
-
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 212 440 2000
- http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. ALİ ARSLAN
Üniversite: İstanbul Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. İttihat ve Terakki (TR)
2. Uzer, Hasan Tahsin (TR)
3. Türkiye Cumhuriyeti (TR)
4. Türk tarihi (TR)
5. Tarih (TR)
6. Osmanlı arşiv (TR)
7. Osmanlı Devleti (TR)
8. Mekke Emirliği (TR)
9. Hicaz Haşimi Krallığı (TR)
10. Hicaz (TR)
11. Yunanistan (TR)
12. Tarihsel gelişim (TR)
13. Tarih (TR)
14. Savaş (TR)
15. Osmanlı Devleti (TR)
16. Milli Mücadele Dönemi (TR)
17. Dünya Sava (TR)
18. Özel öğretim (TR)
19. Özel okullar (TR)
20. Özel eğitim (TR)
21. İstanbul (TR)
22. Sosyal hayat (TR)
23. Rumlar (TR)
24. Rum basını (TR)
25. Gazeteler (TR)
26. Azınlık basını (TR)
27. Apoyevmatini gazetesi (TR)
28. Özel okullar (TR)
29. Robert Kolej (TR)
30. Otobiyografi (TR)
31. Misyonerlik faaliyetleri (TR)
32. Misyoner okulları (TR)
33. Hamlin, (TR)
34. Örgütlenme (TR)
35. Türk toplumu (TR)
36. Türk dış politikası (TR)
37. Türk devletleri (TR)
38. Ekonomik bütünleşme (TR)
39. Bütünleşm (TR)
40. İttihat ve Terakki (TR)
41. Temo, İbrahim (TR)
42. Siyaset (TR)
43. Osmanlı Dönemi (TR)
44. Muhalefet hareketleri (TR)
45. Muhalefet (TR)
46. Biography (EN)
47. National Struggle (EN)
48. National independence (EN)
49. Ottoman State (EN)
50. Ottoman Period (EN)
51. Ottoman ar (EN)
52. Hedjaz (EN)
53. Hedjaz Haşimi Kingdam (EN)
54. Mekke Emirate (EN)
55. Ottoman State (EN)
56. World War I (EN)
57. National Struggle Period (EN)
58. Ottoman State (EN)
59. War (EN)
60. History (EN)
61. Historical development (EN)
62. G (EN)
63. Private education (EN)
64. Special schools (EN)
65. Private education (EN)
66. Apoyevmatini newspaper (EN)
67. Minority press (EN)
68. Newspapers (EN)
69. Rum press (EN)
70. Rums (EN)
71. Social life (EN)
72. İstanbul (EN)
73. Education (EN)
74. Effectiveness of training (EN)
75. Education services (EN)
76. Educational history (EN)
77. Hamlin, Cyrus (EN)
78. (EN)
79. 21. century (EN)
80. Eurasia (EN)
81. European Union (EN)
82. Unity (EN)
83. Integration (EN)
84. Economic integration (EN)
85. Turkish state (EN)
86. Biography (EN)
87. Opposition (EN)
88. Opposition movements (EN)
89. Ottoman Period (EN)
90. Politics (EN)
91. Temo, İbrahim (EN)
92. Union a (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Tahsin Uzer’in yaşamı ve faaliyetleri
19’ncu yüzyılın son ve 20’nci yüzyılın ilk çeyreği dünya açısından olduğu kadar Türkiye tarihi açısından da nispeten hızlı ve yoğun bir şekilde yaşanmıştır. Türkiye milleti için bu dönem değişimin çok hızlı yaşandığı bir süreç olmuştur. Yine aynı dönemde, Türkiye tarihindeki değişimin temel aktörlerinden olacak birçok önemli şahsiyet yetişmiştir. Bu dönem, iyi yetişmiş ve önemli işler başarmış kişiler bakımından o kadar zengindir ki, bu kişilerden bazıları zaman içinde unutulmuş ya da yeterince anlaşılamamışlardır. Bu çalışmanın konusu olan Tahsin Uzer de bu türden kişiler arasındadır. Bu tez, Uzer’in hayatını doğumundan, vefatına kadar inceleyerek, Tahsin Bey’in hayatını kronolojik bir bütünlükle ele almayı hedeflemektedir. Ayrıca çalışmada Tahsin Bey’in hatıratı, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivleri’nden yararlanılmıştır. Tahsin Bey’in hem Osmanlı Devleti, hem de Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde ifa etmiş olduğu görevler, resmi evrak, hatırat ve akademik araştırmalar gibi eserlerden izlenerek, ortaya eleştirel bir bütünlük çıkması amaçlanmıştır.
