
-
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 212 440 2000
- http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. BERRAK KURTULUŞ
Üniversite: İstanbul Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. İşveren sendikaları (TR)
2. İşveren (TR)
3. İşten çıkarma (TR)
4. İşten ayrılma (TR)
5. İşsizlik sigortası (TR)
6. Kıdem tazminatı (TR)
7. Severance pay (EN)
8. Unemployment insurance (EN)
9. Severance (EN)
10. Dismissal (EN)
11. Employer (EN)
12. Employer Unions (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Eğitim ve insan kaynağı yönünden Türk beyin göçü: Geri dönen Türk akademisyenler üzerine alan araştırması Turkish brain drain in terms of education and human resources: Case study on Turkish academicians who return to Turkey
Göç türlerinden birisi olan ?beyin göçü? kavramı, yükseköğrenim görmüş, mesleğinde ilerlemiş, yaratma ve araştırma gücü fazla kişilerin başka ülkelere çalışmak veya yerleşmek üzere göç etmesini diğer bir ifadeyle, yüksek öğrenimli, mesleğinde uzmanlaşmış, üstün zeka ve kapasiteye sahip, kabiliyetli yetişmiş insan gücünün çeşitli sebeplerle gerekli eğitimi alıp yetiştiği ülkesinden tamamen veya uzun süreli ayrılışını ifade etmektedir. Ülkeler arasındaki yüksek vasıflı göçü insanlık tarihi kadar eskidir. Daha düşük bir düzeyde olsa da bu tür göçlere tarihin her döneminde rastlamıştır. Ancak, 20. yüzyılda özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde çeşitli nedenlerle hız kazanmış, 1950- 1960 yılları arasında kitlesel özellik göstermeye başlamış ve 1960 yılından itibaren büyük bir ivme kazanmış olup bilimsel araştırma ve tartışmalara konu olmaya başlamıştır. Tarihin çeşitli dönemlerinde, bazı coğrafya veya ülkeler, bilime, sanata, bilim adamına vs. verdikleri önem, imkân ve değer gibi çeşitli özellikleri ile yüksek vasıflılar için cazibe merkezleri olmuşlardır. Bu ülkelerin, böylesi bir merkez konumuna gelmesinde ve yüksek vasıflı insanları kendine çekmesinde, şüphesiz bu ortamı oluşturan ülke yönetici ve politikalarının etkisi büyük olmuştur. Tarihsel süreç içinde beyin göçünün yön ve miktarının farklılaştığı görülmekle birlikte, günümüzde küreselleşme ve bilgi teknolojilerin güçlü etkileri ile miktarları katlanarak artan beyin göçünün yönü, geçmişte olduğu gibi gelişmiş ülkeleredir. Çeşitli kuram ve modellerle açıklanmaya çalışılan beyin göçü üzerinde, birtakım ?çekici ve itici faktörler?in etkili olduğu ve bu faktörlerin işkolu ve mesleklere göre farklılaştığı görülmektedir. Gelişmiş ülkeler, çeşitli alanlarda ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan gücünü, uyguladığı çeşitli politikalar ile kendileri için daima kaynak konumundaki gelişmekte olan ülkelerden temin ederek kalkınmasını sürdürür iken, gelişmekte olan ülkeler ise, yetişmesi için büyük süreç ve yatırım gereken, kalkınmada son derece önemli, stratejik özelliğe sahip ve kıt olan insan sermayesini çeşitli nedenlerle kaybetmekte, bu ekonomik, sosyal ve kültürel kaynak kaybı sonucu ulusal kalkınma süreci az veya çok yavaşlamakta, hatta göçün niteliğine göre gerilemektedir.
