
-
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 212 440 2000
- http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. BELKIS SEVAL
Üniversite: İstanbul Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Vadeli işlem piyasaları (TR)
2. Riske maruz değer (TR)
3. Risk yönetimi (TR)
4. Risk (TR)
5. Firma değeri (TR)
6. Finansal risk (TR)
7. Hiyerarşik kümeleme (TR)
8. Özelleştirme (TR)
9. KİT (TR)
10. Finansal analiz (TR)
11. Ereğli Demir Çelik İşletmeleri (TR)
12. İMKB (TR)
13. Performans (TR)
14. Hisse senetleri (TR)
15. Hisse senedi getirileri (TR)
16. Hisse senedi değeri (TR)
17. Halka açılma (TR)
18. Sahiplik yapısı (TR)
19. Kurumsal yönetim (TR)
20. Kontrol hakkı (TR)
21. Firma değeri (TR)
22. Doğrusal regresyon modelleri (TR)
23. D (TR)
24. İşletme değerlemesi (TR)
25. İMKB (TR)
26. Otomotiv sektörü (TR)
27. Firma değerlemesi (TR)
28. Finans (TR)
29. Değerleme (TR)
30. İMKB (TR)
31. Üretim endüstrisi (TR)
32. Yan endüstri ürünleri (TR)
33. Otomotiv yan endüstrisi (TR)
34. Otomotiv sektörü (TR)
35. Oto (TR)
36. Şirketler (TR)
37. İMKB (TR)
38. Temsil edilme hakkı (TR)
39. Temsil (TR)
40. Sermaye yapısı (TR)
41. Optimal sermaye yapısı (TR)
42. Hisse se (TR)
43. Financial risk (EN)
44. Firm value (EN)
45. Risk (EN)
46. Risk management (EN)
47. Value at risk (EN)
48. Futures markets (EN)
49. Hierarchical clustering (EN)
50. Ereğli Iron and Steel Enterprises (EN)
51. Financial analysis (EN)
52. State Economic Enterprises (EN)
53. Privatization (EN)
54. Stock exchange (EN)
55. Price (EN)
56. Price inerease (EN)
57. Public offering (EN)
58. Stock valuation (EN)
59. Stock returns (EN)
60. Stock (EN)
61. Linear regression (EN)
62. Linear regression models (EN)
63. Firm value (EN)
64. Control rights (EN)
65. Corporate governance (EN)
66. Valuation (EN)
67. Finance (EN)
68. Firm voluation (EN)
69. Automotive sector (EN)
70. İstanbul Stock Exchange (EN)
71. Business valua (EN)
72. Economy (EN)
73. Economic analysis (EN)
74. Economic developments (EN)
75. Financial analysis (EN)
76. Automotive (EN)
77. Automotive (EN)
78. Stocks (EN)
79. Optimal capital structure (EN)
80. Capital structure (EN)
81. Representation (EN)
82. Consumer right to represe (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Etkin piyasa hipotezi piyasada olusan fiyatların tahmin edilemeyecegini iddia eder. Ancak uzun yıllardır finansal varlıkların fiyatlarını etkileyen faktörleri inceleyen arastırmacılar, Etkin Piyasa Hipotezi’ne aykırılık olusturan sonuçlar elde etmisler ve bunu ?anomali? olarak adlandırmıslardır. Arastırmalar sonucu borsalarda gözlemlenen anomaliler; i) zamana baglı anomaliler, ii) kesitsel anomaliler, iii) teknik anomaliler, iv) ekonomik faktörlere dayalı anomaliler ve v) politik faktörlere dayalı olarak sınıflandırılmıslardır. Zamana baglı anomaliler ise kendi içerisinde; a) günlere iliskin anomaliler, b) aylara iliskin anomaliler ve c) tatillere iliskin anomaliler olarak ayrılmıstır. Bu çalısmada, 1.1.1996-31.12.2006 dönemi için MKB 100 endeksi günlük kapanıs degerleri logaritmik fark serisine dönüstürülerek, MKB’de zamana baglı (dönemsel) anomalilerin var olup olmadıgı, parametrik ve parametrik olmayan istatistiki testler yardımıyla arastırılmıstır. Kukla degisken sayısının çok fazla sayıda olması nedeniyle (t>50) SPPS statistik Paket Programı’nın yeterli olmadıgı durumlarda EViews statistik Programı kullanılmıstır. Haftanın günü etkisinin MKB’de halen varoldugu gözlemlenmistir. Haftanın günlerinin getiri ortalamaları incelendiginde; Cuma günleri yüksek getiri, Pazartesi günleri ise düsük getiri elde edildigi sonucuna varılmıstır. Yıllar itibariyle günlerin getirilerinde farklılık olup olmadıgının arastırılması sonucunda; incelenen 11 