Şerif Hüseyin isyanı Sharif Hussein rebellion
Şerif Hüseyin bin Ali El-Hâşimî, 1853 yılında İstanbul?da doğmuştur. Şerif Hüseyin, Hüseyin bin Ali El-Hâşimî?nin torunu ve Şerif Ali Paşa?nın da oğludur. İstanbul?da doğduktan sonra Mekke?ye gitmiş ve daha sonra dönemin Mekke Emiri olan amcası Avnürrefik Paşa ile yaşadığı problemden dolayı II. Abdülhamit?in daveti üzerine tekrar İstanbul?a gelmiştir. 1882 yılından 1908 yılına kadar İstanbul?da ikamet etmiştir. 1908 yılında Abdüllillah Paşa?nın Mekke Emirliği?ne atandıktan sonra ansızın ölmesiyle birlikte Mekke Emirliği?ne Şerif Hüseyin bin Ali tayin edilmiştir. Mekke Emiri olduktan sonra İngiltere?nin kendisine verdiği vaatlerden cesaret alan Şerif Hüseyin, bağımsız bir Arap Krallığı kurmak gayesiyle 1916 yılında Osmanlı Devleti?ne karşı isyan etmiştir. Osmanlı Devleti?nin ise Birinci Dünya Savaşı?nda birçok cephede savaşmak zorunda kalmış olması, Şerif Hüseyin?in bu mücadelesini kolaylaşmıştır. İngiltere?nin desteğiyle kısa sürede Hicaz?ı ele geçiren Şerif Hüseyin kuvvetleri daha sonra kuzeye doğru genişlemek istemişlerdir. İsyan?dan sonra da Şerif Hüseyin bölgedeki diğer Arap liderlerinin desteğini alarak, Arap topraklarında kendi hâkimiyetini kurmak istemiştir. İngilizlerin desteğiyle oğlu Emir Abdullah Ürdün Kralı, Emir Faysal ise önce Suriye daha sonra da Irak Kralı olmuştur. İngiltere?nin amacına ulaşmasından sonra, Şerif Hüseyin ile arasındaki anlaşmazlıklar artmıştır. Özellikle İbn-i Suud?un bir güç olarak ortaya çıkmasıyla birlikte İngiltere, bölgede İbn-i Suud?u desteklemiştir. İbn-i Suud ise Şerif Hüseyin?in kurduğu Hicaz Haşimî Krallığı?na son vermiştir. Şerif Hüseyin ise daha sonra Amman?da bulunduğu sırada 1931 yılında ölmüştür.
1914-1918 yılları arasında Yunanistanda yaşanan gelişmeler
1914?1918 yılları arasında meydana gelen I. Dünya Savaşı süresince Yunanistan coğrafyası büyük bir siyasî mücadeleye şahit olmuştur. Bu mücadelenin siyasî aktörleri Elefterios Venizelos ve Kral Kontsantin’dir. Yunanistan’daki Konstantin ve Venizelos mücadelesi aslında iki siyasî liderin mücadelesinden çok I. Dünya savaşı’nın tarafları olan İtilaf ve İttifak Devletleri arasında yaşanan bir nüfuz mücadelesidir. Yunanistan’daki bu mücadelenin ve ilişkilerin niteliğini inceleyerek gelişmeleri ortaya koymak ve bu suretle olayların tahlilini yapmak amacıyla arşiv vesikaları, dönemin gazeteleri, yerli ve yabancı başvuru kaynakları taranmış, bu taramalar sonunda oluşturulan tezimiz incelediği dönemde Yunanistan’ın İtilaf Devletleri ve İttifak Devletleri tarafından nasıl baskılara tabi tutulduğunu gözler önüne sermiştir. Bu dönemde Yunanistan’ın toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiş, limanlarına el konulmuş, haberleşme özgürlüğü kaldırılmış ve ülke ablukaya alınarak Yunan halkı açlığa mahkûm edilmiştir. Yunanistan’a yapılan baskılara rağmen Kral Konstantin tarafsızlık siyasetinden tahttan indirildiği ana kadar vazgeçmemiştir. Kral Konstantin’in bu siyasetini değiştiremeyen İtilaf Devletleri, Kral Konstantin’i tahtından indirerek onu siyasî arenadan uzaklaştırmışlardır. Bu gelişmenin ardından ülkeye hâkim olan Venizelos, Yunanistan’ı I. Dünya Savaşına dâhil etmiştir. Yunanistan’ın savaşa dâhil olması Osmanlı Devleti’nin savaştan çekilmesini ve Millî Mücadele dönemini yakından etkilemiştir.
