
-
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. BİLAL ERYILMAZ
Üniversite: Sakarya Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Yerel yönetimler (TR)
2. Marmara bölgesi (TR)
3. Hesap verebilirlik (TR)
4. Belediyeler (TR)
5. Yönetsel ahlak (TR)
6. Yozlaşma (TR)
7. Yolsuzluk (TR)
8. Kamu yönetimi (TR)
9. Kamu personeli (TR)
10. Kamu kuruluşları (TR)
11. Etik (TR)
12. Yönetim sorunları (TR)
13. Yönetim (TR)
14. Türkler (TR)
15. Osmanlı Dönemi (TR)
16. Osmanlı Devleti (TR)
17. Miras (TR)
18. Milliyetçilik (TR)
19. (TR)
20. Kamu yönetimi (TR)
21. Avrupa Birliği (TR)
22. Yönetişim (TR)
23. Yerel yönetimler (TR)
24. Yerel hizmetler (TR)
25. Yerel demokrasi (TR)
26. Yeniden yapılanma (TR)
27. Kamu (TR)
28. Beledi (TR)
29. Municipalities (EN)
30. Accountability (EN)
31. Marmara region (EN)
32. Local governments (EN)
33. Ethics (EN)
34. Public institutions (EN)
35. Public personnel (EN)
36. Public administration (EN)
37. Corruption (EN)
38. Degeneration (EN)
39. Balkan Turkish (EN)
40. Balkans (EN)
41. Identity (EN)
42. Identity question (EN)
43. Kosovo (EN)
44. Maceonian (EN)
45. Nationalism (EN)
46. Inheri (EN)
47. European Union (EN)
48. Public administration (EN)
49. Municipalities (EN)
50. Public (EN)
51. Restructuring (EN)
52. Local democracy (EN)
53. Local services (EN)
54. Local governments (EN)
55. Go (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Yerel yönetimlerde hesap verebilirlik (Marmara bölgesi örneği)
Günümüz kamu yönetimi literatüründe en çok kullanılan kavramlardan biri hesap verebilirliktir. Kamu yönetiminin hesap verebilirliği her ne kadar modern dönemle birlikte gelişse de, kavramın içerdiği anlam 1980’li yıllardan sonra değişmeye başlamıştır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde ortaya çıkan yenilikler, toplumsal, ekonomik, siyasal ve yönetsel gelişmeler, hesap verebilirlik kavramına yüklenen anlamı klasik anlayıştan daha da öteye taşıyarak, kavramın çoğulcu ve çok yönlü bir nitelik kazanmasını sağlamıştır. Bu doğrultuda kamu yönetimi, hukuka uygunluk yanında, kalite, performans, etik ilke ve standartlar, saydamlık ve yönetişim mekanizmalarıyla topluma da doğrudan hesap verebilir hale gelmiştir. Hesap verebilirlik anlayışında ortaya çıkan bu değişim ülkemize, 2000’li yılların ilk yarısında gerçekleşen kamu yönetimi reformları sonrasında yansımıştır. Bu reformların uygulandığı alanlardan biri de yerel yönetimlerdir. Yerel yönetim reformları ile kamu yönetimi alanında gerçekleştirilen diğer reformların temel amacı, daha etkin, verimli, katılımcı, saydam ve hesap verebilir bir yerel yönetim yapısı oluşturmaktır. Bu doğrultuda çalışmanın temel amacı, 2000’li yıllardan sonra ülkemize yansıyan yeni hesap verme anlayışının hem yasal ve kurumsal hem de uygulama açısından yerel yönetimlerde nasıl bir karşılık bulduğunu ortaya koymaktır. Çalışmanın temel hipotezi ise kısaca, yerel yönetim reformları ile kamu yönetimi alanında gerçekleştirilen diğer reformların, yerel yönetimlerdeki hesap verebilirlik mekanizmalarını çoğulcu bir niteliğe kavuşturduğu ve bu yapının da Türkiye’deki yerel yönetimlerin hesap verebilirlik düzeyini arttırdığıdır. Bu doğrultuda çalışmada öncelikli olarak, ?hesap verebilirlik? kavramının kavramsal çerçevesi ve gelişimi ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Daha sonra Türkiye’deki yerel yönetimlerin hesap verme mekanizmaları yasal ve kurumsal açıdan değerlendirildikten sonra, özellikle yeni hesap verme anlayışının uygulamaya nasıl yansıdığını belirlemek amacıyla, Marmara Bölgesi’nde yer alan il özel idareleri ile nüfusu 50.000’in üzerinde bulunan belediyelerde anket ve sayısal veri değerlendirmesi yöntemleri kullanılmak suretiyle alan araştırılması yapılmıştır.
