserebral, subdural ve epidural hematomların tamamı DAMRG’de izlendi. BT’de SAK varlığı bilinen vakaların hiç birinde kanama DAMRG’de saptanmadı. İntraserebral hematomların hiperakut ve geç subakut evresinde hematomlar, DAG’de hiper, ADC haritasında hipointens izlenirken akut ve erken subakut evrede DAG’de ve ADC haritasında belirgin hipointens görünümdedir. Kronik evrede ise DAMRG’de görünümleri hematomun yaşına ve rezorbsiyon durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Hiperakut-geç subakut evre intraserebral hematomlar diğer evrelerden, benzer şekilde kronik evre hiperakut-geç subakut evreden tamamen, akut ve erken subakut evreden büyük ölçüde ayrılabilmektedir. Hiperakut ile geç subakut, akut-erken subakut ve kısmen kronik evre hemotomlar birbirinden ayrılamamaktadır. Subdural hematomların hiperakut evredeki görünümleri bilinmemektedir. Subdural hematomlar akut ve erken subakut evrede DAG’de ve ADC haritasında belirgin hipointens görünümdedir. Geç subakut evrede DAG’de hiper, ADC haritasında hipointens izlenirken kronik evrede DAG’de hipo, ADC haritasında hiperintens sinyal karekterindedir. DAMRG’de akut ve erken subakut evre subdural hematomların sinyal intensiteleri benzerlik göstermektedir. Subdural hematomlarda akut-erken subakut evrenin geç subakut ve kronik evreden, geç subakut ve kronik evrelerin ise diğer evrelerden ayrılabildiği belirlenmiştir. Akut ile erken subakut evre hemotomların birbirinden ayrılamadığı gösterilmiştir. Her ne kadar hiperakut evre birtakım kısıtlayıcı nedenlerden dolayı çalışma dışı bırakılmışsa da bu evrenin DAMRG bulgularını bilmediğimizden diğer evrelerle benzerliği veya farklılığı açısından net bilgiler sunamamaktayız. DAMRG’ de tespit edilen kronik evre subdural hematom haricindeki intrakranial hematomların tamamında DAG’ daki sinyal intensiteleri T2AG’ lerdeki sinyal intensiteleriyle benzerlik gösterirken ADC haritalarında hipointens izlendi. Epidural hematomların akut ve kronik evrelerine ait verilerimiz bulunmamakla birlikte subakut evrede hematom DAG’de hiper, ADC haritasında hipointens izlenmektedir. Sonuç: Konvansiyonel MR sekanslarında izlenen intraserebral, subdural ve epidural hematomların tamamı DAMRG’de tespit edilebilmektedir. DAMRG subaraknoid kanamayı göstermede etkin bir görüntüleme yöntemi değildir. Sonuç olarak DAMRG’de intraserebral ve subdural hemotomların görünümleri evrelere göre birbirinden farklılık gösterebildiği gibi bazı evreler arasında benzerlik de gösterebilmektedir. İntraserebral ve subdural hematomlarda DAMRG’nin kanama evrelerini belirlemede ön bilgi vereceğine, tek başına kesin sonuçlar veremeyeceğine ve lezyonların diğer konvansiyonel MR sekanslarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktayız.
Yumuşak doku apselerinin tanısında difüzyon MR’ ın tanıya katkısı
AMAÇ: Difüzyon MR görüntülemenin yumuşak dokulardaki apselere tanısal katkısını araştırmak. GEREÇ ve YÖNTEM: Klinik ve radyolojik incelemeler neticesinde yumuşak doku apsesinden veya kistik lezyonundan şüphelenilen 50 olgu çalışma kapsamına alındı. Lezyonların lokalizasyona göre dağılımı; 1 periorbital, 3 meme, 14 batın içi, 32 kas içi lezyonu (21 baş-boyun, 2 gluteal, 2 psoas, 2 inguinal, 1 paravertebral, 1 trapezius, 1 perianal, 1 uyluk, 1 brakial) idi. Diğer radyolojik incelemeler sonrasında DAMRG incelemesi yapıldı. Lezyonların sinyal intensite değişiklikleri kalitatif olarak b-1000 değerli difüzyon ağırlıklı `trace’ imajlar ve ADC görüntülerindeki sinyal intensitelerine göre belirlendi. 1.5 T MR cihazında inceleme bölgelerine göre farklı koiller kullanıldı. Tüm hastalara DAMRG sonrasında aspirasyon uygulandı. BULGULAR: 50 olgunun 38′ inde difüzyon ağırlıklı `trace’ imajlarda hiperintens görünüm elde edildi (22 kas içi, 12 batın içi , 3 meme ve 1 periorbital doku idi). Bu olguların 2 tanesinde yanlış pozitif sonuç elde edildi (1 enfekte malign melanom metastazı, 1 enfekte meme ca). 36 olguda ise doğru pozitif sonuç elde edildi. 50 olgunun 11’inde ise difüzyon ağırlıklı `trace’ imajlarda hipointens görünüm izlendi. Bu lezyonlardan 3 tanesinde yanlış negatif (psoas apsesi, frontal kemik komşuluğunda cilt altı apse, sol mylohyoid kası komşuluğunda apse) elde edildi. 8 tanesinde ise doğru negatif sonuç izlendi. Kontrastlı konvansiyonel MRG’ lerde izlenen 1 apse DAMRG’ lerde izlenmedi. Bu olgu da yanlış negatif olarak değerlendirildi. SONUÇ: Difüzyon ağırlıklı `trace’ imajlarda hiperintens izlenen 38 vakanın 36’sında aspirasyon sonuçları apse tanımızı desteklediği halde, 2 hastada tanımızı desteklemedi. Difüzyon ağırlıklı `trace’ imajlarda hipointens izlenen, 11 lezyonun 8 tanesinde aspirasyon sonuçları tanımızı desteklediği halde 3 lezyonun aspirasyon sonuçları tanımızı desteklemedi. Yapılan istatistik analizlerine göre Chi-Square değeri=20.379; p<0.01 ve sensitivite değeri %92, spesifisite değeri %80 olarak elde edilmiştir. Bu bulgularla yumuşak doku apselerinde difüzyon MRG' nin yüksek tanı değeri taşıdığı, kist-apse ayrımında kısa süre içerisinde kullanılabilecek önemli bir görüntüleme yöntemi olduğu düşünüldü.
PROF. DR. ÖZKAN ÜNAL İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
PROF. DR. ÖZKAN ÜNAL İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
Kurum Başkanı Prof. Dr. Özkan ÜNAL
Özgeçmiş
Prof. Dr. Özkan Ünal 1966 yılında Sivas Zara’da dünyaya geldi. 1989
yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Kastamonu-
İnebolu'da mecburi hizmet kapsamında 14 ay sağlık ocağında hizmet verdi.
1991–1994 yılları arasında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji
Anabilim Dalında Radyoloji ihtisası yaptı.
Kayseri ve Gaziantep'te Uzman Doktor olarak çalıştı.1997 yılında Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı'nda Yardımcı
Doçent olarak göreve başladı. Kasım 1999-Şubat 2000 tarihleri arasında
University of Washington'da Nöroradyoloji alanında çalıştı. Vatani görevini
Adana Asker Hastanesinde tamamlayan Prof. Dr. Özkan Ünal, 2002 yılında
Doçent, 2008 yılında Profesör oldu. 2004 ve 2012 yılları arasında Van-Muş-
Bitlis-Ağrı-Hakkâri Tabip Odası yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı yapan
Ünal,2009-2010 yıllarında Akademisyenler Derneği yönetim kurulu
başkanlığı yaptı


Yorum yaz