yıllık dönem içerisinde en yüksek getiri ortalamasına Persembe gününün sahip oldugu gözlemlenmistir. Yılın ayları itibariyle günlerin getirilerinde farklılık olup olmadıgı arastırılmıstır ve Ocak aylarının Persembe günlerinin en yüksek getiriye sahip oldugu belirlenmistir. Bunun yanısıra SPSS programı sonuçlarını desteklemek amacıyla ARMA Modeli ile kurulan haftanın günü etkisine iliskin tahmini regresyon denklemi sonucu, Persembe ve Cuma günlerinin getirilerinin MKB 100 endeksi getirisi üzerinde etkili oldugu saptanmıstır. Yılın ayı etkisi MKB’de varlıgını sürdürmektedir. Ayların genel ortalaması incelendiginde; en yüksek getiri ortalamasının Aralık ayına, en düsük getiri ortalamasının ise Mayıs ayına ait oldugu gözlemlenmektedir. SPSS programı sonuçlarını desteklemek amacıyla ARMA Modeli ile kurulan yılın ayı etkisine iliskin tahmini regresyon denklemi sonucu; Ocak ayı, Nisan ayı, Ekim ayı ve Aralık ayı getirilerinin MKB 100 endeksi üzerinde anlamlı sekilde etkili oldukları saptanmıstır. MKB’de yıl dönüsü etkisi güçlü bir sekilde görülmektedir. Yıl dönüsü günlerinin ortalama getirisi, bir günün ortalama getirisine oranla oldukça yüksektir. Öte yandan, yıldönüsü günlerinin riski diger günlere oranla daha yüksektir. Yıl dönüsünden önceki 4.islem günü getirisinin, yıl dönüsünden önceki 3.islem günü getirisinin ve yıl dönüsünden 1 gün sonraki günün getirisinin MKB 100 endeksini etkiledigi gözlemlenmistir. Ay dönüsü etkisi MKB’de görülmektedir ve ayın son islem günleri diger günlere oranla oldukça yüksek getiriye sahiptir. Ay dönüsü etkisine iliskin olarak yapılan testler sonucunda; en yüksek getiri ortalamasına ayın son islem gününün sahip oldugu tespit edilmistir. Ayın son islem gününden sonra en yüksek getiriye izleyen ayın 3.islem günü sahiptir. Ay dönüsünden 5 gün önceki gün, ay dönüsünden 1 gün sonraki gün ve ay dönüsünden 4 gün sonraki gün getirilerinin MKB 100 endeksini etkiledigi gözlemlenmistir. Yıllara göre ay içi etkisi MKB’de varolmamakla beraber, aylara göre ay içi etkisinin farklılıgı incelendiginde en yüksek getiri ortalamasına Aralık ayının ilk yarısı sahiptir. Daha sonraki en yüksek getiri ortalaması Ocak ayının ilk yarısına aittir. Öte yandan, incelenen dönem için MKB’de tatil etkisi gözlemlenmemistir.
Finansal risk yönetiminin firma değeri üzerine etkileri
Finansal risk yönetiminin, şirketlerin maruz kaldıkları finansal risklerin olumsuz etkilerinin azaltılması, bu şekilde firma karlılığının ve firmanın rekabet gücünün artırılması yolunda ne ölçüde yararlı olduğunun tespit edilmesi önem arz etmektedir. Finansal risk yönetim faaliyetlerinin de kendi içlerinde bir maliyeti bulunmaktadır. Finansal risk yönetiminden sağlanacak yararın, risk yönetimine harcanacak kaynaklardan düşük kalması durumunda şirketlerin finansal risk faaliyetleri anlamsızlaşmaktadır. Ancak konu oldukça karmaşık olduğundan, finansal risk yönetiminin getiri ve götürüleri sektörel, konjonktürel ve risk türleri bazında farklılık gösterebilir. Konunun bütün bu detayları içerecek şekilde analiz edilmesi gerekmektedir, ancak ilgili muhasebe mevzuatının halen çok yetersiz olması nedeniyle yeterli derinlikte bir veri analizinde zorluklar yaşanmaktadır. Bu tez kapsamında öncelikle finansal risk yönetimi süreci, nedenleri ve teknikleri, sonrasında firma değerlemesinde kullanılan yöntemler anlatılmıştır. Yetersiz veri setine rağmen yapılan analiz çalışmasında ise firmanın taşıdığı sermaye, piyasa, kredi ve likidite risklerinden oluşan finansal riskleri ile piyasa fiyatı arasında çok anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. İstisnai olarak kredi riskinin vadesi geçmiş alacaklar kalemi ile piyasa değeri arasında anlamlı bir negatif ilişki bulunmaktadır.
