
-
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. ERSİN ALTINTAŞ
Üniversite: Sakarya Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Yaşam doyumu (TR)
2. Yaşam değerleri (TR)
3. Gençler (TR)
4. Duygusal ilişki (TR)
5. Aşk (TR)
6. Öz yeterlilik (TR)
7. Öz güven (TR)
8. Yaşam doyumu (TR)
9. Utangaçlık (TR)
10. Evlilik (TR)
11. Evli çiftler (TR)
12. Evli kadınlar (TR)
13. Evl (TR)
14. Rekabetçi Tutum Ölçeği (TR)
15. Rekabet (TR)
16. Ortaöğretim öğrencileri (TR)
17. Ana-baba tutumu (TR)
18. Psikolojik iyi oluş (TR)
19. Psiko-eğitim programı (TR)
20. Kendini sabotaj (TR)
21. Eğitim psikolojisi (TR)
22. Akılcı duygusa (TR)
23. Öğrenciler (TR)
24. Özgüven Pekiştirme Ölçekleri (TR)
25. Öz güven (TR)
26. Ölçme-değerlendirme (TR)
27. Psikolojik iyi oluş (TR)
28. (TR)
29. Sosyal destek (TR)
30. Psikolojik belirtiler (TR)
31. Ergenlik (TR)
32. Love (EN)
33. Romantic relationship (EN)
34. Youngs (EN)
35. Life values (EN)
36. Life satisfaction (EN)
37. Sexuality (EN)
38. Gender differences (EN)
39. Married mans (EN)
40. Married womans (EN)
41. Married couples (EN)
42. Marriage (EN)
43. Shyne (EN)
44. Parents attitude (EN)
45. Secondary education students (EN)
46. Competition (EN)
47. Competitive Attitude Scale (EN)
48. Rational-emotive behaviorist therapy (EN)
49. Rational-emotive education (EN)
50. Education psychology (EN)
51. Self han (EN)
52. Adolescents (EN)
53. Education psychology (EN)
54. Highschools students (EN)
55. Psychological well being (EN)
56. Measurement (EN)
57. Puberty (EN)
58. Psychological symtoms (EN)
59. Social support (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Genç yetişkinlerde aşk tutumları ve yaşamın anlamı
Bu araştırmanın amacı, genç yetişkinlerin sahip oldukları tutkulu, oyun gibi, arkadaşça, mantıklı, sahiplenici, özgeci aşk tutumları ile sahip oldukları mevcut yaşam anlamı ile aranan yaşam anlamı arasında ilişkinin olup olmadığını incelemektir. Bu araştırmanın örneklemini, Sakarya Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi?nin çeşitli bölümlerinde öğrenim gören ve gönüllü olarak seçilen 215 kadın ve 250 erkek olmak üzere toplamda 465 öğrenci oluşturmaktadır. Örneklemde bulunan bireyler 19-27 yaş arasındaki genç yetişkinlerdir. Araştırma, ilişkisel tarama modeline dayalı betimsel bir çalışmadır. Araştırmada ölçme araçları olarak, genç yetişkinlerin cinsiyeti, doğum sırasına göre konumu, algılanan gelir düzeyi, anne baba birlikteliği ve algılanan ebeveyn tutumuna ilişkin bilgi toplamak amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Genç yetişkinlerin sahip olduğu yaşam anlamını belirlemek için Steger, Frazier, Oishi ve Kaler (2006) tarafından geliştirilen, Akın ve Taş (2011) tarafından Türkiye?ye uyarlaması yapılan Yaşamın Anlamı Ölçeği kullanılmıştır. Bunun yanında genç yetişkinlerin ikili ilişkilerindeki aşk tutumlarını belirlemek amacıyla, Lee?nin (1973) aşk sınıflandırması temel alınarak Hendrick, Hendrick ve Dicke (1998) tarafından geliştirilmiş olan ve Büyükşahin ve Hovardaoğlu (2004) tarafından Türkiye?ye uyarlaması yapılan Aşka İlişkin Tutumlar Ölçeği: Kısa Formu (LAS) kullanılmıştır. Verilerin analizi SPSS 13.00 paket programı kullanılarak yapılmıştır. Aşk tutumları ve yaşamın anlamı arasındaki ilişki pearson momentler çarpımı korelasyonu, aşk tutumları ve yaşamın anlamının cinsiyet ve anne baba birlikteliği ile ilişkisi t testiyle, IV aşk tutumları ve yaşamın anlamı ile doğum sırasına göre konum, algılanan gelir düzeyi ve algılanan ebeveyn tutumu arasındaki ilişki tek yönlü varyans analizi ile incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda, genç yetişkinlerin sahip olduğu aşk