
-
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 212 440 2000
- http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. HÜSEYİN TUROĞLU
Üniversite: İstanbul Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Isparta-Gölcük (TR)
2. Karstlaşma (TR)
3. Jeomorfolojik özellikler (TR)
4. Dağlar (TR)
5. Buzul (TR)
6. Batı Toroslar (TR)
7. Akdağ (TR)
8. Kuvaterner (TR)
9. Jeomorfoloji (TR)
10. Dedegöl dağları (TR)
11. Dağlar (TR)
12. Buzul (TR)
13. Batı Toroslar (TR)
14. Taşkınlar (TR)
15. Su kaynakları (TR)
16. Sel (TR)
17. Meriç nehri (TR)
18. Coğrafya (TR)
19. Akdağ (EN)
20. Western Tauros (EN)
21. Glacial (EN)
22. Mountains (EN)
23. Geomorphological properties (EN)
24. Karstification (EN)
25. West Taurus (EN)
26. Glacial (EN)
27. Mountains (EN)
28. Dedegöl mountains (EN)
29. Geomorphology (EN)
30. Quaternary (EN)
31. Geography (EN)
32. Meriç river (EN)
33. Flood (EN)
34. Water resources (EN)
35. Floods (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Alaplı Çayı havzasının sel ve taşkın analizi
Alaplı Çayı havzası sel ve taşkın gibi hidrografik kökenli doğal afetlerden zarar görmektedir. Bu çalışmada, Alaplı Çayı havzası içerisinde meydana gelen sel ve taşkınları etkileyen coğrafi faktörler incelenmiş ve bu faktörlerin etki derecelerini belirlenmesi için analizler yapılmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemlerinden faydalanılarak yüzey analizleri (eğim, bakı, hipsografik analiz ve concavity index) ile hidrografik analizler (morfometrik özellikler, hidrolojik analiz ve doğal akım istikameti ve akım birikimini belirleme) yapılmıştır. Coğrafi faktörlerden eğim, bakı, bitki örtüsü, yükselti, toprak ve arazi kullanımı faktörlerinin çalışma sahası üzerindeki etki dereceleri belirlenmiştir. Bu faktörlerin etki derecelerine göre sel ve taşkın analizi yapılarak sel ve taşkın için ayrı ayrı risk zonları oluşturulmuştur. Sonuç olarak sel ve taşkın açısından havza alanının risk dereceleri ortaya koyulmuştur. Anahtar: Sel, Taşkın, Analiz, Coğrafi faktörler, Coğrafi Bilgi Sistemleri
Gölcük (Isparta) volkanizması ve volkanik gaz risk analizi
Güneybatı Anadolu’da Isparta şehir merkezinin 5 km batısındaki Gölcük Volkanizması; jeomorfolojik gelişimi, volkanik faaliyetleri, gaz tehlike ve risklerine ait analizler ile doğal ortam ve canlı hayatı üzerindeki etkileri açılarından incelenmiştir. Çalışma sahası ve yakın çevresindeki 5 ayrı noktadan alınan kayaç numuneleri OSL (Optik Duyarlı Lüminesans) yöntemiyle tarihlendirilmiştir. Çalışma sahasının 1/25000 ölçekli jeomorfolji haritası üretilerek, Gölcük Volkanizmasının jeomorfolojik gelişimi açıklanmıştır. Isparta’nın batısındaki Yakaören Köyü Büyükkükürt vadisinde Nisan 2008’de sondajla açılan kuyusundan çıkan ve insanlarda korkuya, paniğe yol açan gazın kimyasal özellikleri ve dağılım özellikleri araştırılmıştır. Bu kapsamda TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) tarafından yapılan analiz bulgularına ek olarak, Gaz çıkış özelliklerinin