Temsil sorunu ve temettü politikası arasındaki iişkiyi test etmeye yönelik olarak Türkiye
Modigliani ve Miller’in (1961) temettü ilintisizliği önermesinin ardından, temettü politikası kararlarının açıklanmasında en fazla kabul gören yaklaşımlardan birisi, Jensen ve Meckling’in (1976) temsil sorunu teorisinden yola çıkan ve Rozeff’in (1982), Easterbrook’un (1984) ve Jensen’in (1986) çalışmalarıyla şekillenen, temettü politikası kararlarını temsil sorununa dayanarak açıklayan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre temsil maliyetleri, temettü politikaları kullanılarak etkin bir biçimde azaltılabilmektedir. Bu çalışmada, hisse senetleri İMKB’de işlem gören firmaların temettü dağıtım kararlarında temsil sorunundan kaynaklanan maliyetlerin önemi olup olmadığı araştırılmaktadır. Dolayısıyla çalışmada, temettü politikasını temsil maliyetleri vasıtasıyla açıklayan teorik değişkenlerin, 1997-2002 döneminde hisse senetleri İMKB’de işlem görmüş olan 108 firmanın temettü kararları üzerindeki etkileri incelenmiş ve bu amaçla geliştirilen hipotezler test edilmiştir. Testlerin sonuçları, bağımlı değişken olan temettü dağıtım oranı ile, teorik açıklayıcı değişkenler olan paydaş-yöneticilerin paydaşlık oranı, büyüme oranı, finansal kaldıraç oranı, faaliyet kaldıracının derecesi, firma ölçeği ve serbest nakit akışının, teorinin öngördüğü şekilde ilişki içerisinde olduğunu teyit etmemektedir. Dolayısıyla araştırmanın bulguları, temsil maliyetlerinin, hisse senetleri İMKB’de işlem gören firmaların temettü dağıtım kararları üzerinde etkisi olduğunu göstermemektedir.
Türkiye’de yıllara göre kredi kartı kullanım durumu ve batık kredi kart borç sahiplerinin profili
Bu çalışmada, Türkiye’deki batık kredi kart borç sahiplerinin profili belirlenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda öncelikle kredi kartının bir ödeme aracı olmasından yola çıkılarak ödeme sistemlerine değinilmiş; içlerinde kredi kartının da bulunduğu diğer kartlı ödeme sistemi ürünleri kısaca tanıtılmıştır. Kredi kartı ise, çeşitli yönleriyle detaylı bir şekilde ele alınarak, kredi kartının Dünya’daki ve Türkiye’deki kullanım durumu yıllar itibariyle incelenmiştir. Ülkemizdeki batık kredi kart borç sahiplerinin profilini belirleyebilmek için, hem batık kredi kart borç sahiplerine, hem de ödeme açısından sorunsuz kredi kartı sahiplerine yüz yüze anket yöntemiyle anket yapılmıştır. Tanımlayıcı araştırma modeli ile gerçekleştirilen araştırma sonunda, elde edilen verilerden çıkarılan sonuçlar ve konu hakkında geliştirilen öneriler ortaya konulmuştur
İstanbul’ un diğer finans merkezleri ile karşılaştırılması
Finans merkezi, fon arz ve talebinin buluştuğu finans kurumların yoğun olarak bulunduğu ve finansal gelişmenin göreceli olarak yüksek seviyede olduğu global bir şehirdir. Finans merkezinde yatırım bankacılığı, kurumsal finansman ve menkul kıymet ticareti gibi alanlarda finans şirketi ve finans alanındaki iş sayısı yüksek seviyededir. Günümüzde her ülke dünya ekonomisinden maksimum pay almaya çalışmaktadır ve bu yüzden birçok ülke ve şehir finans merkezi olmak için çaba sarf etmiştir ve sarf edecektir. Türkiye de bu pastadan pay almak istemektedir. Bu yüzden Devlet Planlama Teşkilatı tarafından İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanmıştır. İstanbul’un öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel finans merkezi olacağı vizyonuyla yola çıkılmıştır. Bu çalışmada İstanbul’ un diğer finans merkezleri ve potansiyel finans merkezleri ile karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Bir finans merkezinde bulunması gereken özelliklere