tutumları alt boyutları ile yaşamın anlamı alt boyutları arasında ilişki olduğu görüşmüştür. Aşk tutumları ile bağımsız değişkenler arasındaki ilişki incelendiğinde, aşk tutumlarının cinsiyete ve ebeveyn birlikte ya da ayrı oluşuna göre faklılaştığı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte aşk tutumlarının algılanan sosyo-ekonomik düzey ve algılanan ebeveyn tutumuna göre anlamlı farklılık göstermediği görülmüştür. Genç yetişkinlerdeki yaşamın anlamı ile bağımsız değişkenler arasındaki ilişki de incelenmiştir. Buna göre, yaşamın anlamı cinsiyet, algılanan sosyo-ekonomik düzey ve ebeveyn birlikteliği ya da ayrı oluşuna göre anlamlı farklılık göstermemektedir. Bunun yanında genç yetişkinlerdeki yaşamın anlamı algılanan ebeveyn tutumu ve doğum sırasındaki konuma göre anlamlı farklılık göstermektedir. Araştırma bulguları yorumlanmış ve tartışılmış; Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanındaki çalışanlara ve benzer konularda çalışma yapacak araştırmacılara çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelime: Aşk tutumları, yaşamın anlamı, genç yetişkinler
Üniversite öğrencilerinin psikolojik iyi olma ve umut düzeyleri arasındaki ilişki The relation between psychological well-being and hope level considering college students
Bu araştırmanın amacı, umut ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkiyi ve umut kavramının cinsiyet, aile gelir düzeyi, algılanan ebeveyn tutumları ve algılanan akademik başarı değişkenlerine göre değişiklik gösterip göstermediğini incelemektir.Araştırmanın çalışma grubu; 2011-2012 öğretim yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesininin çeşitli bölümlerinde lisans öğrenimi gören 366 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmada öğrencilerin; cinsiyet, öğrencilerinin öğrenim gördükleri bölüm, sınıf düzeyi, aile gelir düzeyi, ebeveyn tutumları ve algılanan akademik başarı değişkenleri hakkında bilgi toplamak amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen Bilgi Toplama Formu kullanılmıştır. Öğrencilerin umut düzeylerini belirlemek amacıyla, Schrank, Woppmann, Sibitz ve Lauber (2011) tarafından geliştirilen ve Akın, Akın, Gediksiz, Sariçam ve Arslan (2012) tarafından Türkçeye uyarlanan Bütünleyici Umut Ölçeği (BUÖ) kullanılmıştır. Öğrencilerin psikolojik iyi olma düzeylerini belirlemek amacıyla, Ryff (1989a) tarafından geliştirilen ve Akın (2008), tarafından Türkçe uyarlaması yapılan Psikolojik İyi Olma Ölçekleri (PİOÖ) kullanılmıştır. Veriler; Çoklu Regresyon Analizi, Tek Yönlü Varyans Analizi, t-testi, Welch testi, Tukey HSD testi, Tamhane?s T2 testi ve Levene istatiği ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, umut ile psikolojik iyi olma düzeyleri arasında anlamlı düzeyde pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Yüksek düzeyde psikolojik iyi olma düzeylerine sahip öğrencilerin umut düzeylerinin de yüksek olduğu görülmüştür. Regresyon analizi sonuçları incelendiğinde üniversite öğrencilerinin umut düzeylerini çevresel hakimiyet, yaşam amacı ve öz-kabul değişkenlerinin yordadığı görülmektedir. Diğer taraftan özerklik, bireysel gelişim ve diğerleriyle olumlu ilişki kurma değişkenlerinin yordama düzeyinin önemsiz olduğu bulunmuştur.Araştırma sonucunda, üniversite öğrencilerinin umut düzeylerinin cinsiyet, aile gelir düzeyi, algılanan ebeveyn tutumları ve algılanan akademik başarı açısından anlamlı farklılıklar gösterdiği bulunmuştur. Bu bulgular ışığında, kız öğrencilerin umut düzeylerinin erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Yüksek aile gelir düzeyine ve akademik başarıya sahip öğrenciler, düşük ve orta düzeyde