
-
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. HAKAN POYRAZ
Üniversite: Sakarya Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Phronesis (TR)
2. Fazilet (TR)
3. Etik (TR)
4. Aristoteles (TR)
5. Ahlak felsefesi (TR)
6. Ahlak (TR)
7. İçsellik (TR)
8. Haklılama (TR)
9. Goldman, Alvin (TR)
10. Epistemoloji (TR)
11. Dışsallık (TR)
12. Chisholm, Roderick M. (TR)
13. Bilgi fel (TR)
14. Morals (EN)
15. Moral philosophy (EN)
16. Aristotle (EN)
17. Ethics (EN)
18. Virtue (EN)
19. Phronesis (EN)
20. Information philosopy (EN)
21. Chisholm, Roderick M. (EN)
22. Externality (EN)
23. Epistemology (EN)
24. Goldman, Alvin (EN)
25. Justi (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Aristoteles ahlakının kurucu erdemi olarak
Etik alanın geçmişten günümüze temel sorunlarından biri, hatta en can alıcısı, doğru eylemi nasıl gerçekleştireceğimize dair soru olmuştur. Söz konusu soruya yanıt arayışı çeşitli filozoflardan gelen arayışlar eşliğinde yüklü bir külliyat oluşturur. Ahlak felsefesi tarihine bakıldığında yaşanılan hemen her dönemde tekrar tekrar sorulan bu soru hala güncelliğini korumaktadır. Bu soruya bir yanıt arayışını tüketilemeyen ve eskimeyen bir kavram olan phronesis aracılığıyla da vermek mümkündür. Bu çalışma, söz konusu kadim probleme, phronesis terimini etik soruşturmasında temele koyan Aristoteles’i merkeze almak suretiyle, onun öncesi ve sonrasını da dikkate alarak nasıl yanıt verilebileceğinin imkânını sorgulamaktadır. Bu arayış ışığında birinci bölümde phronesis terimi çözümlenmeye çalışılmış ve MacIntyre’ın özlü bir biçimde dile getirdiği ?genel ilkeleri tikel durumlara uygulayabilme erdemi? olarak anlaşılmıştır. Phronesisi ahlak alanında aktüel kılan Aristoteles’in çalışmalarıdır. Ancak Aristoteles öncesinde terimin onun kullandığı anlamıyla varolmaması, tikel durumlarda nasıl eyleneceğine dair herhangi bir yaklaşım bulunmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle ilk bölümde phronesisin fonksiyonlarını yerine getirecek diğer erdem veya erdemlerin neler olduğu sorgulanmış ve bu sorgulama sonucunda cesaret ve ölçülülük erdemleriyle karşılaşılmıştır. Dolayısıyla bu bölümün konusunu söz konusu erdemlerin insan yaşamında nasıl temel bir rol oynamak suretiyle merkezi erdem oldukları oluşturmuştur. İkinci bölümde ise kavramı ahlaki sorgulamasında belirleyici konuma yükselten Aristoteles’in onu nasıl şekillendirdiği üzerinde durulmuştur. Phronesis bir düşünce erdemi olarak hem diğer düşünce erdemleriyle ilişkilidir hem de karakter erdemlerinin hangi koşul ve zamanda nasıl ve ne şekilde ortaya çıkacağını belirlemekle mükellef bir erdemdir. Özellikle karakter erdemleri içerisindeki bu rolü, onu Aristoteles etiğinin kurucu öğesi olarak görmemize imkân tanır. O bununla birlikte üç nedenden dolayı merkez görülebilir: a) Karar verme erdemi olması; b) Kesinlik olmayan etkinlik alanında eyleme kılavuzluk eden bir erdem olması; c) Ahlaki bir ölçüt olması. Phronesis, Aristoteles’te oynadığı merkezi erdem konumuyla birlikte, sonrasında da varlığını devam ettirmiştir. O, Latinceye `prudentia’ ve İngiliz diline `prudence’ olarak aktarılmış ve ahlak felsefesi tartışmalarında önemini devam ettirmiştir. Dolayısıyla onun günümüze kadar olan yolculuğu Cicero, St. Thomas, A. Smith gibi filozoflar tarafından nasıl belirlendiği ve günümüze ulaştığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Diğer taraftan günümüzde phronesis, bir taraftan Yeni Aristotelesçilik veya erdem etiği adı altında L. Zagzebski ve hermeneutik düşünce içerisinde H.G. Gadamer tarafından hala kendisiyle hesaplaşılma zorunluluğu hissedilen bir kavram olarak değerini devam ettirmektedir. Çalışmada bu düşünürlere de yer verilmiştir.