yer verilmiş. Bu özellikler, güçlü ekonomi ve güçlü finans sektörü, canlı iç piyasa, nitelikli iş gücü, yetkin bir düzenleyici ve hukuk sistemi, kültür ve dil zenginliği, politik istikrar, stratejik coğrafi konum, fiziksel altyapı, yaşam kalitesi, iş yapma maliyetidir. Bu özellikler finans merkezinin konumunu belirler. Bu özellikleri yansıtabilen değişkenler kullanılarak çalışmada hiyerarşik kümeleme analizi yapılmış ve Ward tekniği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda merkezler 4 kümeye ayrılmıştır. İstanbul, Şanghay, São Paulo, Meksiko, Bombay, Moskova, Cakarta, Kahire ve Bogotá ile aynı kümede yer almıştır. Anahtar Kelimeler: İstanbul Finans Merkezi, Uluslararası Finans Merkezleri, Ward Tekniği, Hiyerarşik Kümeleme Analizi
1930’lardan itibaren devlet eliyle sanayideki atılımı gerçekleştirme, özel sektörün giremediği alanlarda öncülük etme anlayışı çerçevesinde kurulan KİT’ler, birçok alanda büyük yatırımlara konu olmuş, geniş istihdam hacimleri sağlamış ve ülkenin planlı kalkınmasına hizmet etmişlerdir. İlerleyen dönemlerde, kimi alanlarda, kuruluş amaçları göz ardı edilerek hantal ve bürokratik kurumlar haline dönüşen kimi KİT’ler, kurumsal yönetimden uzak bir anlayışla yönetilmeleri, rekabetçi kimliğin kazandırılamaması ve akraba ve yakın ilişkileri içinde ekonominin omzuna bir yük getirmeye başlamışlardır. Zaman içinde dönemin hükümetlerince özelleştirilmeleri gündeme gelmekle birlikte asıl uygulamaları dünya çapında esen serbest piyasa akımından etkilenmelerle başlayan KİT’lerin, 2000’li yıllarda blok satışlarla birlikte özel sektöre devirleri yüksek bir noktaya geldiği ve bazı stratejik sektörlerde devlet payının kalmadığı görülmektedir. Yapılan bu çalışma kapsamında, özelleştirilen KİT’lerin özelleştirme sonrasındaki durumunun finansal analizine yönelik örnek olarak Ereğli Demir Çelik Fabrikaları T.A.Ş. incelenmiş konuya somut bir yaklaşım getirilmeye çalışılmıştır.
İkincil halka arzı gerçekleştirilen hisse senetlerinin 1997-1998 yıllarında, kısa dönem fiyat performansları ve İMKB üzerine bir uygulama
Bu çalışma, Türk sanayi sektöründeki firmalarda en büyük hissedarın nihai olarak sahip olduğu kontrol ve nakit akım haklarının firma değeri üzerine etkileri olup olmadığını incelemektedir. Çalışma İMKB Ulusal Sınaî Endeksi’ne dâhil halka açık işlem gören 153 şirketin 2006 yılı sonuna ait verilerini kullanmaktadır. Doğrusal regresyon analizi kullanılarak çalışmada firma değerlerinin en büyük hissedarın nakit akım hakkı ile birlikte yükseldiği bulunmuştur. Bu bulgu yoğunlaşmış sahiplik özelliği taşıyan ülkelerde kontrol eden hissedar ile azınlık hissedarların çıkarlarının uyumlaştırılmasında nakit akım hakkının önemli bir kurumsal yönetim mekanizması olduğunu göstermektedir. Regresyon sonuçları en büyük hissedarın kontrol ve nakit akım hakları farkı ile firma değeri arasında beklenen negatif ilişkiyi desteklememektedir. Anahtar Kelimeler: Kurumsal Yönetim, Temsil Maliyetleri, Sahiplik Yapısı, Kontrol Hakları, Nakit Akım Hakları, Kontrolün Özel Yararları, Piramit Yapılar
Farklı değerleme yöntemleri ile firma değerlemesi ve İMKB otomotiv sektöründe bir uygulama Business valuation using different valuation approaches and a practice in Istanbul Stock Exchange automotive sector