İstanbul’daki Müslim Özel Mektepleri: 1873-1922 The Muslim Private Schools in Istanbul: 1873-1922
Bu çalışmada 1873-1922 yıllarında İstanbul’da faaliyet göstermiş olan Müslim Özel Mektepleri araştırılmıştır. Müslim Özel Mektepleri, Türk ve müslümanlar tarafından kendi sermayeleriyle açmış oldukları batılı modelde eğitim veren özel okulları ifade etmektedir. 1839-1876 Tanzimat Dönemi’nde, Darüşşafaka Mektebi’nin eğitime başladığı 1873 yılından önce İstanbul’da Müslim Özel Mektebi kurulmuş olduğuna dair bir belgeye rastlanılmamıştır. 1873 yılından sonra Müslim Özel Mektepleri’nin ortaya çıkmasında ve gelişimlerinde halkın eğitim alma arzusu yanında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu mali sıkıntılar dolayısıyla yeni okullar açamaması ve mevcut olan resmi devlet okulların nitelik ve nicelik olarak yetersiz kalmaları etkili olmuştur. Ayrıca bu dönemde yabancı ve gayrimüslim okulların eğitim kalitesi açısından olumlu ancak siyasi olarak olumsuz faaliyetleri Osmanlı Devleti’ni batılı eğitim kurumları kurmak zorunda bırakmıştır. Bu açıdan Müslim Özel Mektepleri vatan evlatlarını yabancı okullarda okumakla iftihar etmekten kurtarmıştır. Müslim Özel Mektepleri müslüman çocukların bu okullara giderek dini, milli ve ahlaki terbiyelerini kaybetmemelerini sağlamaya çalışmıştır. Bu tezde, Osmanlı Devleti’nde özel okullar denilince bu okulların sadece gayrimüslim ve yabancılar tarafından açılan okullardan ibaret olmadığını, Türklerin de en az gayrimüslim ve yabancılar kadar köklü ve eski bir özel eğitim geçmişi olduğu belgelere dayalı olarak ortaya konulmuştur. İncelenen 1873-1922 yıllarında Müslim Özel Mektepleri devletten maddi destek almadan resmi okullarla boy ölçüşecek belki belli açılardan daha fazla Türk Eğitim ve kültürüne hizmet ederek döneme damgalarını vurmuşlardır. Günümüzde kullanılan birçok eğitim yöntemi bu dönemde ilk kez Müslim Özel Mektepleri tarafından uygulanmıştır. Dönemin her türlü zorluğuna rağmen Müslim Özel Mektepleri Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde topluma yön verecek bir neslin yetiştirilmesinde önemli rol oynamıştır.
1925 yılında yayın hayatına geçen ve Cumhuriyet Döneminden günümüze kadar varlığını koruyabilen tek gazete ?Apoyevmatini?, Rum basını için önemli bir kaynaktır. Sadece 6?7 Eylül Olayları sırasında kapandığı 15 günlük süre haricinde, gazete İstanbul’daki Rum Cemaate günlük ulaşabilen ve tüm cemaat üyelerinin yakından takip ettiği bir gazetedir. Apoyevmatini gazetesinin sloganı olan ?Bizden habersiz ne kimse doğar, ne kimse ölür.?sözü gazetenin tek ve gerçek misyonu olarak gösterilebilir. Gazetede Rum Cemaat üyelerinin doğum, ölüm, vaftiz haberlerinin yanı sıra, yine cemaatin bağlı olduğu okul, dernek ve kiliselerde yaptığı ya da yapacağı tüm sosyal, kültürel ve dini faaliyetler okuyucuya aktarılır. Gazete, Rumların sosyal ve kültürel hayatını anlama açısından önemli bir kaynaktır. 1950?1954 yılları arasında yapmış olduğum gazete analizinde, döneme ait tüm gazete metinleri titizlikle incelenmiş ve Rum basını ile toplumsal hayatını ifade eden kitaplar kaynak olarak kullanılmıştır. Apoyevmatini gazetesi özellikle Rumlar için siyasi haber alma kaynağından çok, kendi cemaatlerinin içinde gelişen olayların takip edilmesi açısından çok önemli bir kaynak olma özelliğindedir. Gazetede yer alan haberlerde kimin ne zaman, nerede, nasıl olduğuna dair haber başlıkları, kilise haberleri, kilise ve derneklerde yapılan dini seremoniler, okullarda ve derneklerde yapılan her türlü sosyal ve kültürel faaliyetler, ölüm ve vaftiz haberleri, Rumlara yönelik reklâm afişleri, İstanbul’un merkezi, kazası ve köylerinde meydana gelen her türlü kaza ve değişimler ile ilgili bilgiler vardır. Özellikle gazete içinde verilen ilan ve toplumsal haberler gazetenin tamamını oluşturmaktadır. Gazete, incelediğim dönem itibariyle, İstanbul Rumlarının 1950?1954 yılları arasında yaşadığı sosyal hayata ışık tutacak verilere sahiptir.