İşletmelerde Avrupa Birliği ile entegre mesleki eğitim yönetimi: Bir alan araştırması
AB, 2010 yılına kadar dünyanın en rekabetçi, en dinamik ve bilgiye dayalı ekonomisi olmayı hedeflemektedir. Hedefin gerçekleştirilebilmesi için mesleki eğitim en önemli unsurlardan birisi olarak ortaya konmaktadır. AB bu bağlamda mesleki eğitim sistemlerini ilgili kurumları vasıtasıyla tekrar gözden geçirmekte, tüm üye ve aday ülkelerin üzerinde fikir beyan edebileceği, katkı sağlayabileceği ve müşterek olarak yararlanabileceği mesleki eğitim sistemleri üzerinde çalışmaktadır. Ülkemizde de daha iyi bir mesleki eğitim sistemine sahip olmak ve AB’nin mesleki eğitim sistemleriyle entegre olmak için proje ve çalışmalar başlatılmıştır. AB’nin mesleki eğitim sistemleri, ülkemizde mesleki eğitim konusunda yapılan çalışmalar ve Türk İşletmeleri’nin mesleki eğitim konusundaki durumları bu tezin konusunu oluşturmaktadır. Yerli ve yabancı kaynaklardan faydalanarak oluşturulan bu tez, 466 deneğe uygulanan bir anket çalışması ile sonuçlanmaktadır. Bu araştırmada; işletmelerin mesleki eğitime bakışları, mesleki eğitim ihtiyaç tespiti ile mesleki eğitim sağlama becerileri ve en çok talep ettikleri mesleki eğitim konuları incelenmiştir.
Avrupa Birliği ve Türk seyahat endüstrisinin istihdam açısından karşılaştırılması
Seyahat hareketleri yüzyıllar boyunca, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi etkileriyle insanlığın gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Bu özelliklerine rağmen turizm hareketlerinden bağımsız değerlendirilmeyen seyahat hareketlerinin etkileri, ancak endüstriyel boyuta ulaştıktan sonra, turizm ve seyahat endüstrisi bağlamında, bilimsel ve ekonomik çalışma ile araştırmalarda yer bulabilmiştir. Seyahat endüstrisinin ayrı değerlendirilmemesi, kapsamı ve boyutlarının hala tam olarak belirlenememesine neden olmaktadır. Ekonomik etkileri bir ölçüye kadar ölçülebilen seyahat endüstrisinin, istihdam nitelikleri hakkında detaylı bilgilerin bir kısmına gelişmiş ülkelerde ve AB’de ulaşmak mümkün iken, Türkiye açısından bunu söylemek zordur. İstihdam niteliklerine yönelik istatistiki araştırmaların yetersiz olması, bilimsel anlamda karşılaştırılmaların da yapılmasını güçleştirmektedir. Bu çalışma, veri yetersizliği göz önünde bulundurularak, öncelikle Türkiye ve AB’deki seyahat endüstrisinin istihdam niteliklerini belirlemek ve karşılaştırmak amacı ile seyahat acentaları ve tur operatörlerine yönelik alan çalışması ile desteklenerek yapılmıştır.
Çalışma hayatının en önemli unsuru sanayileşme sürecinde değeri daha da artan insandır. İnsana gereken değerin verilmesi, barış ortamının sağlanması ve verimin de arttırılmasi yoluyla hem işçi hem işveren kesimine yarar sağlayacaktır. Tüm bunların yasal boyutları ise İş Hukuku kapsamına girmektedir. Türkiye’de İş Hukukunun çok tartışılan konularından biri olan ve belirli koşullarda işten ayrılmalarda çalışanlara işyerinde geçen zaman ve emeklerine karşılık olarak ödenen kıdem tazminatı, hem işveren hem de işçi kesimi açısından önemlidir. Aslında bu ödemeler zamanla amacından sapmıştır. İşçiye emeklilik ikramiyesi şeklinde algılanması gereken kıdem tazminatı mevcut haliyle çalışanlara gerekli avantajları verememekte, işverenlere ise maliyeti yüksek gelmektedir. Nitekim bu sebeplerdir ki Türkiye’de çesitli çabalara rağmen Kıdem Tazminatı Fonu’nun kurulması ile ilgili yasa henüz çıkarılamamış, şimdilik eski tazminat maddesi aynen korunmuştur. Henüz her kesimi memnun edecek ortak bir noktaya varılamamıştır. Kanada devletinin sistem farkı dolayısıyla hem federal düzeydeki yasalarda bu konu düzenlenmiş hem de değişik eyaletlerdeki çalışma hayatını düzenleyici kanunlarla kıdem tazminatı miktarları belirlenmiştir. Özellikle işten çıkarmalar konusunda kanunların çok detaylı olması ve haksız çıkarmaların engellenebilmesi; hem de kıdem tazminatına hak kazanmış çalışanın bu tazminatı alabilmesi için sosyal barışı koruyucu düzenlemeler getirilmiştir. Araştırdığımız her iki ülkede de sendikaların bu konudaki rolleri çok önemli olmakla beraber sendikalaşma oranları düşüktür. Bu tezde değişik yerli ve yabancı kaynaklar irdelenmiş, kıdem tazminatının gerek ülkemizde gerekse Kanada’daki uygulamaları değişik yönlerden ele alınmış ve mevcut yasaların iş hayatına yaptığı etkiler incelenmiştir.
