
-
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 212 440 2000
- http://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
PROF. DR. ADEM SÖZÜER
Üniversite: İstanbul Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Türk Ceza Hukuku (TR)
2. Tanıklık (TR)
3. Tanık koruma (TR)
4. Tanık (TR)
5. Koruma (TR)
6. Karşılaştırmalı Hukuk (TR)
7. Kamu Hukuku (TR)
8. Türk Ceza Kanunu (TR)
9. Pişmanlık (TR)
10. Etkin pişmanlık (TR)
11. Ceza Muhakemesi Hukuku (TR)
12. Ceza Hukuku (TR)
13. İmar Kanunu (TR)
14. Çevre sorunları (TR)
15. Çevre koruma (TR)
16. Çevre kirliliği (TR)
17. Çevre hakkı (TR)
18. Çevre Kanunu (TR)
19. Çevre (TR)
20. İnsan ticareti (TR)
21. Uluslararası suçlar (TR)
22. Kölelik (TR)
23. Ceza Hukuku (TR)
24. Türk Hukuku (TR)
25. Suçlar (TR)
26. Suç sosyolojisi (TR)
27. Kısırlaştırma (TR)
28. Kanunlar 5237 sayılı (TR)
29. Cinsel suçlar (TR)
30. Cez (TR)
31. Türk Ceza Hukuku (TR)
32. Kusur (TR)
33. Kanunsuz emir (TR)
34. Kamu Hukuku (TR)
35. Cezai sorumluluk (TR)
36. Ceza Hukuku (TR)
37. Türk Ceza Kanunu (TR)
38. Türk Ceza Hukuku (TR)
39. Sınır ötesi operasyon (TR)
40. Sınır güvenliği (TR)
41. Sınır (TR)
42. Savunma (TR)
43. M (TR)
44. Tutuklama (TR)
45. Koruma tedbirleri (TR)
46. Kamu Hukuku (TR)
47. Denetim (TR)
48. Ceza Muhakemesi Hukuku (TR)
49. Ceza Muhakemeleri (TR)
50. İmar Kanunu (TR)
51. Çevre sorunları (TR)
52. Çevre koruma (TR)
53. Çevre kirliliği (TR)
54. Çevre hakkı (TR)
55. Çevre Kanunu (TR)
56. Çevre (TR)
57. Yöntemler (TR)
58. Yasak sorgu (TR)
59. Sanık (TR)
60. Delil (TR)
61. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (TR)
62. Türk Ceza Hukuku (TR)
63. Suçlar (TR)
64. Netice sebebiyle ağırlaşmış suç (TR)
65. Karşılaştırmalı Hukuk (TR)
66. Ceza sorumlul (TR)
67. İşveren sorumluluğu (TR)
68. İşveren (TR)
69. İş sağlığı (TR)
70. İş güvenliği (TR)
71. Taksir (TR)
72. Sorumluluk (TR)
73. Güvenlik (TR)
74. Cezai (TR)
75. Ceza Hukuku (TR)
76. Bağımsız Devletler Topluluğu (TR)
77. Zorunluluk (TR)
78. Türk Hukuku (TR)
79. Hukuk (TR)
80. Ceza Hukuku (TR)
81. Amerikan Hukuku (TR)
82. Amerika Birleşik Devletleri (TR)
83. İkrar (TR)
84. Sorgulama (TR)
85. Hukuk (TR)
86. Elkoyma (TR)
87. Delil (TR)
88. Ceza yargılaması (TR)
89. Ceza muhakemesi (TR)
90. Avrupa İnsan Hak (TR)
91. Özel hayat (TR)
92. Türk Ceza Kanunu (TR)
93. Kişisel veri (TR)
94. Ceza Hukuku (TR)
95. Uluslararası Hukuk (TR)
96. Türkiye (TR)
97. Türk Ceza Hukuku (TR)
98. Soykırımı (TR)
99. Ceza Hukuku (TR)
100. Bosna-Hersek (TR)
101. Türk Hukuku (TR)
102. Suçsuzluk karinesi (TR)
103. Suçlar (TR)
104. Susma hakkı (TR)
105. Sorgulama (TR)
106. Nemo Tenetur (TR)
107. Delil (TR)
108. Ceza Mu (TR)
109. Suçlar (TR)
110. Hukuk (TR)
111. Ceza (TR)
112. Adli tıp (TR)
113. Adli bilimler (TR)
114. Türk Ceza Hukuku (TR)
115. Sarhoşluk (TR)
116. Nedeninde serbest hareket (TR)
117. Kusur (TR)
118. Geçici neden (TR)
119. Cezai sorumluluk (TR)
120. Criminal Law (EN)
121. Public Law (EN)
122. Comparative Law (EN)
123. Protection (EN)
124. Witness (EN)
125. Witness protection (EN)
126. Wittness (EN)
127. Criminal Law (EN)
128. Law of Criminal Procedure (EN)
129. Active repantence (EN)
130. Repentance (EN)
131. Turkish Criminal Code (EN)
132. Criminal Law (EN)
133. Noise pollution (EN)
134. Laws 5237 numbered (EN)
135. Environment (EN)
136. Environmental Law (EN)
137. Environment (EN)
