
-
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. HALİL KALABALIK
Üniversite: Sakarya Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. İmar planları (TR)
2. İmar Hukuku (TR)
3. İmar (TR)
4. Hiyerarşi (TR)
5. Çevre koruma (TR)
6. Çevre Hukuku (TR)
7. Çevre (TR)
8. Koruma tedbirleri (TR)
9. Koruma kanunları (TR)
10. Koruma (TR)
11. Hierarchy (EN)
12. Construction (EN)
13. Ground Law (EN)
14. Zoning plans (EN)
15. Protection (EN)
16. Protection laws (EN)
17. Protection measures (EN)
18. Environment (EN)
19. Environmental Law (EN)
20. Environmenta (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında yaşama hakkı ve Türkiye The right to life in the light of the case-law of the European Court of Human Rights and Turkey
Yaşama hakkı, insan hakları arasında özel ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu hakkı, diğer haklar için olduğu gibi, en etkin şekilde koruyan sistemi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi öngörmüştür. Diğer taraftan, AİHS’in, her ne kadar Ek 6 ve 13 No’lu Protokollerle ilga edilmiş olsa da, ölüm cezası dâhil olmak üzere yaşama hakkının dört istisnasına yer vermiş olması eleştirilebilecek bir husustur. Ancak, bu Sözleşme’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonrasının, 1950 yılının bir ürünü olduğunu ve kendi döneminin anlayışına göre oldukça ileri olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Zaten daha sonra kabul edilen 14 adet Ek Protokolle Sözleşme sürekli güncellenmiştir. Dahası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme metnini sürekli hakları genişletici bir anlayışla yorumlamıştır. Başka bir ifadeyle, yaşama hakkının istisnalarını dar (kısıtlayıcı) bir yoruma tabi tutarken, yaşama hakkının kendisini genişletici şekilde yorumlamıştır. İnsan hakları alanında son yıllarda yapılan önemli reformlara rağmen, Türkiye’nin insan hakları karnesinin ve bu karne içinde yaşama hakkı hanesinin “pekiyi” olduğunu söylemek mümkün değildir. Özetle, bu çalışma, “belli oranda mesafe alındığı kabul edilse de, yaşama hakkı ihlallerinin Türkiye açısından sorunlu alan olmaya devam ettiği” hipotezi üzerine kuruludur.Bu çalışmada, öncelikle, yaşama hakkının teorik çerçevesi ortaya konulduktan sonra AİHM kararları ışığında yaşama hakkı konusu ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Son bölümde ise, AİHM’in yaşama hakkıyla ilgili verdiği kararlar Türkiye özelinde değerlendirilmiş, Türkiye’nin sorunlu alanları tespit edilip, yeri geldiğinde, çözüm önerileri sunulmuştur.Çalışmanın sonucunda, yukarıda belirtilen hipotezin doğrulandığı kanaatine ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Yaşama Hakkı, Türkiye
İmar hukukunun en önemli uygulama aracı olan imar planları da kamu yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları gibi temel ilkelere sahip bulunmaktadır ve düzenleme alanlarını bu ilkeler ışığında şekillendirmektedir. Bu ilkelerden hareketle yola çıkan imar planlarında uygulanma önceliği anlamını içeren hiyerarşinin varlığı da özel önem atfedilen konuların başında gelmektedir. İşte çalışmamızın araştırma konusu da planlar arasındaki hiyerarşinin varlığını sorgulamak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorgulamayı yaparken; 1. İmar planlarının yasal mevzuatta sağlıklı bir tanımı, tasnifi yapılmış mıdır, planlar arasında gerçekte bir hiyerarşi var mıdır? 2. İmar planları arasında altlık-üstlük ilişkisine neden ihtiyaç duyulmaktadır ve pratikte hiyerarşinin getireceği faydalar nelerdir, hiyerarşi ilkesine uyulmaksızın hazırlanan planlar ne tür sakıncalar yaratmaktadır? sorularına cevap aranmaya çalışılmaktadır. Bu sorulara cevap aranırken yasal mevzuattaki çok başlılığın yarattığı karmaşa ve mevzuat enflasyonuna rağmen elle tutulur bir plan tanımlaması yapılamamış olması hususuna değinilmiş, plan örgüsünün gerek ölçek bazında gerekse niteliksel olarak düzenli bir şekilde ortaya konulamamış olmasına vurgu yapılmıştır. Sonuç olarak da; herhangi bir örgüt/teşkilat içerisinde dahi uyumlu çalışılabilmesi için var olması zorunlu bulunan hiyerarşinin, milyonlarca insanın yaşadığı yerleşimleri düzenleyen ve birebir hayatlarına etki eden, yaşam standartlarını belirleyen imar planları arasında da uygulama ahengi ve istikrarın sağlanması açısından varlığının hayati önemi haiz olduğu görüşüne yer verilmiş bununla birlikte ülkemizde acilen tüm unsurları ile en alt ölçekten en üst ölçeğe kadar bütün imar planlarının tanım ve tasnifinin yapıldığı, hazırlanma yetkilerinin tek elde toplandığı, geniş kapsamlı bir mevzuatın gerekli olduğu hususu vurgulanmıştır.