Kamu yönetiminde yozlaşma ile mücadele ve etik: Türkiye uygulaması
Yozlaşma kavramı insanlık tarihi kadar eski bir kavaramdır. Tüm dönemlerde belirli ölçülerde tartışılmış olsa da, günümüzde çok daha fazla gündeme gelmektedir. Bunda gerek teknolojik gelişmelerin gerekse kamu yönetimi anlayışındaki gelişmelerin etkisi büyüktür. Yozlaşma iyi bir devlet yapısının önündeki en büyük engeldir. Bu sebepten ötürü bu çalışmada yozlaşma olgusu ve onunla nasıl mücadele edileceği işlenmiştir. Öncelikle yozlaşma olgusu genel hatlarıyla ortaya konmuş ardından da yozlaşmanın somut ve en çok görülen yolsuzluk olgusu incelenmiştir. Rüşvet ve zimmet gibi maddesel içerikli yolsuzluklar derinlemesine incelenirken kayırma gibi maddesel içerikli olmayan yolsuzluklar da ihmal edilmemiştir. Yozlaşma ile mücadele konusunda da tek etkili yol olan etik kavramı üzerinde durulmuştur. Önce etik genel hatlarıyla açıklanmış daha sonra da kamu yönetiminde etik ilkeler üzerinde durulmuştur. Çalışmanın sonunda kamu yönetimindeki yozlaşma ile mücadelenin, ancak etik davranışın oluşturulması ile etkin bir şekilde yürütülebileceği kanısına varılmıştır.
Balkanlar’da beş asrı aşkın bir süre hüküm süren Osmanlı Devleti, Millet sistemi dahilinde Balkan halklarını dini kolektif kimlikler içinde bir arada tutabildi. 19. yüzyıl ile birlikte ulusçu ideolojilerin Balkan halkları arasında etnik kimlikleri ulusal kimliklere dönüştürmesi ile birlikte bir yandan Osmanlı millet sisteminin klasik içeriği değişime uğrarken öte yandan siyasallaşan ulusal mücadeleler Balkanlar’da Osmanlı Devleti’nin sonunu getirdi. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’dan çekilmesi ile birlikte önemli bir kültürel ve tarihi mirasın yanı sıra demografik bir miras da Balkanlar’da günümüze kadar varlığını sürdürdü. Osmanlı millet sistemi içinde hakim millet konumundaki Müslüman topluluklar bir yandan azınlık konumunda gerilerken öte yandan dini-kültürel Müslüman kimliğinin yanı sıra etnik kimlikler ve hakim siyasi idarelerin tanımladığı yeni siyasi kimlikleri edinmek durumunda kaldılar. Göç ve asimilasyon politikalarına paralel bir biçimde 20. yüzyıl boyunca geçmişte eş anlamlı olarak kullanılan Müslüman ve Türk kimlikleri ayrışmaya ve erimeye başladı. Çağdaş Balkanlar’da hala Osmanlı mirası olarak değerlendirebileceğimiz Müslüman halkların yanı sıra Türk topluluklar da yaşamaktadır. Kosova ve Makedonya örnekleri üzerinden ele alından Türk topluluklarının kimlik ve yönetim problemleri aslında Osmanlı millet sisteminin çağdaş Balkanlar’daki izini sürmek anlamına gelmektedir. Çalışma üç temel bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm Balkanlar’ı coğrafi ve kültürel anlamda ele almaya çalışmaktadır. Kültürel anlamda Osmanlı- Türk geçmişinden dolayı batılı literatürde sürekli olarak geri kalmışlıkla, doğulu bir aidiyetle, kaos ve çatışma ile özdeşleştirilen Balkanlar’ın kültürel sınırları kadar coğrafi sınırları da belirsizdir. İlk bölümün devamında Balkanlar’da Osmanlı mirası Osmanlı yönetim anlayışı çerçevesinde ele alınırken sonrasında bu yönetim anlayışının çözülmesi süreci verildi. İkinci bölüm Balkanlar’da Osmanlı mirasını çözen bir etkiye sahip olduğu için kimlikler, etnik ve ulusal kimlik gibi kavramlar eşliğinde Balkan Ulusçuluklarına dair bir incelemeyi içermektedir. Aynı şekilde Osmanlı sonrası Balkan kimlikleri de bu bölümde ele alındı. Üçüncü bölüm çağdaş Balkanlar’da Türk topluluklarının iki örneği olan Kosova ve Makedonya Türklerinin kimlik ve yönetim alanında yaşadıkları sorunlara ayrıldı. Nüfus, anadilin kullanımı ve anadilde eğitim, siyasi temsil, sivil toplum ve medya kuruluşları ve sosyo-ekonomik durum gibi başlıklar altında Kosova ve Makedonya Türkleri’nin kimlik ve yönetim sorunları ele alındı.