Roderick M. Chisholm ve Alvin Goldman bağlamında çağdaş bilgi felsefelerinde haklılandırma sorunu
Bilindiği gibi Gettier problemi, bilginin geleneksel tanımında yer alan doğruluk, inanç ve haklılandırma koşullarının yeter koşullar olmadığını, bu üç koşulu da sağlayan, ancak bilgi statüsü kazanamamış durumların olduğunu kanıtlamasıyla, çağdaş bilgi felsefecileri arasında standart tanımın revize edilmesi gerektiği düşüncesini yaygınlaştırmıştır. Bu bağlamda ortaya birbirinden farklı çözüm önerileri getirilmiştir. Bilginin inanç ve doğruluk koşullarının gerek koşullar olduğu, çağdaş birçok filozofun ortak kanaatidir. Bu nedenle tartışma daha ziyade haklılandırma koşulu üzerinden yürümektedir. Çağdaş bilgi felsefesi içerisinde, sunulan çözümlerin oluşturduğu ve ?haklılandırma teorileri? denen bir sahanın ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Epistemolojideki kırılma noktasını ifade eden Gettier problemi, bu tezin genel konusunu oluşturmaktadır. Daha özel olarak da iki çağdaş Amerikalı düşünürün, Roderick M. Chisholm ve Alvin I. Goldman’ın bu problemi nasıl ele aldıkları incelenecektir. Analitik felsefenin iki temsilcisi olan bu düşünürler üzerine Türkçe’de daha önce bu kapsamda yapılmış bir çalışma olmaması, bu tezin özgün yanlarından birisidir. Çalışmanın bir diğer önemli özelliği, içselcilik ve dışsalcılık denilen karşıt iki akımın temsilcileri olan bu düşünürlerin, haklılandırma sorununa ilişkin fikirlerini karşılaştırma imkânı vermesidir.
Fuzûlî’de bağlanma The view of
ÖZET Anahtar Kelimeler: Bağ, Bağlama, Bağlanma, Aşk, insan-ı kâmil Bağlanma, başka bir şeye, bir varlığa karşı ilgi duyma, onunla alâkalı olma anlamına gelir. İnsanın hayatında en sık gerçekleştirdiği eylemlerden biri olarak karşımıza çıkan bağlanma, insana geniş bir yaşama alam açmakta ve varoluşunu ortaya koymasına yardımcı olmaktadır. Bu sebeple bağlanma, onun hayatının en önemli kavramlarından biridir. Varoluşçuluk akımı, insanın varoluşunda kurduğu düzenden dolayı bağlanmayı anlamaya çalışır. Bağlanma, varoluşçulara göre, insanın sonradan ortaya koymaya başladığı özünü belirleme sürecinde ona yardımcı olan temel unsurlardan biridir. Varoluşçuluğun başlıca temalarından olduğu için, bağlanmayı bu alam içinde anlamaya çalıştık. Tasavvuf ilahi aşkı yaşamak isteyenlerin yaşam şeklidir. Aşk tasavvufta işlenen merkezi konulardandır. Bağlanmanın tasavvufta aranmaya çalışılması da aşk kavramının, tasavvufta temel kavramlarından biri olarak anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü aşk, başka şeylere, başka bir insana ya da Tanrı’ ya bağlanma biçimlerinde ortaya çıkan bağdır. Bu bağlanma nasıl, ne gibi yöntemler ve eylemlerle, niçin gerçekleşir? Çalışmada, tasavvufta bağlanma, bu sorulara cevap bulmak amacıyla işlenmiştir. Tasavvufun aşkla bağlanma konusunu en belirgin şekilde işleyen şairlerden biri olan Fuzûlî’nin Leylâ ve Mecnun mesnevisi bağlanmanın yoğun şekilde kullanıldığı bir eserdir. Bu nedenle tasavvufun bağlanma konusundaki yaklaşımlarını anlamak için Fuzûlî’ den hareket etmek birçok soruya net cevaplar bulunmasında bu çalışma için yeterli olmuştur. Bağlanmayı araştırırken çalışma Fuzûlî ve onun tasavvuf bakışıyla sınırlandırılmış ve bu bakış açısından anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu tez egzistansiyalist felsefenin ve tasavvufun bağlanmayı nasıl algıladıklarım belirlemek ve böylece insanın varoluş serüveninde bağlanmanın nasıl bir etken olduğunu ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Yoğunluklu olarak, tasavvufun teorik yapışım edebiyatta başarılı bir şekilde kullanan Fuzûlî’nin paradigmasından hareket edilmiştir. Bununla, Fuzulinin varoluş perspektifinden insanın varhğı, bağ-bağlama-bağlanma kavramlarıyla nasıl var ettiği anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılmıştır. iv


Yorum yaz