Hukuksal araçlarla çevrenin korunması
İnsanoğlu tarihin her döneminde gelişmek ve daha iyi bir yaşam sürmek istemiştir. Avcılık ve toplayıcılıktan tarıma geçmiş, şehirler kurmuş ve yerleşik hayata başlamıştır. Nüfus artınca ihtiyaçların karşılanması amacıyla sanayi ve endüstri alanları kurulmuş ve kitlesel üretime geçilmiştir. Tüm bu süreçte kaynaklar tüketilmiş ve çevre atık salınımı ile kirlenmiştir. Özellikle sanayi devrimi ile yaşanan ekonomik büyüme yarışı çevre kirliliğinin ve sorunlarının miladı olmuştur. Gittikçe artan, yoğunlaşan, giriftleşen ve içinden çıkılmaz bir hale gelen çevre sorunları karşısında insanoğlu çeşitli çözüm arayışlarına girmiştir. Çevre ile ilgili ilk ciddi çalışmalar 1970’li yıllarda başlamıştır. 1972’de Stockholm’de düzenlenen BM İnsan Çevresi Konferansı ilk önemli adım olmuştur. Brundtland Raporu (Ortak Geleceğimiz) (1987) ve sonrasında Rio Bildirgesi (1992), çevre konusunda en kapsamlı, en uygun ve en somut sonuçları ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmada dünyayı ve insanlığı tehdit eder hale gelen çevre sorunlarının neler olduğu, nasıl ortaya çıktığı, etkisi, çözümü için yapılan çalışmalar ve yapılması gerekenler ele alınacaktır. Bu çerçevede ekonomik, mali, eğitsel, bilimsel ve teknolojik ve hukuksal araçların çevre korumadaki önemi incelenecektir. Bütün koruma araçlarının birey ve toplum bakımından uygulanabilirliği ?hak? temelindedir. Bu bakımdan çalışmanın amacı çevre ve çevre hakkının korunmasında ve geliştirilmesinde hukuksal araçların çeşitli üstünlüklerini kanıtlamaktır. Bu çerçevede çevre hukuku kaynakları, çevrenin korunmasında hukuksal teknik ve ilkeler ile çevre hukuku ilkeleri ele alınacaktır. Özellikle çevre hukuku ilkeleri, Çevresel Etki Değerlendirme sistemleri ve uygulamada ulusal ve uluslararası mahkemeler ve bu mahkemelerin kararlarının önemi vurgulanacaktır. Bu bağlamda tez üç bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde çevre ve unsurları ile sorunlar yasal, kurumsal ve kavramsal çerçevede sunulacaktır. İkinci ve üçüncü bölümlerde çevre koruma araçları ele alınacaktır. Genel araçlar ikinci bölümde, tezin temel tartışma konusu olan hukuksal araçlar ise üçüncü bölümde incelenecektir. Yazılı ve görsel kaynaklardan elde edilen veriler ve bu veriler kapsamında hukuksal araçların çevrenin korunmasına yaptığı katkılar yansıtılacaktır. Hukuksal araçların çevrenin korunmasında ve toplumsal çevre bilincinin oluşturulmasında oynadığı rolün önemi vurgulanacaktır. Ayrıca bu araçların çevre koruma konusunda getirdiği yeni açılım ve çözüm önerileri de sunulacaktır.