tespiti amacıyla alınan numunelerin kimyasal analizi gerçekleştirilmiştir. Bölgenin klimatik özellikleri araştırılmış buna ek olarak, gaz çıkışının olduğu vadiye kurulan meteoroloji istasyonu ile 1 yıl boyunca meteorolojik rasat yapılmıştır. Böylece gün içerisinde vadideki rüzgâr özellikleri ortaya çıkarılmıştır. Gaz kuyusundan çıkan gazların fiziksel ve kimyasal özellikleri, klimatik özellikler, sayısal topoğrafya özellikleri birlikte değerlendirilerek; mevcut ve olası gaz dispersiyon modelleme haritaları üretilmiştir. Elde edilen sonuçlar, beşeri özellikler ve doğal ortama ait unsurlarla ilişkilendirilerek risk analizleri yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre Gölcük volkanizmasının günümüzden 5-6 bin yıl öncesinde aktif olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mevcut gaz ölçüm ve dispersiyon analizlerine göre Yakaörendeki kuyu bölgesinden ortalama 120 metre masafeye kadar olan alanlar çok riskli bulunmuştur. Tüm bu çalışmalar; başta arazi gözlemleri ve Laboratuvar çalışmaları olmak üzere, Uzaktan Algılama (UA) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) yöntem ve teknolojilerinin kullanımıyla gerçekleştirilmiştir.
Akdağ kütlesinde (Batı Toroslar) karstlaşma-buzul ilişkisinin jeomorfolojik analizi
Batı Torosların en yüksek ikinci zirvesine (Uyluk T. 3014 m) sahip olan Akdağ, batıda Eşen Ovası (60 m) doğuda Elmalı Ovası (1100 m) arasında yer alan ve 2700 m üzerinde birçok zirve barındıran, çevresine göre oldukça yüksek bir kütle görünümündedir. Akdağ Kütlesi Oligosen kara haline geçmesiyle bölgede karstlaşma başlamıştır. Pleistosen’de yaşanan iklim değişimleriyle birlikte Akdağ Kütlesi’nde birden fazla buzullaşma etkili olmuştur. Holosen’de buzulların ortadan kalkmasıyla birlikte karstlaşma tekrar canlanarak günümüze kadar gelmiştir. Akdağ Kütlesi’nin jeomorfolojik gelişiminde birden fazla etken ve sürecin rolü olmuştur. Bu süreçlerin başında karst, buzul, tektonik ve flüviyal gelmektedir. Akdağ Kütlesi’nde bu farklı etken ve süreçlerin ürünü polijenik bir jeomorfoloji gelişmiştir. Özellikle 2000 m ve üzerindeki sahalarda karst ve buzul jeomorfolojine ait şekiller iç içe geçmiş halde görünürler. Akdağ Kütlesi’nde etkili olan Pleistosen buzul dönemleri, büyük ölçüde karstik yapıya uyumlu gelişmiş ve 2500 m ve üzerindeki paleo-karstik depresyonlarda kalın plato buzulları gelişmiştir. Bu buzulların ürünü buzul depolardan alınan OSL yaş değerlerine göre 17-21 bin yaşları çıkmıştır ki bu da son buzul dönemi Würm’e denk gelmektedir. Akdağ, Toroslar’da Pleistosen’de buzullaşmış diğer dağlara oranla daha fazla buzullaşmaya maruz kalmıştır. Bunda, iklim, yükselti ve enlemin etkisi olmakla birlikte Likya Napları’na bağlı gelişen lito-stratigrafik yapının etkisi büyüktür. Akdağ kütlesinin glasio-karstik evriminin ortaya konmasında; coğrafi bilgi sistemleri ve morfometrik analizler, jeofizik yöntemleri, OSL tarihlendirme yöntemi ve sedimantolojik analizlerden faydalanılmıştır.
