
-
Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 216 578 0000
- http://www.yeditepe.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. MEHMET BAHTİYAR
Üniversite: Yeditepe Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Ticaret Hukuku (TR)
2. Hukuk (TR)
3. Eşya Hukuku (TR)
4. Borçlar Hukuku (TR)
5. Banka Hukuku (TR)
6. Ödemeler (TR)
7. Ödeme şekilleri (TR)
8. Ödeme sistemleri (TR)
9. Vesaik mukabili ödeme (TR)
10. Uluslararası ticaret (TR)
11. Ulus (TR)
12. Şirketler Hukuku (TR)
13. Haklı neden (TR)
14. Fesih hakkı (TR)
15. Anonim şirketler (TR)
16. Anonim ortaklıklar (TR)
17. Banking Law (EN)
18. Law of Obligations (EN)
19. Real Law (EN)
20. Law (EN)
21. Commercial Law (EN)
22. Letter of credit (EN)
23. Sale and purchase (EN)
24. Law (EN)
25. Contracts (EN)
26. Collection (EN)
27. Commercial Law (EN)
28. Internationa (EN)
29. Incorporated companies (EN)
30. Share holders (EN)
31. Cancellation right (EN)
32. Fair cause (EN)
33. Company law (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Bankalarda birleşme ve devralmalar Mergers and acquisitions at banks
Bankalar, ekonominin vazgeçilmez kurumlarıdır. Dünyada ekonomik krizlerin yaşandığı bu son yıllarda, bankacılık ve finans sektörü güçlü olan ülkeler, diğer ülkelere göre bu krizi daha hafif atlatmaktadırlar. Banka birleşme ve devralmaları ise, bankaların güçlenmesine yol açmakta ve bu sayede mevduat sahipleri ve yatırımcılara güven vermektedir. Tezimizde, ihtiyari banka birleşme ve devralmaları incelenmiştir. Bu tür birleşme ve devralmalarda, devlet otoritesinin tarafların iradesine bir müdahalesi olmamaktadır fakat devlet otoritesinin izni ve onayı ile gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, banka birleşme ve devralmaları sıkı bir denetim altındadır. Bu bağlamda, tezimizde, özellikle banka birleşme ve devralmalarının temel kavram ve ilkeleri, nedenleri, türleri, yasal kaynakları, usul işlemleri ile sonuç ve hükümsüzlüğü konuları, tüm hukuki boyutuyla incelenmeye çalışılmıştır. Belirtmek gerekir ki, incelememiz sırasında gerek yürürlükten kalkan gerekse de yürürlüğe giren yasalar beraber incelenmiş, aralarındaki farklara mümkün olduğunca değinilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Banka, Birleşme ve Devralmalar, Mevduat, BDDK.
Uluslararası Ticaret Hukukunda vesaik mukabili ödeme
Uluslararası ticaretle ilgili alım satım sözleşmelerinde temel olan edimlerden birisi de ?ödeme? dir. Türk hukuk sisteminde kullanıldığı şekli ile ?Vesaik mukabili ödeme? uluslararası ticaretin önemli ödeme araçlarından birisidir. Uluslararası ticaret hukukunda bu konu hakkında tüm ülkeler açısından geçerli olan bir yasal düzenleme yoktur. Bu yüzden bazı örgütler, bu boşluğu doldurmayı amaçlamışlardır. Bu örgütlerden biri ?Uluslararası Ticaret Odası? dır. Uluslararası Ticaret Odası, uluslar arası ticaretin yeknesak kurallara bağlanmasını amaç edinmiştir. Bunun için bazı broşürler yayınlamaktadır. Vesaik Mukabili Ödeme’ ye ilişkin olarak, URC 522 kısaltmasıyla anılan, ?Tahsiller İçin Yeknesak Kurallar? broşürünü yayınlamıştır. En son gözden geçirme çalışmaları 1995 yılında yapılmıştır. Bu yayının amacı, ortak dil ve anlayış birliğini sağlamak ve uluslar arası ticaretin daha hızlı, basit ve güvenli şekilde yürütülmesini gerçekleştirmektir. Türk hukuk sisteminde bu konuyu özel olarak düzenleyen bir yasa mevcut değildir. O yüzden uluslar arası ticaretle uğraşan kişilerin, vesaik mukabili ödeme yöntemini kullanarak ithalat-ihracat yapmak istediklerinde başvurabilecekleri kurallar URC 522 yayınıdır. Uluslararası ticarette taraflar URC 522 adıyla anılan yeknesak kuralların, kendi sözleşmelerine uygulanmasını sağlayabileceklerdir. Aksi durumda, yeknesak kurallar uygulanamayacaktır. Bu durumda, devletler özel hukuku kurallarına göre, söz konusu sözleşmeye uygulanacak hukukun tespiti gereklidir. Bu durumda ülkelerin milli hukuklarının, uluslar arası ticarete etkileri söz konusu olmaktadır. Yeknesak kuralların, kendiliğinden uygulanması söz konusu değildir. Uluslararası ticarette yeknesak kuralların varlığı olası problemleri en aza indirgemek açısından önemli ve gereklidir.