138. Criminal Law (EN)
139. Slavery (EN)
140. International crimes (EN)
141. Human trade (EN)
142. Punishment (Ayr. Bkz. Penalty) (EN)
143. Criminal Law (EN)
144. Sex crimes (EN)
145. Laws 5237 numbered (EN)
146. Castration (EN)
147. Crim (EN)
148. Criminal Law (EN)
149. Criminal liability (EN)
150. Public Law (EN)
151. Illegal decre (EN)
152. Fault (EN)
153. Turkish criminal law (EN)
154. Punishment (EN)
155. Criminal Law (EN)
156. Criminal liability (EN)
157. Justification (EN)
158. Laws 5237 numbered (EN)
159. Laws (EN)
160. Self d (EN)
161. Judicial control (EN)
162. Code of Criminal Procedure (EN)
163. Law of Criminal Procedure (EN)
164. Control (EN)
165. Public Law (EN)
166. (EN)
167. Criminal Law (EN)
168. Noise pollution (EN)
169. Laws 5237 numbered (EN)
170. Environment (EN)
171. Environmental Law (EN)
172. Environment (EN)
173. European Court Human Rights (EN)
174. Evidence (EN)
175. Accused (EN)
176. Unlawful interrogation (EN)
177. Methods (EN)
178. Criminal Law (EN)
179. Criminal liability (EN)
180. Comparative Law (EN)
181. Crime with an aggravating consequence (EN)
182. Crime (EN)
183. Criminal Law (EN)
184. Criminal liability (EN)
185. Security (EN)
186. Responsibility (EN)
187. Remissness (EN)
188. Safety in employment (EN)
189. Commonwealth of Independent States (EN)
190. Criminal Law (EN)
191. United States of America (EN)
192. American Law (EN)
193. Criminal Law (EN)
194. Law (EN)
195. Turkish Law (EN)
196. Necessity (EN)
197. Judicial search (EN)
198. European Law of Human Rights (EN)
199. European Convontion on Human Rights (EN)
200. (EN)
201. Criminal p (EN)
202. Criminal Law (EN)
203. Personal data (EN)
204. Turkish Criminal Code (EN)
205. Private life (EN)
206. Bosnia-Herzegovina (EN)
207. Criminal Law (EN)
208. Genocide (EN)
209. Turkish criminal law (EN)
210. Turkey (EN)
211. International Law (EN)
212. Law of Criminal Procedure (EN)
213. Evidence (EN)
214. Nemo Tenetur (EN)
215. Querying (EN)
216. Right to silence (EN)
217. Crimes (EN)
218. Presum (EN)
219. Forensic science (EN)
220. Forensic medicine (EN)
221. Punishment (EN)
222. Law (EN)
223. Crimes (EN)
224. Criminal Law (EN)
225. Criminal liability (EN)
226. Temporary causes (EN)
227. Fault (EN)
228. Actio libera in causa (EN)
229. Drunkenness (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Karşılaştırmalı Hukukta ve Türk Ceza Hukukunda anonim tanıklık
Bu çalışmada Ceza Muhakemesi Kanunu md.58 ve Tanık Koruma Kanunu’nda düzenlenen anonim tanık kavramı ve anonim tanığın beyanının muhakemede delil olarak kullanılması hususları incelenmiştir. Bu kapsamda uluslararası hukukta tanık koruma tedbirleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları incelenmiştir. Ayrıca CMK ve TKK’ da yer alan tanık koruma tedbirleri incelenmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda etkin pişmanlık
Çalışmamızda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri arasında, tanımı ve unsurlarına yer verilmeyen etkin pişmanlık kurumunun, temel ilke ve esasları tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca etkin pişmanlığın, faal nedamet ve gönüllü vazgeçme kurumlarından farkları üzerinde durulmuş ve özellikle ?suçtan kaynaklanan mağduriyetin giderilmesi? konusuyla bağlantılı olarak yaptırım teorisi içindeki yeri saptanmaya çalışılmıştır.