düzeyde aile gelir düzeyine ve düşük veya orta düzeyde akademik başarıya sahip öğrencilerle karşılaştırıldığında daha yüksek umut puan ortalamalarına sahip oldukları bulunmuştur. Bununla birlikte, koruyucu ebeveyn tutumuna sahip öğrencilerin umut düzeylerinin diğer ebeveyn tutumlarına sahip öğrencilerden daha yüksek olduğu görülmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgular ışığında, araştırma sonuçları tartışılmış ve gelecek araştırmalar için önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Umut, Psikolojik İyi Olma, Akademik Başarı, Ebeveyn Tutumları
Bu araştırmada, evli bireylerin cinsel özgüvenlerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada,evli bireylerin cinsel özgüven düzeyleri, cinsel öz-yeterlik, evlilik yaşam doyumu, cinsel utangaçlık ve demografik özellikleri (cinsiyet, evlenme biçimi, evlilik süresi, çocuk sayısı, ek işte çalışıp çalışmama, eğitim düzeyi, meslek türü, bir işte çalışıp çalışmama) açısından incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu İstanbul’da yaşayan 336 evli bireyden oluşmaktadır. Cinsel özgüven ile ilgili veriler ?Cinsel Özgüven Ölçeği? (Çelik, 2012a), evlilik yaşam doyumu değişkeni verileri ?Evlilik Yaşam Doyumu Ölçeği? (Çelik, 2012b), cinsel utangaçlık ile ilgili veriler ?Cinsel Öz-bilinç Ölçeği? (Çelik ve Çakmak, 2012) ve cinsel öz-yeterlik ile ilgili veriler ?Cinsel Öz-yeterlik Ölçeği? (Çelik, 2012c) ile toplanmıştır. Demografik özelliklere (cinsiyet, evlenme biçimi, evlilik süresi, çocuk sayısı, ek işte çalışıp çalışmama, eğitim düzeyi, meslek türü, bir işte çalışıp çalışmama) ilişkin verileri toplamak için ise ?Kişisel Bilgi Formu? kullanılmıştır. Araştırmada toplanan verilerin çözümlenmesi ?LISREL8.51 for windows ve SPSS 11.5 for windows? paket programıyla bilgisayar ortamında gerçekleştirilmiştir. Cinsel özgüveni yordayan değişkenlerin belirlenmesinde yapısal eşitlik modeli (YEM) kullanılmıştır. Verilerin analizi sırasında, betimleyici istatistiklerin yanı sıra evli bireylerin çocuk sayısına göre cinsel özgüven düzeyinin farklılaşıp farklılaşmadığı Tek Yönlü Varyans analizi ile, eğitim düzeyine ve evlilik süresine göre cinsel özgüvenin farklılaşıp farklılaşmadığı ise Welch testi ile incelenmiş ve sonuçta çıkan farklılığın hangi değişkenden kaynaklandığının tespiti ise Scheffe testi ve Tamhane’s T2 testi ile yapılmıştır. Evlilik yaşam doyumu, cinsel utangaçlık, evlenme biçimi, evlilik süresi ve çocuk sayısı ile cinsiyetin evli bireylerin cinsel özgüven düzeyi üzerindeki ortak etkisini incelemek için İki Yönlü Varyans analizi kullanılmıştır. Ayrıca cinsel öz-yeterlik, cinsiyet, ek iş, meslek türü, çalışma durumu değişkenleri açısından evli bireylerin cinsel özgüven düzeylerinin önemli bir biçimde farklılaşıp farklılaşmadığını incelemek için T-testi ile incelenmiştir. Değişkenler arasındaki korelasyonları incelemek için Pearson Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Etki büyüklüğünün belirlenmesi için de Eta Squared (µ²) değerleri dikkate alınmıştır. Yapısal eşitlik modelinde cinsel utangaçlığın, cinsel öz-yeterliliğin cinsel özgüveni negatif bir şekilde etkilediği, evlilik yaşam doyumunun ise cinsel özgüveni pozitif etkilediği ve cinsel utangaçlık, cinsel öz-yeterlik ve evlilik yaşam doyumu değişkenlerinin cinsel özgüveni doğrudan etki ile yordadığı bulunmuştur. Ayrıca cinsel utangaçlık ve cinsel öz-yeterlik değişkenlerinin cinsel özgüveni evlilik yaşam doyumu aracılığı ile dolaylı etki ile de yordadıkları sonucu elde edilmiştir. Evlilik yaşam doyumu düzeyi yüksek olan bireylerin cinsel özgüven düzeylerinin daha yüksek olduğu, cinsel utangaçlık düzeyi ve