
-
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 212 440 2000
- http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. HÜLYA TALU
Üniversite: İstanbul Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Uyum düzeyi (TR)
2. Türk bankacılık sektörü (TR)
3. Risk yönetimi (TR)
4. Risk (TR)
5. Operasyonel risk (TR)
6. Operasyon (TR)
7. Finan (TR)
8. İMKB (TR)
9. KOBİ (TR)
10. KOBİ (TR)
11. Yabancı sermaye yatırımları (TR)
12. Yabancı sermaye (TR)
13. Türk ekonomisi (TR)
14. Sermaye hareketleri (TR)
15. Sermaye akım (TR)
16. Banks (EN)
17. Basel II (EN)
18. Financial institudes (EN)
19. Operation (EN)
20. Operational risk (EN)
21. Risk (EN)
22. Risk management (EN)
23. T (EN)
24. SMSE (EN)
25. Small and Medium Sized Firms (EN)
26. ISE (EN)
27. İstanbul Stock Exchange (EN)
28. Economic effect (EN)
29. Capital (EN)
30. Capital flows (EN)
31. Capital movements (EN)
32. Turkish economy (EN)
33. Foreign capital (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Son yıllarda finansal piyasalarda yaşanan değişimler , özellikle son yıllarda ortaya çıkan küreselleşme, teknoloji ve bilişimde yaşanan gelişmeler , yaşanan büyük rekabet ve ürün çeşitliliği, kurumları ve finansal kuruluşları hazırlıksız yakalamış ve bunun sonucunda finansal batıklar ortaya çıkmıştır. Şimdiye kadar mali risklerini takip eden kurumlar , birdenbire finansal batıkların ana nedeni olan operasyonel risklerin de farkına varmaya başlamış ve operasyonel riskleri de takip etmenin ve operasyonel riskleri yönetmenin önemini kavramıştır. Tezimde tüm bu konuları irdeledikten sonra , Operasyonel Risklerin tanımı yapılmış ve Operasyonel Risk Yönetimi anlatılmıştır. Operasyonel Risk Yönetim sürecine hakim olan finansal kuruluşlar , operasyonel riske önem veriyor demektir. Finansal kuruluşlar Operasyonel risklerini azaltmak için bir takım yöntemlere başvurmaktadır. Bu yöntemler operasyonel riski azaltmakta fakat önleyememektedir. Operasyonel Riskin önlenmesi için özellikle üç yaklaşım burada tartışılmaktadır. Bunlardan ilki Bağımsız Denetim ve iç sistemler olarak ele aldığımız İç Denetim, İç Kontrol ve Risk Yönetimidir. Bu yaklaşımlardan ikincisi ise Basel II olarak bilinen Uluslararası Sermaye Yeterliliği Ölçümlerinin ve Standartlarının uyumlaştırılması dediğimiz düzenlemedir. Basel II basiretli bir sermaye yeterliliği düzenlemesini, denetim ve piyasa disiplininin tesisi için sağlam temeller oluşturmayı, risk yönetimini ve finansal istikrarı daha da geliştirmeyi amaçlamaktadır. Basel II nin uygulanmaya başlaması ile birlikte bankalar, operasyonel risklerine neden olan faktörleri tanımlayacak, operasyonel risklerini yönetecekler ve sermaye ayırmak zorunda kalacaklardır. Özelliklede bu konunun tam bilincine varan kuruluşlar operasyonel riskleri önlemeye çalışacaklardır. Opersyonel Riskleri önleme yaklaşımlarından sonuncusu ise diğer iki kavramıda kapsamına alabilecek ?Kurumsal Yönetimdir.? Tezimizde ayrıca Kurumsal Yönetim’in tanımı, işlevi, ilkeleri, amacı, ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Son Bölümde Operasyonel Risk konusunda yapılmış bazı çalışmalara yer verilerek tüm bu yeni yaklaşımlarla tanışmak ve bu yeni yaklaşımları benimsemek zorunda kalan bankaları bekleyen faaliyetler anlatılmaktadır. Ayrıca BDDK’ nın elli banka bazında yaptığı anketin Operasyonel Risk ile ilgili soruları incelenmiş ve değerlendirmeler özetlenmiştir. Uygulama olarakta sektörün yüzde yetmişini kapsayacak büyüklükte toplam yirmibeş banka baz alınarak bir anket uygulaması yapılmıştır. Bu uygulama ile bankaların operasyonel risk açısından doğru yapılanıp yapılanmadığını ölçmek, ve operasyonel risk türlerini yönetmeye hazır olup olmadıklarını belirlemek amaçlanmaktadır. Anket sonuçları değerlendirilerek bankaların operasyonel risk yönetimine uyum düzeyleri belirlenmiştir.