1990’lı yılların başından itibaren firmaların öncelikli amacı olan firma karını maksimize etmek yerini firma değerini maksimize etmek amacına bırakmıştır. Firma yönetimleri, şirketin faaliyetlerini yönetirken karı maksimize etmek, maliyetleri minimize etmek gibi amaçları gerçekleştirebilecek yöntemlerin yerine firma değerini maksimize edecek yöntemleri araştırmaya başlamışlardır. Böylelikle firma değerini uygun şekilde ölçebilecek değerleme yöntemlerine ve bu değerlemeyi yapabilecek değerleme uzmanlarına ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Bu çalışmada, değer kavramından yola çıkılarak değerlemenin önemi, günümüzde kullanılan şirket değeri belirleme yöntemleri ve bu yöntemlerin avantaj ve dezavantajları incelenmiştir. Çalışmanın araştırma kısmında, indirgenmiş nakit akışı analizi yöntemi, net defter değeri yöntemi ve karşılaştırılabilir firma değeri yöntemi kullanılarak örnek alınan şirketin değerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Bankacılık reformu öncesi ve sonrası Türk bankacılık sistemi
Bu çalışmada 2001 ekonomik krizinin ardından Türk bankacılık sisteminin ıslahı için gerçekleştirilen bankacılık reformu öncesi ve sonrasında sektörün etkinliğindeki gelişmeler incelenmiştir. Finans sektörü büyüme sürecinde önemli rol oynamaktadır. Çünkü sermaye birikiminin sağlanması; hem finansal kaynakların toplanmasının ve kullandırılmasının hem de yeni teknolojilerin yaratılmasının önemli bir parçasıdır. Son 25 yılda hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörlerinde yaşanan krizler konunun gündemin en önemli maddeleri arasında yer almasına neden olmuştur. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede bankacılık sektörünün finansal sistemin temel unsuru olması sektörün etkinliğinin ve sağlamlığının taşıdığı önemi daha da arttırmaktadır. Dolayısıyla finansal aracılık işlevinin en önemli aktörleri olan bankaların performans ve etkinliklerinin yakından izlenmesi toplumun tüm kesimlerinin faydasına olacaktır.
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de, 2000’li yılların başında yaşanan ekonomik krizlerin ardından, ulusal ve uluslar arası piyasalarda yaşanan gelişmelerin 2006 yılı öncesinde, 2006 yılı boyunca ve sonrasında ülke ekonomisi, otomotiv sektörü ve özel olarak İMKB’de işlem gören 14 otomotiv ana ve yan sanayi firması üzerinde oluşturduğu etkilerin değerlendirilmesidir. İlgili dönemlerde ekonomik gelişmelerin makroekonomik göstergelerde meydana getirdiği değişimler analiz edilmiş; bu değişimlerin otomotiv sektörünü üretim ve ihracatta düşüşler, azalan talep seviyeleri, kullanılan banka kredilerinde gözlenen artışlar üzerinden etkilediği sonucuna varılmıştır. Yapılan ekonomik ve sektörel değerlendirmelerin otomotiv sektöründeki 14 ana ve yan sanayi firmasına etkileri, 2004-2009 yılları arasında bu şirketlere ait verilerin oran analizi ve nakit akış tabloları yapılması suretiyle finansal analize tabi tutularak incelenmiştir. Firmalara ait tüm mali tablo verileri birleştirilerek konsolide verilere ulaşılmış; bu verilerin bir anlamda otomotiv sektörünü yansıttığı düşünülerek incelenen dönemde meydana gelen ekonomik gelişmelerin genel olarak otomotiv sektörünü nasıl etkilediği değerlendirilmiştir. 2006 yılında yaşanan ekonomideki dalgalanma ve sonrasında yaşanan gelişmelerin kurlardaki oynaklığı arttırdığı, tüketimde daralmaya neden olduğu, satış gelirlerinin azalmasına ve stoklarda yüksek miktar kalmasına yol açtığı saptanmıştır. Faaliyetlerin ekonomik gelişmelerden etkilenmeleri, nakit yaratımını olumsuz etkilerken borçluluğun artışını tetiklemiştir. Daralan satış gelirlerinin, faaliyet döngüsünün uzamasına, karlılığın düşmesine, likiditenin bozulmasına, borçlanmanın artmasına neden olduğu, dolayısıyla faaliyetlerden yaratılan nakitlerin önemli bir kısmının faiz ve anapara ödemesine gittiği sonuçlarına varılmıştır. Analizlerde kullanılan mali tablolar MaliTablolar ismi ile veri diski halinde sunulmuştur.