cinsel öz-yeterlik düzeyi yüksek olan bireylerin ise cinsel özgüven düzeylerinin daha düşük olduğu sonucu elde edilmiştir. Araştırma sonucunda erkeklerin kadınlardan, anlaşarak evlenen bireylerin görücü usulü ile evlenenlerden, çalışan bireylerin çalışmayan bireylerden daha yüksek cinsel özgüven düzeyine sahip olduğu bulunmuştur. Evliliğin ilk yıllarında cinsel özgüven düzeyinin yüksek olduğu fakat evliliğin ilerleyen yıllarında cinsel özgüvenin düştüğü sonucu elde edilmiştir. Çocuğu olmayan evli bireylerin cinsel özgüven düzeylerinin çocuk olanlardan daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmenlerin, ek işte çalışanların ve eğitim düzeyi yüksek olanların cinsel özgüven düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Evlilik yaşam doyumu, cinsel utangaçlık, evlenme biçimi, evlilik süresi ve çocuk sayısı ile cinsiyetin evli bireylerin cinsel özgüven düzeyi üzerinde ortak etkisinin olmadığı bulunmuştur.
Orataöğretim (lise) öğrencilerinde rekabetçi tutum ile ana-baba tutumları arasındaki ilişki düzeyi
Bu araştırmada temel amaç; Ortaöğretim (Lise) öğrencilerinin rekabetçi tutumları ile demokratik, koruyucu/istekçi ve otoriter ana-baba tutumları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Ayrıca çalışmada rekabetçi tutumun ve demokratik, otoriter, koruyucu/istekçi ana-baba tutumlarının; öğrencilerin cinsiyetine, eğitim görülen lise türüne, ana-babanın eğitim düzeyine, ana-babanın mesleğine ve öğrencilerin ailelerinin sosyo-ekonomik düzeylerine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği de araştırılmıştır. Araştırmanın örneklemini, Nevşehir’in Ürgüp ilçesindeki Ürgüp Lisesi, Hayri Mehmet Ürgüplü Anadolu Lisesi ve Ürgüp Anadolu Öğretmen Lisesinde eğitim gören öğrencilerden tesadüfi örneklem yoluyla seçilen 167 `si erkek, 215’i kız olmak üzere toplam 382 lise öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Rekabetçi Tutum Ölçeği (RTÖ, Bilbey, Akbayırlı, 1998), Ana-Baba Tutum Envanteri (Eldeleklioğlu, 1996), araştırmacı ve danışman tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; ortaöğretimde öğrenim gören öğrencilerin rekabetçi tutum değerlerinin ana-baba tutumlarının demokratik ve koruyucu/istekçi oluşuna göre anlamlı bir farklılık gösterdiği görülmüştür. Buna karşılık öğrencilerin rekabetçi tutum değerlerinin ana-baba tutumlarının otoriter oluşuna göre anlamlı bir farklılık göstermediği görülmüştür. Rekabetçi tutumun; cinsiyete, lise türüne, ana-baba eğitim düzeyine, ana-babanın meslek durumuna ve sosyo- ekonomik düzeye göre anlamlı bir farklılık göstermediği de araştırma sonucunda elde edilen bulgulardandır. Öğrencilerin ana-baba tutumlarının cinsiyet ve lise türüne göre farklılık göstermediği sonucu elde edilen diğer bir bulgudur. Annesi ortaokul-lise mezunu olanların ilkokul mezunu olanlardan daha koruyucu/istekçi ana-baba tutumuna sahip oldukları, babası üniversite mezunu olanların ilkokul mezunu olanlardan daha koruyucu/istekçi ana-baba tutumuna sahip oldukları belirlenmiştir. Demokratik ana-baba tutumu açısından ana-baba eğitim düzeyine göre anlamlı fark yoktur. Annenin meslek durumuna göre ana-baba tutumları açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Fakat babası memur olanların esnaf ve diğer olanlardan daha koruyucu/istekçi ana-baba tutumuna sahip olduğu, buna karşın demokratik ve otoriter tutum açısından anlamlı farklılık bulunmamıştır. Sosyo-ekonomik düzey açısından demokratik ana-baba tutumunda anlamlı farklılık bulunmamıştır, fakat orta sosyo-ekonomik düzey’deki öğrencilerin düşük düzeydekilerden den daha koruyucu/istekçi ve otoriter ana-baba tutumuna sahip oldukları bulunmuştur.