Anonim ortaklığın haklı sebeple feshi
Çalışmamızda azınlığın korunmasında en etkili araçlardan birisi ve anonim ortaklığın sona erme hallerinden birisi olan ortaklığın haklı sebeple feshi tüm yönleri ile ele alınmış ve incelenmiştir. Yöntem olarak bir bütün halinde söz konusu hukuki kurumun detaylı şekilde incelenerek varılan sonuçların ortaya konulması yolu tercih edilmiştir. Türk Hukukunda anonim ortaklıkların haklı sebeple fesih kurumu ilk kez 6102 sayılı ve 2012 tarihli Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesi ile düzenlenmektedir. Hükmün mehazını 1936 tarihli İsviçre Borçlar Kanunu m. 736 b. 4 teşkil eder. TTK. 531’de bu hak ortaklık sermayesinin onda birini elinde bulunduran azınlığın kullanabileceği bir dava hakkı olarak düzenlenmiştir. Azınlık mahkemeye başvuracak ve mahkeme haklı sebeplerin var olduğuna kanaat getirir ise ortaklığın feshine karar verebilecektir. Madde kapsamında anonim ortaklığın feshine yol açacak haklı sebeplerin neler olduğunun belirlenmesi çalışmanın temel konularından birisidir. Gerek İsviçre gerekse Türk Hukukunda hâkime ortaklığın feshi yanında uygun ve kabul edilebilir çözümlere de hükmetme yetkisi tanınmış olup bu çözüm yolları ve sonuçları da çalışmanın önemli bir bölümünü oluşturur. İsviçre hukukundan ayrılan bir nokta ortaklığın feshi yanında hakime tanınması öngörülen azınlık pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılması imkanının TTK. 531’de açıkça zikredilmesi olmuştur. Uygun ve kabul edilebilir alternatif çözüm yöntemlerinden en önemlisi olan bu hukuki kurum ve sonuçları üzerinde de çalışmamızda önemle durulmuştur.
Marka hukukunda sınıflandırma ilkesi ve bu ilkenin marka hükümsüzlüğü davalarına etkisi
Kuşkusuz hukuk sistemimizde son yıllarda hukuki uyuşmazlıkların sıkça yaşandığı alanlardan biri de Sınai Mülkiyet Hukuku dallarından biri olan Marka Hukukudur. Marka hukukunda sınıflandırma ilkesi ise, son zamanlarda hükümsüzlük davalarında ön plana çıkan ve son derece önem arz eden bir hal almıştır. Bilindiği üzere, marka hakkı belli bir işletmeye ait mal ve hizmetlerin tanıtılmasını, ayırt edilmesini ve mal ve hizmetin alıcısı tarafından o mal ve hizmetin farkındalığına varılmasını sağlayan markanın üzerinde sahip olunan hak olarak tanımlanmaktadır. Sınıflandırma ilkesi ise, marka hakkının sınırlarının belirlenmesi ve buna bağlı olarak üçüncü kişilerin muhtemel tecavüz eylemlerinin tam anlamı ile tespit edilebilmesi için önem arz et-mektedir. Zira marka üzerindeki hak ve bu hakkın sınırları, markanın/işaretin tescil edilmiş ve/veya kullanıldığı sınıfların tespit edilmesi ile ortaya çıkacaktır. Bu nedenle de elinizdeki çalışmada öncelikli olarak, marka hakkı, marka hakkının korunması ve bu korumanın kapsamı ile başlayarak bu konulara ilişkin 556 Sayılı KHK?nın tüm hüküm¬leri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmeye çalışılmış ve devamla sınıflandırma ilkesi ve bu ilke ile bağlantılı olması nedeniyle tescil edilebilirlik şartları ve marka hakkının kazanılma¬sındaki sistemler de ayrı başlıklar halinde açıklanmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise sınıflandırma ilkesinin marka hukuku kapsamında özelikle tecavüz ve hükümsüzlük davalarına etkisine ve bu hususlarda kanun koyucu tarafından yapılmış olan düzenlemenin yeterli olup olmadı¬ğına dair hususlar değerlendirilmiştir.


Yorum yaz