Temsil sorunu (Agency problem) ve hisse senetleri İMKB’de işlem gören şirketlerin sermaye yapısı kararlarında temsil sorununun önemi test etmeye yönelik bir araştırma
Sermaye yapısı ve işletme değeri arasındaki ilişkiye açıklık kazandırmaya çalışan teorik yaklaşımlar arasında son yıllarda artan bir önem kazanan “temsil teorisi (ageney theory)” işletmelerin değerini en çok kılan optimum bir sermaye yapısının olduğunu ileri sürmektedir. Temsil teorisine göre işletmelerde sahiplik ve yönetim fonksiyonlarının ayrılması sahipler ve sahipler adına işletmenin yönetim fonksiyonunu görenler arasında çıkar çatışmasına (conflict of interest) neden olur; zira bu gruplardan herhangi birinin refahını artıran eylemler diğerinin refahını azaltır. Sahipler ve sahipler adına işletmenin yönetim fonksiyonunu görenler arasındaki çıkar çatışması (conflict of interest) da temsil sorununa (ageney problem) neden olmakta ve bu sorun da işletmenin finansman kaynaklarının maliyetini ve dolayısıyla sermaye yapısı kararlarını etkilemektedir. işletmenin paydaş-yöneticileri ve yönetim yetkisine sahip olmayan paydaşlar arasındaki çıkar çatışması öz sermayeye ilişkin temsil sorununa neden olmaktadır. Paydaş-yöneticiler ve paydaşlar arasındaki çıkar çatışmasının en önemli sebebi paydaş-yöneticilerin yönetsel lüks harcaması (managerial perquisite) yapma eğilimleridir. Paydaşlar, paydaş-yöneticilerin bu eğilimlerine ilişkin beklentilerini öz sermayenin maliyetine yansıtırlar. Oz sermayenin maliyetinde paydaş-yöneticilerin yönetsel lüks harcama yapma eğilimlerinden kaynaklanan bu artış öz sermayeye ilişkin temsil maliyetidir (ageney cost of equity). işletmenin paydaşları ve işletmeye borç verenler arasındaki çıkar çatışması borca ilişkin temsil sorununa neden olmaktadır. Paydaşlar ve borç verenler arasındaki çıkar çatışması paydaşların optimalolmayan yatırım kararları (suboptimal investments) alma eğilimlerinden kaynaklanmaktadır. Paydaşların optimalolmayan yatırım kararları riskli projelerin kabul edilmesi (risk shifting) ve karlı yatırım fırsatlarından vazgeçilmesi (underinvestment) şeklide olabilmektedir. Her ne şekilde olursa olsun borç verenler paydaşların optimalolmayan yatırım kararları alma eğilimlerine ilişkin beklentilerini borcun fiyatına yansıtırlar. Borcun maliyetinde paydaşların optimalolmayan yatırım kararları alma eğilimlerinden kaynaklanan bu artış borca ilişkin temsil maliyetidir (ageney cost of debt). Temsil teorisine göre öz sermaye ve borca ilişkin temsil maliyetlerini dengeleyerek (trade-off) işletmenin toplam sermaye maliyetini en az ve firma değerini en çok kılmak mümkündür ve dolayısıyla toplam sermaye maliyetinin en az olduğu optimum bir sermaye yapısı mevcuttur. Temsil teorisi, öz sermaye ve borca ilişkin temsil sorunundan hareketle, sermaye yapısını yöneticilerin firmadaki paydaşlık oranı, serbest nakit akışı, büyüme fırsatları, teminat olabilir varlıklar, faaliyet süresi ve firma ölçeğiyle ilişkilendirmektedir. Yapılan görgül çalışmalardan elde edilen bulgular sermaye yapısı ve bu değişkenler arasında teorik olarak öngörülen ilişkiyi destekler niteliktedir.
Sanayide fon kaynak ve kullanım eğilimleri:2003-2006 dönemi üzerine bir inceleme
Bu çalışmada İMKB’de faaliyet gösteren 16 sektöre ait 209 firmanın 2003-2006 yılları arasındaki fon kaynak ve fon kullanımları analiz edilmiş, bu yapıdaki sektörel farklılık ve yıllar içerisindeki değişimler araştırılmıştır.İstatistiki çalışmada tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda araştırma kapsamındaki firmaların fon kaynak yapısının finansman hiyerarşisi modeli (pecking order) ile uyumlu olduğu saptanmıştır.Ancak firmaların sermaye yapısı kararlarının sektörler arası farklılık gösterdiğine dair kuvvetli bir istatistiki bulgu bulunamamıştır.


Yorum yaz