Sevakin’de Türk-İngiliz rekabeti
Afrika sahilinde bulunan Sevakin limanı XVI. Yüzyıllarından XX. Yüzyıllarına kadar devam eden Kızıldeniz’de Osmanli hâkimiyetinde yaşamıştı. Bu uzun süreç içeresinde Sevakin askerî ve idarî alanlarda başrol oynamıştı. Afrika iç kısımları ile diğer Osmanli bölgeleri arasında Cidde’nin hem askerî, hem ekonomik ve hem de dinî bakımından önemli bir rola olmuştu. Sevakin, Osmanlı taşra teşkilatında sancaklık, beylerbeylik merkezi ve kaymakamlık merkezleri olarak kullanılmıştı. XIX. Yüzyılların sonunda ve XX. Yüzyılların başlarında Afrika’da paylaşmak isteyen sömürgeci devletlerin rekabeti Sevakin’de yaşamıştı. İngiltere sömürge projesinde Sevakin limanı yer almış ve değişik metodlarla bu hedefe ulaşmaya çalışmıştı. İnglizlerin bu faaliyetlerine karşı Osmanlılar Sevakin’i korumak için uzun bir diplomatik çaba göstermişlerdi. Bu rekabet sonunda İngliz askerlerinin Sevakin’i işgali ile Osmanlılar Sevakin’i fiili olarak kaybetmiş ve bu durum I. Dünya Savaşı sonunda hukuki olarak tasdik edilmişti. Bu çalışma ile Sevakin’de yaşanan Türk-İngiliz rekabeti bu dönemin en önemli kaynakları olan Osmanlı ve İngliz arşilerine dayanarak ortaya koymaktadır.
Milli mücadele yıllarında Türkiye ve
Milli Mücadele yıllarında Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri üzerine yaptığımız bu çalışma, giriş ve sonuç kısımları dışında dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmamızın birinci kısmında Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) öncesi ve sonrası Osmanlı Hükümeti ile Azerbaycan Müsavat Hükümeti ilişkileri irdelenmektedir. Ayrıca Azerbaycan Hükümeti’nin, Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde Anadolu Ulusal Hareketi ile temaslarına değinilmekte; Azerbaycan’ın Sovyetleşmesinde ( 28 Nisan 1920) Ankara’nın rolü üzerinde durulmaktadır. İkinci bölümde ise, diplomatik ilişkilerin kuruluşuna kadarki TBMM Hükümeti ve Sovyet Azerbaycan siyasi ilişkileri irdelenmektedir. O dönem Azerbaycan, Sovyet Rusya’nın güdümünde olduğu için ikili ilişkiler, Türk ? Sovyet ilişkisi çerçevesinden ele alınmaktadır. 1921 yılının son baharında TBMM Hükümeti’nin Bakü’de temsilcilik açmasına karşılık, 1921 yılı Ekim’inde Azerbaycan tarafının da Ankara’ya Büyükelçi göndermesi ile, iki kardeş ülke arasında diplomatik ilişkilerin resmen kurulduğu anlaşılmaktadır. TBMM ve Sovyet Azerbaycan diplomatik ilişkileri, bu çalışmamızın üçüncü bölümünde kapsamlı bir şekilde irdelenmektedir. Çalışmamızın dördüncü bölümünde ise, o dönem Türkiye ? Azerbaycan ekonomik ve kültürel ilişkileri üzerinde durulmaktadır. Türkiye ? Azerbaycan ekonomik ilişkileri çerçevesinde; Chester projesi, Cenova Konferansı ve Bakü panayırları gibi konular ele alınmaktadır. Kültürel ilişkiler kapsamında ise; Azerbaycan aydınlarının Türkiye ile olan bağları, Azerbaycan’dan Türkiye’ye gönderilen öğrenciler ile ilgili bilgiler verilmekle beraber, Azerbaycan eğitimine Türkiyeli öğretmenlerin yapmış oldukları katkılara da değinilmektedir. Azerbaycan’ın Latin alfabesine geçişi, Bakü’de çağrılan Türkoloji Kurultayı üzerinde de kısaca durulmaktadır. Bütün bunların yanı sıra, o dönemde Türk basınının Azerbaycan meselesine bakış açısı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın Azerbaycan basınında nasıl yansıdığı gibi konular da ele alınmaktadır
1923-1933 yılları arasında Türk-İtalyan ilişkileri