Eleştirel düşünme becerilerini geliştirme programının lise öğrencilerinin otomatik düşünceleri üzerindeki etkisi The effect of the critical thinking skills program on high school students’ automatic thoughts
Bu araştırma eleştirel düşünme becerileri programının lise öğrencilerinin otomatik düşünceleri üzerindeki etkisini sınamayı amaçlayan bir çalışmadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Holon ve Kendall (1980) tarafından geliştirilen Otomatik Düşünceler Ölçeği (ODÖ) kullanılmıştır. Araştırma, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Bursa?da bir devlet lisesine kayıtlı 18 öğrenci ile yürütülmüştür. Öğrencilere Otomatik Düşünceler Ölçeği uygulanmış, deney ve kontrol grupları belirlenmiştir. Hem deney hem kontrol grubuna, ön-test olarak ODÖ uygulanmıştır. Sonrasında deney grubuna araştırmacı tarafından geliştirilen 10 oturumluk eleştirel düşünme becerileri programı haftada bir gün 90 dakikalık oturumlar şeklinde uygulanmıştır. Kontrol grubuna herhangi bir işlem yapılmamıştır. Program sonunda deney ve kontrol gruplarına sontest uygulanarak deney ve kontrol grupları arasındaki farka bakılmıştır. Sontest uygulanmasından 3 ay sonra programın etkisinin kalıcılığını değerlendirmek amacıyla izleme testi yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular Mann Whitney U ve Wilcoxon İşaretli Sıralar testi ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda kontrol grubunun otomatik düşünceler ölçeğinden aldıkları puanlarda istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık gözlenmezken, deney grubundaki öğrencilerin otomatik düşüncelerinin azaldığı görülmüştür. Deney ve kontrol grupları arasındaki sontest puanları karşılaştırıldığında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir. Yapılan izleme testinde programın etkililiğinin devam ettiği gözlenmiştir. Sonuçlar tartışma ve yorum bölümünde ayrıca değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular ışığında araştırmacı ve eğitimcilere öneriler sunulmuştur Anahtar Kelimeler: Eleştirel Düşünme, Otomatik Düşünceler, Bilişsel Model
Akılcı duygusal davranışçı terapi odaklı psiko-eğitim programının kendini sabotaj üzerindeki etkisi The effect of rational emotive behavioral therapy based psycho-education programme on self-handicapping
Bu araştırma, Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi (ADDT) Odaklı Psiko-Eğitim Programının kendini sabotaj üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya katılacak denekleri belirlemek amacıyla, 2011-2012 bahar döneminde Hendek Kız Meslek Lisesi ve Anadolu Kalkınma Vakfı Endüstri Meslek Lisesinde öğrenim gören 500 lise öğrencisine Kendini Sabotaj Ölçeği uygulanmıştır. Bu öğrencilerin 250’si kız, 250’si erkektir. Daha sonra kendini sabotaj ölçeğinin ön-test ölçümlerinden elde edilen puanlar düşükten yükseğe doğru sıralanmış ve yüksek puan alan 100 öğrenci arasından tesadüfi yolla seçilen denekler deney ve kontrol gruplarından birine yine seçkisiz olarak atanmıştır. Hem deney hem de kontrol grubunda 5’i kız ve 5’i erkek öğrenci olmak üzere 10’ar öğrenci yer almıştır. Böylelikle araştırma toplam 20 lise öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Deney grubunda yer alan öğrencilere araştırmacı tarafından geliştirilen 10 oturumluk ADDT odaklı grupla psikolojik danışma uygulanmıştır. Kontrol grubunda bulunan öğrencilere ise herhangi bir uygulama yapılmamıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Kendini