Avrupa idari alanı’nın oluşumu ve yansımaları (Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Türkiye örneği)
Avrupa İdari Alanı (EAS), Avrupa Birliği’nde kamu yönetiminin paylaşılan ilkeleri üzerinde oluşmakta olan bir yapıdır. Avrupa Birliği’nin kamu yönetimiyle ilgili temel yaklaşımları ve ilkeleri, 15 üyeli bir Avrupa Birliği’nden 27 üyeli bir Avrupa Birliği’ne geçiş sürecinde aday ülkelerle yürütülen müzakerelerin temel noktasını teşkil etmiştir. Üyelik için şart olan müktesebata uyum, aday ülkelerin kamu yönetimlerinde kapsamlı bir değişim yaşanmasını gerektirmiştir. Bu bağlamda aday ülkelerin idari kapasitelerinin bu değişimi sağlayabilecek ve sürdürebilecek düzeyde olmaları gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın araştırma konusu, EAS’nin ne şekilde oluştuğunu ve Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye’nin AB’ye adaylık sürecini ne şekilde etkilediğini ortaya koymak olarak ifade edilebilir. EAS’nin içini dolduran kavramlar ve ilkeler bağlamında aday ülkelerin idari yapılarında yaşanan dönüşüm ele alınmıştır. Buna göre çalışmanın amaçları şu şekilde ortaya konabilir: a) Avrupa Birliği’nin kamu yönetimiyle ilgili temel yaklaşımlarının neler olduğunu ve bunların bir Avrupa İdari Alanı’nın ortaya çıkması olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini ortaya koymak. b) Bu temel yaklaşımların ve dolayısıyla EAS’nin genişleme sürecine ve aday ülkelerin idari yapılarına nasıl etki ettiğini, aday ülkeler için nesnel kriterler teşkil edip etmediğini belirlemek. Bu hususlar tespit edilmeye çalışılırken öncelikle Avrupa Birliği’nin merkezi kurumlarında özellikle 1995 yılında gerçekleşen Madrid Konseyi ile başlayan yeniden yapılanma süreci ele alınmıştır. Daha sonra, 2004 ve 2007 yıllarında birliğe üye olan ülkelerin kamu yönetimlerinde yaşanan dönüşüm incelenmiştir. Bu ülkelerde hangi aşamalardan geçildiği, yaşanan deneyimler ve uyum süreçleri ele alınmıştır. Yedinci bölümde Türkiye’de kamu yönetiminin yeniden yapılanması, AB’ye uyum çerçevesinde değerlendirilmiştir. Son olarak Türkiye ve son genişlemede birliğe dâhil olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, kamu yönetimlerinde yaşanan dönüşümler ve kendilerinden istenenler noktalarında değerlendirilmiştir. Çalışmada ulaşılan sonuç, AB’de kamu yönetiminin açıklık, etkenlik, katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde yeniden yapılandığı ve bu ilkelerin bundan sonraki genişleme süreçlerinde etkili olmaya devam edeceği yönündedir. Dolayısıyla, Kopenhag kriterleri arasında sayılan ?Üyelikten kaynaklanan yükümlülükleri üstlenebilme yeteneği?, katılım müzakerelerinde belirleyici bir yere sahiptir.
5393 Sayılı Belediye Kanunu Bbğlamında Türkiye’de belediye reformu
Özellikle son yirmi yılda dünyada hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Dünyadaki küreselleşme süreci ve iletişim teknolojilerinin yaygın olarak kullanılmasındaki hızlı artış bu değişime yön vermektedir. Bu değişim ve dönüşüm sürecinin etkilerini kamu yönetiminde de görmek mümkündür. Nitekim yeni kamu yönetimi anlayışı bu etkinin bir yansıması olmuştur. Bu bağlamda birçok ülkede kamuda yeniden yapılanma çalışmalarına girişilmiştir. Türk kamu yönetiminde de var olan sorunların çözümü adına reform ve buna bağlı olarak yerelleşme artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu amaçla son dönemlerde Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı, İl Özel İdaresi Kanunu, Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediye Kanunları çıkarılmıştır. Bizim çalışmamızda ise 5393 sayılı Belediye Kanunu günümüz belediyeciliğinin temel özelliklerinin belirlenmesi noktasında ele alınmıştır. Bu çalışmada Osmanlıdan başlayarak günümüze kadar olan Türk belediyeciliğinin gelişim süreci incelenmiştir. Ardından 5393 sayılı Belediye Kanunu bağlamında Türkiye’de gerçekleştirilen belediye reformunun ana hatları ile sistematik yapısı ele alınmıştır. Bu inceleme sonucunda genelde Türk kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmalarının, özelde ise belediye reformunun arka planında yer alan çağdaş kamu yönetim ilkeleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler: Yeni Kamu Yönetimi, Belediye Reformu, Belediye Kanunu, Yerelleşme


Yorum yaz