Dedegöl dağı (Batı Toroslar) buzul jeomorfolojisi etüdü The study of glacial geomorphology of Dedegöl mountain (Western Taurus)
Bu çalışmada, Türkiye’nin güneybatısında, Batı Toroslar dağ kuşağında yer alan Dedegöl Dağı (2992 m)’nda, Kuvaterner’in soğuk dönemlerinde meydana gelen buzullaşmalara bağlı olarak oluşan buzul jeomorfolojisine ait özelliklerin; arazi çalışmaları, coğrafi bilgi sistemleri, morfometrik analizler, fiziksel temelli modellemeler ve OSL tarihlendirme yöntemi ile belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için, çalışma alanının jeomorfolojik özelliklerini etkileyen jeolojik, klimatik, morfojenetik faktörler tek tek ele alınmış, bunların buzul jeomorfolojisine etkileri ve yönlendirmeleri belirlenmiştir. Daha sonra, çalışma alanında buzul jeomorfolojisi detaylı olarak incelenmiş, glasiyal ve periglasiyal yer şekilleri belirlenerek haritalandırılmıştır. Belirlenen şekillerden buzul vadisi, sirk ve bazı moren depolarının morfometrik özellikleri, coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak ayrıca incelenmiştir. Bunlarla birlikte, çalışma alanında buzul kronolojisi, buzul rekonstrüksiyonu ve paleoiklim çalışmaları yapılmıştır. Yapılan bu çalışmayla, Dedegöl Dağı’nda yaygın buzullaşma izlerinin varlığı tespit edilmiştir. Dedegöl Dağı’nda, topografyanın sınırladığı dağ buzullaşmaları meydana gelmiş olup, buzullaşmalara ait morfolojik deliller; buzul vadileri, sirkler, aretler, piramidal zirveler, törpülenmiş yüzeyler, hörgüç kayalar, buzul çizikleri ve cilaları, değişik türde moren depoları ve sandur oluşumu olarak günümüze ulaşmışlardır. Buzullaşmalar ve bunlara bağlı olarak oluşan şekiller, sahadaki tektonik, karstik ve periglasiyal etken ve süreçlerden etkilenmiş, bazı alanlarda topografya kompleks bir özellik kazanmıştır. Çalışma alanında, buzul rekonstrüksiyonundan elde edilen veriler çerçevesinde, daimi kar sınırının 2230 m olduğu, buzulların 21,2 km² alan kapladıkları, buzul dillerinin 1500 m yükseltisine kadar indikleri ve 7 km’yi geçen uzunluğa ulaştıkları belirlenmiştir. Moren depolarının OSL yöntemiyle yapılan tarihlendirilmesinde; Würm 1, Würm 2 ve Holosen’deki Demir Çağı’nın soğuk dönemlerine ait yaşlar elde edilmiş olup, sahada birden fazla buzullaşmanın kanıtlarına ulaşılmıştır.
Bu çalışmada Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknolojileri kullanılarak menderesli bir yapıya sahip Meriç Nehri’nin Kapıkule’den Ege denizinin döküldüğü deltasına kadar olan bölge de yatak değişimlerinin taşkınlar ile ilişkisi araştırılmıştır. Bu bağlamda, taşkın ve yatak değişikliğine etki eden coğrafi faktörler irdelenmiştir. Yağış ile akım arasındaki ilişki yağış ve akım grafikleri ile ortaya konmuştur. Daha sonra farklı tarihli uydu görüntüleri ve haritalarla yatak değişikliklerinin tespitleri yapılmış, araştırma yapılan periyoda göre yatak değişimini denetleyici faktörlere değinilmiştir. Araştırma sahasındaki taşkın geçmişi detaylı olarak incelenmiştir. Taşkın setlerinin, Bulgaristan içinde yapılan barajların taşkınlara ve yatak değişimlerine etkileri irdelenmiştir. Sonuç olarak; taşkınların ve yatak değişimlerine ait gelişim şekil ve evreleri belirlenmeye çalışılarak, günümüz koşullarındaki etki durumları ortaya konmuştur.


Yorum yaz