Sabotaj Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada 2×3’lük (deney/ kontrol gruplarıXön-test/son-test/izleme testi) desen kullanılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkenini, katılımcıların kendini sabotaj ölçeğinden elde ettikleri puanlar, bağımsız değişkenini ise ADDT Odaklı Psiko- Eğitim Programı oluşturmaktadır. Araştırmada kullanılan ölçme araçları oturumların başlamasından 2 hafta önce ön-test ölçümü olarak; oturumlardan iki hafta sonra son- test ölçümü olarak; son-test ölçümlerinden 2 ay sonra ise deneysel işlemin kalıcılığını belirlemek amacıyla izleme ölçümü olarak, deney ve kontrol gruplarındaki deneklere tekrar uygulanmıştır. Bu ölçümlerden elde edilen verilerin analizinde, ölçüm ve gruplar arasında anlamlı bir farkın olup olmadığını belirlemek için; Tek Faktör Üzerinde Tekrarlı Ölçümler İçin İki Faktörlü Varyans Analizi Tekniği kullanılmıştır. Veriler SPSS 13.0 paket programıyla analiz edilmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgular, ADDT Odaklı Psiko-Eğitim Programının deney grubundaki katılımcıların kendini sabotaj düzeylerini düşürdüğünü ve bu durumun izleme ölçümlerinde de korunduğunu ortaya koymuştur. Kontrol grubunda bulunan katılımcıların kendini sabotaj ön-test, son-test ve izleme testi ölçümlerinden elde ettikleri puanlar arasında ise anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Elde edilen bulgular ışığında araştırmadan elde edilen sonuçlar tartışılmış ve gelecek araştırmalar için önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi Odaklı Psiko-Eğitim Programı, Akıldışı İnançlar, Kendini Sabotaj
Ergenlerde özgüven düzeyinin bazı değişkenler açısından incelenmesi
Bu araştırmanın amacı, ergenlerde özgüven düzeyinin çeşitli değişkenlerle ilişkisi ve farklı lise türlerinde nasıl farklılaştığının incelenmesidir. Araştırmada aynı zamanda ergenlerde özgüven düzeyi ile psikolojik iyi olma alt ölçeklerinden diğerleriyle olumlu ilişkiler ve yaşam amacı arasındaki ilişki incelenecektir. Bu amaçla araştırmanın kapsamına Kocaeli ilinde üç farklı lise türünde öğrenim gören 600 öğrenci dahil edilmiştir. Araştırma kapsamına dahil edilen öğrenciler tesadüfi örnekleme yoluyla seçilmiştir. Araştırmanın veri toplama araçları olarak, araştırmacı tarafından geliştirilen ve çalışmaya katılanların demografik özellikleri ile ilgili verileri toplamak amacıyla hazırlanan kişisel bilgi formu, özgüven düzeylerini tespit edebilmek amacıyla Akın (2007) tarafından geliştirilen Özgüven Ölçeği, yaşam amacı ve diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeylerini belirlemek amacıyla, Ryff (1989) tarafından geliştirilen ve Akın ve Abacı (2008) tarafından Türkçe uyarlaması yapılan Psikolojik İyi Olma Ölçekleri kullanılmıştır. Özgüven düzeyleri düşük, orta ve yüksek olan ergenlerin yaşam amacı ve diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığını belirlemek amacıyla elde edilen verilerin analizinde Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way ANOVA) kullanılmıştır. Ayrıca özgüven ile diğerleriyle olumlu ilişkiler ve yaşam amacı arasında ne yönde bir ilişkinin olduğunu belirlemek amacıyla Pearson Momentler Korelasyon Katsayısına bakılmıştır. Bunun dışında demografik değişkenler ile özgüven arasındaki ilişkiler ise T-testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırma sonunda yapılan veri analizlerinden elde edilen bulgulara göre düşük, orta ve yüksek özgüven düzeyine sahip ergenlerin, diğerleriyle olumlu ilişkiler ve yaşam