1923-1933 yılları arasında Cumhuriyet’in ilk on yılını kapsayan dönem, Cumhuriyet’in belli başlı esaslarının oturtulduğu ve barış esasına dayanan bir dış politikanın oluşturulmaya çalışıldığı bir süreçtir. Bu süreçte istikrarsız bir grafik çizen Türk-İtalyan ilişkileri, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasını derinden etkileyen bir meseledir. İlişkilerde sorun yaratan noktaları inceleyerek bu sorunlara getirilen bakış açılarını ortaya koymak ve bu suretle meselenin tahlilini yapmak amacıyla, arşiv vesikaları, düsturlar, zabıt cerideleri ve dönemin gazeteleri gibi birinci el kaynakların yanında, yerli ve yabancı başvuru kaynakları taranmıştır. Bu taramalar sonunda oluşturulan tezimiz, incelediği dönemde, iki ülke arasındaki ilişkilerin tutarsız doğasının Türk dış politikasında yol açtığı yeni yönelimleri gözler önüne sermektedir. Türkiye, bir yandan İtalya ile olumlu ilişkiler kurmaya çalışırken, bir yandan da olası bir İtalyan tehdidine karşı önlem almak için kimi zaman askeri önlemler almış, kimi zaman da bölgesel işbirliklerine yönelmiştir. Neticede, 1923-1933 yılları arasındaki dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki İtalyan tehdidi algılamasının, o dönemin dış politika ekseninin oluşumunu hangi şekillerde etkilediği ortaya çıkarılmıştır.
1811 Amerika doğumlu Cyrus Hamlin, İlahiyat eğitimi aldıktan sonra Türk topraklarına buradaki Hristiyanları Protestanlaştırmak ve dini öğretilerini yaymak için Amerikan Misyonerlik Heyeti tarafından gönderilmiştir. Kendi eliyle kaleme aldığı otobiyografisinin tercümesinde hayatı, mücadelesi, yaşadığı zorluklar ve başarıları anlatılmaktadır.
Osmanlı Devleti?nin özellikle son yüzyılına damgasını vuran en ciddi problemlerden biri olan Ermeni sorunu, ortaya çıkış ve gelişim süreci itibariyle çok farklı boyutlara sahiptir. Bu çalışmanın amacı, Ermeni Patrikhanesi?nin ve onun başındaki patriklerin bu süreçte nasıl bir tutum içinde olduklarını incelemektir.Tanzimat ve Islahat Fermanları öncesi, Ermeni cemaati üzerinde tek yetkili makam olan patrikhane ve onun idarecisi olan patrik, kendi cemaatine karşı ciddi bir yaptırım gücüne sahipti ve devlet de patriğin bu konumunu destekleyerek Ermeni cemaatine karşı merkezî gücünü bu sayede korumuş oluyordu. Fakat 19. yüzyıl boyunca uygulanan çeşitli reformlarla patriğin statüsünde bazı değişiklikler yapıldı. Patriğin yetkilerini büyük oranda patrikhane içindeki ruhani olmayan (sivil) güç odaklarına bıraktığı ve bundan kısa süre sonra imzalanan Berlin Antlaşması ile de Ermeni sorununun uluslararası bir boyut kazandığı süreç, patriklerin tavırlarında da genel bir değişimin yaşanmasına sebep oldu. Patrikhanenin Avrupa devletlerinin soruna artık rahatlıkla müdahale edebildikleri ve gelişen Ermeni silahlı hareketine paralel olarak bağımsız Ermenistan arzusunun Ermeni cemaati arasında gittikçe daha çok taraftar bulduğu bu sürecin dışında kalması mümkün değildi. Bu süreçte bazı patrikler silahlı hareketlerin bizzat kendilerine yönelmesi pahasına devlet kurumlarıyla işbirliğini sürdürürken bazıları cemaatleri üzerindeki etkinliklerini kaybetmemek adına din adamından ziyade politikacı veya sivil liderlermişçesine hareket etmeye başlamışlardır. Patriklerin bu kişisel tavırlarına paralel olarak da Ermeni sorunu büyük oranda patrikhanenin genel tutumu çerçevesinde şekillenmiştir. Anahtar Sözcükler: Ermeni Patrikhanesi, Ermeni Kilisesi, Ermeni Sorunu