İşsizlik sigortasına karşılaştırmalı bir yaklaşım: Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye
Gelişmişlik seviyesi ne kadar olursa olsun, bütün dünyada ülkelerin karşı karşıya olduğu sosyo-ekonomik sorunların en başında işsizlik gelmektedir. Günümüzde hızla gelişen teknoloji ve üretimde insan gücünün yerini makinelerin alması insanların işsiz kalmasına neden olmuş, işsizliğin ortaya çıkardığı olumsuzlukları önlemek ve işsizleri korumak amacıyla da çeşitli ülkeler birbirinden farklı yaklaşım ve politikalar geliştirmiştir. Bunlar işsizliği tazmin yöntemleri olarak da bilinen, kıdem tazminatı, işsizlik yardımı ve işsizlik sigortasıdır. Bu politikalardan en yaygın kullanılan ise, işsizlik sigortasıdır. İşsizliği tazmin edici bir sistem olarak işsizlik sigortası, kişinin işsiz kalması durumunda devreye girmektedir. Ülkeler, işsizliğin sonuçlarını giderici, geçici gelir kayıplarını tazmin edici politikalar uygulamak zorundadırlar. Bu politikaların temel araçlarından birisi de işsizlik sigortasıdır. İşsizlik sigortası, ekonomik büyümenin yanı sıra sosyal gelişmenin sağlanması ve gelirin toplumda adil ve dengeli bir biçimde paylaştırılmasını amaçladığı için sosyal devlet olma ilkesinin bir gereğidir. İşsizlik sigortasının amacı, bir işyerinde çalışırken çalışma istek ve yeteneğine sahip olmasına rağmen, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybeden kişinin, işini kaybetmesi nedeniyle uğradığı gelir kaybını kısmen de olsa geçici bir süre sağlamak, böylece işsiz kalan kişinin kendisi ve ailesinin sosyo-ekonomik bakımdan zor duruma düşmelerini önlemek, işsiz kaldığı sürede yeni bir iş bulması için gerekli hizmeti ve eğitimi vermektir. Bu çalışmamızda, işsizliğin ortaya çıkardığı olumsuzlukları gidermeye yönelik tedbirlerden biri olan işsizlik sigortası ele alınmış, bu bağlamda bazı Avrupa Birliği Ülkelerindeki işsizlik sigortası uygulamaları ile Türkiye’de uygulanmakta olan sistem değerlendirilerek, Ülkemizdeki işsizlik sigortasının daha iyi işleyebilmesi için çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır.
PROF. DR. HALİL KALABALIK İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
PROF. DR. HALİL KALABALIK İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
sınavı
21.06.2011 saat:14.00’da Hukuk Fakültesi Dekanlığı binasında yapılmasına ancak Ticaret
Hukuk Anabilim Dalına müracaat eden Yardımcı Doçent’in görevli olarak yurtdışında
olması nedeniyle sınavın, değerlendirme jürisinin oluşturulması ve sınav tarihinin başka bir
gün yapılmasına ve söz konusu sınavlarda görev alacak jürilerinin aşağıdaki isimlerden
oluşmasına oybirliği ile karar verildi.
YABANCI DİL JÜRİSİ :
Prof. Dr. Halil KALABALIK Kamu Hukuku ABD.
Doç. Dr. Şaban KAYIHAN Özel Hukuk ABD.
Yrd. Doç. Dr. Metin TİMUÇİN Yabancı Diller Bölüm Bşk.
DENEME DERSİ JÜRİSİ :
Prof. Dr. Halil KALABALIK Kamu Hukuku ABD.
Prof. Dr. Ercan AKYİĞİT Özel Hukuk ABD.
Doç. Dr. Şaban KAYIHAN Özel Hukuk ABD.
Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku ABD
(YARD. DOÇ. ATAMASI YAYIN DEĞERLENDİRME) :
ASİL LİSTE
Prof.Dr.Halil KALABALIK Hukuk Fakültesi Dekan V.
Prof.Dr.Ömer ANAYURT YÖK Denetleme Kurul Üyesi
Prof.Dr.Mahmut KOCA


Yorum yaz