amaçları arasında anlamlı bir farklılığa ulaşılmıştır. Yine özgüven ile diğerleriyle olumlu ilişkiler ve yaşam amacı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Demografik değişkenlerden elde edilen verilerde cinsiyet, lise türü, sınıf düzeyi, kardeş sayısı, doğum sırası, kilo algısı ve disiplin cezası alıp almamaya bağlı olarak özgüven düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma olmadığı bulunmuştur. Diğer değişkenlerden elde edilen verilerde ise yaş, sosyo-ekonomik düzey, algılanan ebeveyn tutumu, akademik başarı ve fiziksel görünüm algısına göre özgüven düzeylerinde anlamlı bir değişiklik gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın sonunda elde edilen bulgular psikolojik danışma ve rehberlikle ilişkilendirilmiş ve yapılacak diğer araştırmalar için öneriler tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Özgüven, Ergenlik, Yaşam Amacı, Diğerleriyle Olumlu İlişkiler
Bu araştırmanın amacı orta öğretim öğrencilerinin psikolojik belirtilerinin sosyal destek algısı ve akademik erteleme açısından incelemektir. Araştırmada ayrıca orta öğretim öğrencilerinin psikolojik belirtileri, algılanan sosyal destek düzeyleri ve akademik erteleme davranışı cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, okul türü, algılanılan akademik başarı, anne-babanın yaşama-öz/üvey olma ?evlilik durumları, kardeş sayısı, dünyaya geliş sırası, algılanılan sosyoekonomik düzey ve yaşadıkları yer değişkenleri açısından da incelenmiştir. Bu araştırmanın örneklemini, Düzce il merkezinde bulunan 4 farklı türdeki orta öğretim okulunda tesadüfî küme örneklemi yoluyla seçilen 9.,10. ve 11. sınıf ta okuyan 380 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından geliştirilen `Kişisel bilgi formu’, psikolojik belirtileri belirlemek için Kısa semptom envanteri'(Şahin ve Durak, 1994)`,sosyal destek algısını ölçmek için `Çocuk ve ergenler için sosyal destek değerlendirme ölçeği'(Gökler, 2007) ve akademik erteleme davranışı ölçmek için `Aitken erteleme ölçeği'(Aitken, 1982) kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilere, farklılıkların anlamlılık testi için iki değişkene sahip gruplarda ?Bağımsız Grup t Testi?, ikiden fazla değişkenli gruplarda ?Tek Yönlü Varyans Analizi (F Testi), ?Pearson Korelasyon Testi?. Tek yönlü varyans analizi sonucunda çıkan ?F? değerinin anlamlı olması durumunda, hangi grupların ortalamaları arasında anlamlı düzeyde fark olduğunun belirlenmesi için ise gerekli ?Tukey? testi uygulanmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi .05 olarak kabul edilmiştir. Araştırma bulgularına göre orta öğretim öğrencilerinin genel psikolojik belirti düzeylerinin, sosyal destek algısı ile negatif doğrusal ilişki; akademik erteleme davranışı ile pozitif doğrusal ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca psikolojik belirti düzeyleri, algılanan sosyal destek ve akademik erteleme ile demografik özellikleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin KSE, SDÖ ve AEÖ ‘den aldıkları puanların cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, okul türü, algılanılan akademik başarı, anne-babanın yaşama ve evlilik durumları, algılanılan sosyoekonomik düzey ve yaşadıkları yer gibi sosyodemografik özelliklere göre değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre psikolojik belirtiler sosyal destek algısı ve akademik erteleme açısından tartışılmış ve sonraki araştırmalara yönelik olarak önerilerde bulunulmuştur.


Yorum yaz