ABD’nin Ortadoğu politikaları ve Türk dış politikasına etkileri (1952-1964) The effects of United States of America on Middle-East policies and Turkish foreign policy (1952-1964)
İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1952-1964 arası dönemde ABD?nin Ortadoğu?ya yönelik politikalarının ve bu politikalarda Türkiye?nin konumunun incelendiği bu çalışma, özellikle ABD arşiv kaynaklarından yola çıkılarak hazırlanmış ve bölgeye karşı ABD?nin bakış açısı incelenmiştir. Özellikle bu dönem aralığının seçilmesindeki maksat, ABD?nin Ortadoğu politikaları şekillenip, aktif olarak uygulanırken Türkiye?nin bu uygulamalardaki yerini daha iyi anlamaktır. 1952?de Türkiye, NATO bünyesine dâhil edilerek, kendisini Sovyet tehdidine karşı ABD ve Batı korumasına alıyordu. ABD?nin, Sovyetler Birliği?ne karşı uyguladığı çevreleme stratejisinde Türkiye, bölge ülkelerini toparlayacak, batı eksenine çekecek, ABD stratejilerinin uygulayıcısı konumunda rol almıştır. Bu sebeple kurulan Bağdat Paktı?na bölge ülkelerinin dâhil olması yönünde, Menderes başkanlığındaki dönemin hükümeti büyük çaba sarf etmiştir. ABD bakışına göre Sovyetler, bölgedeki anlaşmazlıkları sömürmek ve Sovyet etkisini arttırmak için fırsat kollamaktaydı. Süveyş Krizinden sonra Ortadoğu?da oluşan otorite boşluğunu doldurmak maksadıyla Eisenhower Doktrinini ilan eden ABD, bu doktrine uygun olarak da, Suriye, Ürdün ve Lübnan krizlerinde aktif politika izlemiştir. 1958?de Irak?ta olan darbenin olumsuz havasını atmak için de Ortadoğu?daki müttefikleriyle ayrı ayrı ikili anlaşmalar yaparak, bu ülkelere güvenceler vermiştir. Türkiye?yle de 1959 yılında ikili anlaşma yapmıştır.Türkiye?de 1960 darbesi endişeye yol açmıştır. Irak?taki gibi bir iktidar değişimi ülkeyi Batı kampından koparabilirdi. Fakat yapılan darbe sonrasında yeni hükümetin ilk açıklamasında, NATO ve CENTO yükümlülüklerine dayanan bir dış politika anlayışının devamını vurgulaması bu endişeleri gidermiş, hemen darbe sonrasında 30 Mayısta ABD, yeni hükümeti tanımıştır. Kıbrıs konusu ABD-Türkiye ilişkilerinde en büyük kırılmayı getirmiş, Türkiye?nin adaya müdahale kararına karşı çok sert bir dille yazılan Johnson Mektubu, daha önce hiç sorgulanmayan ilişkilerin gözden geçirilmesine sebep olmuştur. Anahtar Kelimeler: Ortadoğu, ABD, Eisenhower, Süveyş, Kıbrıs, Demokrat Parti
21. yüzyılda Avrasya’daki oluşumlar ve Türkiye’nin AB alternatifleri bağlamında Türk Birliğininin olabilirliği The formations in Eurasia in 21 century & the EU alternatives of Turkey and within this context the possibility of Turkic Union
Uluslararası siyaset arenasında 1980’li yılların sonuna doğru yaşanan gelişmeler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasına yol açmış ve bu durum Avrasya denilen coğrafyada birçok yeni devletin bağımsızlıklarını kazanmasını sağlamıştır. Bu devletlerarasında bulunan Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan, Türkiye ile tarih, köken, dil ve din bakımından ortak noktalara sahiptir. Bağımsızlık sonrasında bölge çapında bir entegrasyona dair fikirler telaffuz edilmeye başlanmıştır. Dünya genelinde birçok teorisyen, bölgede oluşan boşluk sonrasında dünya siyasetinde Avrasya’nın gelecekte üstleneceği role dair çıkarımlarda bulunmuşlardır. Tüm bu gelişmeler, Avrasya ve Orta Asya’da birçok uluslararası oluşumu da beraberinde getirmiştir. Öte