Aracı kurumlarda operasyonel risk ve güven faktörlerinin yarattığı sorunlar ve çözüm önerileri
Borsalar, sermaye piyasalarının somutlasmıs kurumlarıdır. Aracı kurumlar da borsalarda faaliyet gösteren ve fon arz ve talep eden taraflar arasında aracılık islevini yerine getiren kurumlardır. Aracı kurumlar, verdikleri hizmetler, raporlar ve öngörüleriyle yatırımları yönlendirmekte, tasarruf sahiplerine ve sirketlere önemli hizmetler sunmaktadırlar. Ancak, ülkemizde sermaye piyasalarının altyapısının ve fonksiyonlarının yeterince gelismemesi aracı kurum faaliyetlerini de etkilemistir. Finans piyasalarının kurumsal tek aktörü olarak bankaların görülmesi, sermaye piyasasının gelismemis olmasının en önemli nedenleri arasında sayılmaktadır. Bugün gelismis ülkelerde, aracı kurumlar, tahminleri ve raporlarıyla finans piyasalarını yönlendirmekte bankalardan daha etkin olabilmektedirler. Aracı kurumlar isleyisleri sırasında önemli iç ve dıs bir çok riskle karsı karsıya kalırlar. Bu riskleri birçok isim altında incelemek mümkündür. Yeni tanımlanmaya baslanan en önemli ve en ciddi risk operasyonel risktir. Operasyonel risk yeni tanımlanması dolayısıyla, gerek ölçülmesi gerekse yönetimi açısından son zamanlarda akademik alanda yogun tartısmalara konu olmaktadır. Operasyonel risk yönetimi karsı karsıya olunan risklerin saptanması, risklerin ölçümü, izlenmesi, ortaya çıkmadan önlenmeye çalısılması, kontrolü, riske baglı zararların azaltılması, riskin transferi ve risklere karsı sermaye tahsis edilmesi seklinde özetlenebilecek yöntemlerden olusan bir süreçtir. Öte yandan uluslararası finansal piyasalarda operasyonel risklere baglı olarak yasanan kayıpların boyutu da operasyonel riskin önemini göstermektedir. stanbul Menkul Kıymetler Borsasında faaliyette bulunan aracı kurumların iç isleyisleri dolayısıyla yogun olarak karsılastıkları operasyonel risk çesitleri sunlardır: ? Sirket sahipleri ve yönetici riski, ? Personel riski, ? Teknoloji, alternatif islem kanalları ve artan enstrüman çesitliligi, iv ? Kredi riski, ? Yatırımcı riski, ? Merkez dısı örgütler, sube agı, ? Denetim elemanlarının azlıgı ve uygulamaların takibi. Buna göre, aracı kurumların islemeyen iç süreçler insanlar ve sistemler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara ugrama riski operasyonel risk olarak degerlendirilmektedir. MKB aracı kurumlarının karsılastıkları operasyonel riskin azaltılması, sermaye piyasası altyapısının güçlendirilmesi, güven unsurunun saglanması ve piyasasının arz-talep yapısının güçlendirilmesi ile mümkündür.
Menkul kıymet borsalarının özeleştirilmesi ve İMKB için bir değerlendirme
Menkul kıymet borsaları, genel olarak kooperatif benzeri, kar amacı gütmeyen kurumlar olarak veya devlet borsaları seklinde örgütlenmislerdir. Son dönemlerde bilgisayar teknolojisinde yasanan gelismelerin de etkisiyle ortaya çıkan ülke içi ve sınır ötesi piyasalara hızlı erisim imkanlarının artması ve yatırımcıların likiditesi yüksek ve daha etkin piyasalara yönelmesi, klasik menkul kıymet borsalarını degisime zorlamaktadır. Artık borsalar hızlı bir sekilde yapısal degisiklige ugramakta ve geleneksel yapılarından sıyrılarak kar amacı güden, rekabete açık ve hatta çıkardıkları hisse senetleri kendi pazarlarında islem gören sirketler haline gelmektedirler. Bu süreç literatürde ?demutualizasyon? terimi ile ifade edilmektedir. Bir kamu kurumu olan stanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın özellestirilmesi yönündeki çabalar da er geç bu kurumun kar amacı güden ve halka açık bir sirket olması yönünde sonuç verecektir.
Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ’ler), istihdama, yatırıma ve üretime katkıları bakımından tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir yere sahiptir.Bu önemlerinden dolayı KOBİ’lerin sorunları tespit edilmeye ve giderilmeye çalışılmaktadır.Türkiye’de KOBİ’leri finanse edecek yeterli kaynak bulunmamaktadır.Bu anlamda KOBİ’lerin en önemli sorunlarından biri finansman sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada KOBİ’lerin finansman sorunu, bu sorunu aşmada kullandıkları kaynaklar ile alternatif finansman yöntemleri arasında yer alan sermaye piyasalarında halka açılmanın incelenmesi amaçlanmıştır. Halka açılmanın KOBİ boyutundaki şirketlerin finansal göstergelerine etkisinin görülebilmesi için İMKB imalat sanayi altındaki halka açık KOBİ şirketlerinin halka açılma önce ve sonrası finansal göstergeleri karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir Anahtar Kelimeler : KOBİ , Finansman, Halka Açılma, İMKB, Finansal Göstergeler
Basel II çerçevesinde kredi riski ve temerrüt olasılığıtahminine yönelik ampirik bir çalışma
1984-2006 yılları arasında uluslararası semaye hareketlerinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri
Bu çalışmada küreselleşmenin derinleşmesi ile birlikte hız kazanan uluslararası sermaye hareketlerindeki eğilimler ve gelişmekte olan piyasalar üzerindeki etkisi Türkiye perspektifinden incelenmiştir. Bu açıdan, çalışmada ilk olarak global finansal sistemin yapısı ve uluslararası sermaye hareketlerinin gelişmekte olan ülkeler ve nihayetinde Türkiye açısından taşıdığı önemin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda çalışmada 1984-2006 döneminde sermaye akımlarının Türkiye Ekonomisine etkilerinin analitik bakış açısı ile incelendiği bir model kurulmuş, Türkiye Ekonomisinin makro ekonomik yapısı ve finansal aktarım kanalları anlatılmıştır. Model Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarının bütçe dengesi, kısa vadeli dış borçların rezervlere oranı, enflasyon, faiz oranları, reel efektif döviz kuru değişkenleri ile açıklanabileceğini ifade etmektedir. Ayrıca modelde bütçe açığındaki düşüşlerin Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarını olumlu etkilediği bulunmuştur. Analiz sonuçlarına göre sermaye hareketleri anlamında son yıllarda gelişmekte olan ülkelere olduğu kadar Türkiye’ye de yoğun sermaye girişi olduğu ancak giren sermaye miktarının 2002-2006 periyodunda geçmiş dönemlere kıyasla çok daha yüksek olduğu görülmektedir. Son beş yıllık dönemde Türkiye’ye yıllık ortama 25 milyar doların üzerine net sermaye girişi olmuştur. Bu miktar bir önceki beş yıllık döneme kıyasla 14 kat artışı ifade etmektedir. Aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerin net sermaye girişleri % 83 oranında arttığı göz önüne alındığında Türkiye’ye giren sermaye akımlarının büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır. Kriz dönemleri hariç (1994, 1998 ve 2001) net sermaye miktarının cari açığın üzerinde olduğu görülmektedir ki bu da cari açığın sürdürülmesi konusunda önemli güvencelerden birini oluşturmaktadır. Modelin ortaya koyduğu bir diğer sonuç ise Türkiye’nin sunduğu pozitif reel faiz oranları sermaye akımlarını olumlu etkileiyor olmasıdır. Diğer değişkenler olan enflasyon ve kısa vadeli dış borçlar/rezervler oranlarının da istatistiksel sonuçları ekonomik beklentiler doğrultusunda çıkmıştır. Ancak reel efektif döviz kuru değişkeninin istatistiksel sonucuna göre YTL’nin değerlenmesinin yabancılar açısından cazip bir durum olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. YTL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybetmesi sermaye akımlarını azaltıcı değil artırıcı bir unsur olmaktadır.
PROF. DR. HÜLYA TALU İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
PROF. DR. HÜLYA TALU İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
ve İdari Bilimler Fakültesi Adına
/On behalf of Kafkas University, Faculty of Economics and
Administrative Sciences
Editör : Yrd. Doç. Dr. Sebahattin YILDIZ
/Editor
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan MİKAİL
/Editorial Board Secretary
Yayın Kurulu : Doç. Dr. Adem ÜZÜMCÜ
/Editorial Board Doç. Dr. Ötüken SENGER
Doç. Dr. Haydar EFE
Yrd. Doç. Dr. Adem KARAKAŞ
Yönetici Editor : Arş. Grv. Bahadır Fatih YILDIRIM
/Executive Editor
İngilizce Dil Uzmanı : Yrd. Doç. Dr. N. Savaş DEMİRCİ
/English Language Expert
K A Ü İ İ B F D e r g i s i H a k e m l i b i r d e r g i d i r .
/ K A U I I B F J o u r n a l i s a P e e r – R e v i e w e d J o u r n a l
DANIŞMA KURULU / Advisory Board
Dr. Atılhan NAKTİYOK Atatürk Üniversitesi
Dr. Aysel ERCİŞ Atatürk Üniversitesi
Dr. Cevat GERNİ Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Dr. Ekrem YILDIZ Kırıkkale Üniversitesi
Dr. Hilmi KIRLIOĞLU Sakarya Üniversitesi
Dr. Hülya TALU İstanbul Üniversitesi
Dr


Yorum yaz