İş ahlakı ve etik değerlerin Türk işletmeciliğindeki yeri
İş dünyasında kişilere yol gösteren temel ilkeler olan dürüstlük, güven, adalet, saygı gibi konular ile, iş dünyasında kişilerce ve işletmelerce yaşanan başlıca sorunlardan olan çıkar çatışmaları, rüşvet olayları, sosyal sorumlulukların yerine getirmemesi gibi konular ve bunlara benzer bir çok konu iş ahlakının kapsamına girmektedir. Bu durum da göstermektedir ki, ?İş Ahlakı? incelenmesi gereken önemli konulardan biridir. Dünya da özellikle 1980’li yıllardan itibaren iş ahlakı, işletmecilik literatürü için önem kazanan bir konu olmuştur ve kısa zamanda iş hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Biz çalışmamızda başta iş ahlakının temel konuları üzerinde durduk. Daha sonra Türk işletmeciliğinin iş ahlakı konusu ile tanışması, günümüz Türk işletmeciliğinin iş ahlakı olgusuna bakışı ve iş ahlakının Türk işletmeciliği içindeki yerini açıkladık. Çalışmamız sonucunda görülmüştür ki, Türk işletmeciliği iş ahlakı konusu ile çok eski tarihlerde tanışmıştır ve bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu konu işletmeler tarafından önem verilen bir konu haline gelmeye başlamıştır.
Son yıllarda, iktisat, işletme ve sosyal siyaset bilimlerinde insan davranışlarını anlama çabasının arttığı görülmektedir. Bunun nedeni, mucize çözüm olarak teklif edilen iktisadi modellerin artık güvenilirliklerinin sorgulanmaya başlanmış olmasıdır. Tüm bu gelişmelerin nedeni, gelişmekte olan ülkelerde çalışma ilişkileri açısından sorunlara çözüm getiremeyen modellerin evrenselliğinin sorgulanmaya başlanması ve küreselleşmenin sınırları kaldırması ile evrensel olduğu varsayılan Batılı değerlerin çok farklı gerçekliklerinin olduğunun ortaya çıkmasıdır. Artık, tek uluslu şirketlerin yerini dünyanın dört bir yanından farklı kültürlerden gelen insanların çalıştığı şirketler almaktadır. Diğer yandan, küreselleşmenin sonucu olarak sermaye üzerindeki sınırların kalkmasına karşın çalışanların aynı serbestiye sahip olamaması bireysel ve toplu ilişkilerde güçlerini zayıflatmaktadır. Mevcut modeller ve görüşler de soruna çözüm getirememektedir. Çalışma ilişkileri ile ilgili davranışsal ve kültürel araştırmaların yaygınlaşmakta olduğu bu dönemde mucize reçetelerin ve evrensel olduğu varsayılan Batılı değerlerin ve modellerin sorgulanmasının gerektiğinin ötesinde, bireylerin ve toplumların çalışma ilişkilerinin üzerinde kültürel unsurların etkili olduğunu ve her toplumun kendine uygun kültürel temele dayanan çözümler üretmesinin gerekliliği kabul edilmelidir. İşte bu çalışma, kültür-çalışma ilişkileri açısından böyle bir çabanın ürünüdür


Yorum yaz