yandan Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinden geçen Türkiye için, söz konusu gelişmeler bir fırsat olarak algılanmıştır. Bölgeyle tarihsel ve coğrafi bağları düşünüldüğünde, Türkiye’nin bağımsızlığını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerini geliştirmesi beklenmiştir. Türkiye, rasyonel ilişkiler kurabilecek ve gerekli siyasi girişimleri yaparak bütünleşme senaryolarını lehine kullanabilecek midir? Diğer taraftan Rusya Federasyonu için, Avrasya bölgesinin ve Orta Asya devletlerinin çeşitli doğal zenginliklerinden faydalanmak ve bu avantajı diğer küresel güçlere kaptırmamak en önemli hedeflerden biridir. Amerika Birleşik Devletleri gibi, kimi görüşlere göre tek süper güç olarak nitelenen bir devletin bölgedeki doğalgaz rezervleri, petrol ve enerji kaynaklarının kontrolüne dair politikalar izlemesi, olası Avrasya Birliği senaryolarını daha da zayıflatmaktadır. Bölge, zamanla küresel güçlerin üzerinde stratejik oyunlar oynadığı bir ?satranç tahtası”na dönüşmüş vaziyettedir. Avrasya ve özellikle Orta Asya’daki devletler arasındaki güvenlik sorunları ve kimi toplumlar arasındaki etnik anlaşmazlıklar da göz önünde bulundurulduğunda, olası bir bütünleşmenin gerçekleşmesinin giderek daha da güç bir hal aldığı söylenebilmektedir.
İbrahim Temo’nun hayatı, faaliyetleri ve fikirleri Life, activities and ideas of İbrahim Temo
XIX. yy’ın ikinci yarısı ve XX. yy’ın ilk on yılı, Osmanlı Devleti’nin iç siyasi hayatında, Osmanlı muhalefetinin gelişmesi ve siyasal sınıfın olgunlaşması dönemini temsil etmektedir. Osmanlı aydınları ve gençliğin Sultan II. Abdülhamit yönetimine karşı yürüttüğü muhalefet siyasi bir şekil almaya başlamıştı. Aynı zamanda bu muhalefet bilinçli bir şekilde gelişiyordu. İttihat ve Terakki Cemiyetinin kuruluşu Osmanlı Devleti’ndeki bu muhalefet hareketinin kurumsallaştırılmasını temsil etmektedir. Bu hareket, başında güçlü olmamasına rağmen zamanla önemli bir muhalefet gücüne dönüştü. Cemiyet, devletin iç siyasi temellerini sarsmayı ve Sultan Abdülhamit tarafından 23 Temmuz 1908’de II Meşrutiyetin ilan edilmesini sağlamayı başardı. İttihat ve Terakki hareketi Türk ulusal hareketinin konsolidasyonu ve Hilafet sisteminden ayrılması için temel oldu. Osmanlı Devleti’nde gençlik ve aydınlar yeni bir rejim kurmanın mücadelesinde geniş kitlelerin eğitim ve kültür düzeyini yükseltmenin önemini anladılar. Gençliğin sloganı 1789 yılı Fransız Devrimi idealleri “Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik”ti. Bu slogan zamanla tüm Osmanlı vatandaşlarının sloganı oldu. Burada İttihat ve Terakki Cemiyetinin kurucusu İbrahim Temo’nun rolü kuramcı ve İttihat ve Terakki’nin hareketinin organizatörü olarak ortaya çıktı. O, vatandaşların özgürlük mücadelesine sadece sosyal alanda değil siyasal alanda da hayatını adamıştı. İbrahim Temo, Arnavut topraklarında İttihat ve Terakki hareketi organizasyonunda özveri ile mücadele etti. O İttihat ve Terakki hareketini ve Arnavut milli hareketini bir araya getirmeyi amaçladı. Dr. İbrahim Temo, Abdülhamit rejimine karşı muhalefet hareketinin amacı ile milli hareketin amacına, (eski osmanlı idaresinden kurtulmak ve Arnavut topraklarının siyasi bağımsızlına kazanması) uygun olmaya çalıştı. Çalışmamız İttihat ve Terakki Cemiyetinin ve Arnavut Ulusal Rönesansının saiyasetçisi, kurucusu Dr. İbrahim Temo’nun siyasi-sosyal faaliyeti üzerine dayandırılmıştır.
İngiltere’nin Balkan politikası ve Yunanistan United Kingdoms Balkan policy and Greece
Osmanlı Devleti?nin hâkimiyeti altında yaklaşık beş asır refah içinde yaşayan Yunanlılar, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın başlarında Avrupa?da ortaya çıkan liberal ve özgürlükçü fikirlerin de etkisiyle 1821 yılının Mart ayında isyan hareketine başladılar. Yunan isyanının ilk yıllarında Yunanlı isyancılar Avrupa?daki siyasi dengeler yüzünden Avrupalı devletlerden bir destek alamadılar. Ancak İngiltere?de iyi bir Yunan sever olarak tanınan George Canning?in Dışişleri bakanı olmasıyla birlikte İngiltere isyan üzerindeki politikalarını değiştirdi ve Yunanlıları desteklemeye başladı. İngiltere için kurulacak olan Yunanistan, Akdeniz?de önemli stratejik bir konumdaydı, bu yüzden İngiltere dışındaki hiçbir devlet onun üzerinde hakimiyet kurmamalıydı. İngiltere?nin Yunan isyanı sürecindeki ilk politikası çıkabilecek bir Osmanlı-Rus savaşını engelleyerek Rusya?nın Yunanistan üzerinde bir otorite kurmasını önlemek oldu. Bundan sonra ise ülkesinde kurulan Yunan sever dernekleri aracılığıyla Yunan isyanını maddi ve manevi olarak destekledi. İngiltere?nin değişen politikaları ile birlikte Fransa ve Rusya?da isyan sürecine dahil olunca, Yunan meselesi Osmanlı Devleti?nin bir iç sorunu olmaktan çıkarak uluslararası bir sorun durumuna geldi. İngiltere?nin başını çektiği müttefik devletler (İngiltere, Rusya, Fransa), aralarında imzaladıkları protokollerle özerk bir Yunanistan kurulmasına karar vererek bu kararlarının kabul edilmesi için Osmanlı Devleti?ne siyasi alanda baskı yaptılar. Osmanlı Devleti bu baskılara boyun eğmeyince müttefikler askeri müdahaleler ile Yunan isyanına fiili olarak müdahil oldular. Bu müdahalelerin ardından Londra?da biraraya gelen Anlaşma Devletleri 3 Şubat 1830 tarihinde imzaladıkları Londra antlaşması ile bağımsız Yunanistan?ın kurulmasına karar verdiler. Osmanlı Devleti bu antlaşma şartlarını kabul etti. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, isyan, Yunanistan, İngiltere, Rusya, Fransa, çıkar çatışmaları.
PROF. DR. ALİ ARSLAN İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
PROF. DR. ALİ ARSLAN İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
, Sadettin Orhan and Murat Lüy “An analysis of cracked beam structure using impact
echo method”, NDT & E International, Volume 38, Issue 5, July 2005, Pages 368-373
4. Sadettin Orhan, Nizami Aktürk and Veli Çelik “Vibration monitoring for defect diagnosis of
rolling element bearings as a predictive maintenance tool: Comprehensive case studies”, NDT & E
International, Volume 39, Issue 4, June 2006, Pages 293-298
5. Sadettin Orhan,Murat Lüy,M.Hüsnü Dirikolu,Gazi Mustafa Zorlu “The effect of crack
geometry on the nondestructive fault detection in a composite beam”,International Journal of
Acoustics and Vibration, 2015, Makale No. 889 (yayım aşamasında).
6. Hakan Arslan, Ali Osman Er, Sadettin Orhan, Ersan Aslan “An experimental investigation
of high speed turning vibration signals for evaluation of tool wear and surface
roughness”,International Journal of Acoustics and Vibration, 2015, Makale No. 891 (Düzeltme
aşamasında).
Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan


Yorum yaz