Şirketlerin borçluluk durumunun hisse senedi fiyatına etkisi ve İMKB üzerine bir
Geçen yüzyılda insani değerleri gözardı eden ekonomik büyüme ve kalkınma politikaları sonucu ortaya çıkan küresel çevre sorunları insanlığın geleceğini riske sokan boyutlara ulaşmıştır. 1970’li yıllardan itibaren uluslararası kamuoyunda gündeme gelen çevre sorunlarına çözüm arama çabaları çerçevesinde temel bir insan hakkı olarak tanınan çevre hakkı, çeşitli hukuksal araçlarla güvence altına alınmıştır. Son dönemde ceza hukukunun önleyici fonksiyonu öne çıkarılarak, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını ihlal eden fiillerin suç olarak tanımlanması ve cezai müeyyideye bağlanması gerektiği düşüncesiyle birtakım çevre suçları ceza kanunlarında yer almaya başlamıştır. Bu bağlamda 2004 yılında yapılan 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun ?Topluma Karşı Suçlar? başlıklı üçüncü kısmının ikinci bölümünde ?Çevreye Karşı Suçlar? başlığı altında dört özgün çevre suçu düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu suçlar, ?çevrenin kasten kirletilmesi? (m. 181), ?çevrenin taksirle kirletilmesi? (m. 182), ?gürültüye neden olma? (m. 183) ve ?imar kirliliğine neden olma? (m. 184). Çalışmamızın birinci bölümünde çevre hakkı, tarihsel gelişim süreci, haklar kategorisindeki yeri ve unsurları yönünden incelenmiş ve hukukumuzdaki düzenleniş biçimi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde çevrenin korunmasında ceza hukukunun fonksiyonu, çevre suçlarında ortaya çıkan ihlal biçimleri ve korunan hukuksal değerler ile çevre suçlarının genel yapısına ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Çalışmamızın üçüncü ve son bölümünde ise, 5237 sayılı TCK’da düzenlenen çevre suçları ayrı ayrı ele alınarak unsurları yönünden incelenmiştir. Ayrıca bu bölümde Kabahatler Kanunu’nda öngörülen çevrenin korunmasına ilişkin kabahatlere de değinilmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda insan ticareti suçu Crime of human trafficking in Turkish Penal Code
İnsan ticareti; insanlık tarihinin en önemli sorunlarından birisi olarak günümüze kadar varlığını çeşitli biçimlerde sürdürmüştür. Bulundukları ülkelerde zorlu yaşam koşulları altındaki insanlar, başka yaşam alanları aramaya yönelmiş, küreselleşen dünyada suçların da bölgesel düzlemden çıkıp küreselleşmesi, suç faillerinin bu durumdan yararlanarak mağdurları çeşitli şekillerde istismar etmelerine sebebiyet vermiştir. Bu çalışmada Türk Ceza Kanunu?nun 80. maddesinde düzenlenen insan ticareti suçunun tarihsel önemi göz önüne alınarak, kavramın tarihi gelişimine yer verilmiş, kanunda yer alan düzenleme kanunun esas aldığı suç teorisi çerçevesinde incelenmiş ve suçun sınır aşan niteliği dolayısıyla özellikle ülkemizin taraf olduğu uluslararası belgelerde suça ilişkin hükümler incelenmiştir. Çalışmada suçun tanımlanması ve kapsamı sorunu, gösterdiği özellikler bağlamında uluslararası örgütlerce yapılan tanımlara da yer verilerek açıklanmış, kanunun esas aldığı Palermo Protokolü hükümleri uyarınca karşılaştırılması yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: İnsan Ticareti, Türk Ceza Kanunu, Kölelik, Kölelik Tarihi, Uluslararası Suçlar.
Suç politikasının temel ilkeleri açısından Türk Hukukunda cinsel suçlar ve kastrasyon Sexual offenses and castration in terms of the basic principles of criminal policy in Turkish Law
Suç politikasının temel ilkeleri, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine en çok müdahale imkanı olan ceza hukukunda bireylere güvence sağlayan ve kanun koyucuyu sınırlayan esaslardır. Cinsel suçlarda suç politikasının temel ilkelerine uygunluk, bireysel özgürlüklerin korunması açısından önem taşımaktadır. Yine ceza hukukunda yaptırım konunda da bu ilkeler yol gösterici olup, çalışmamız bu sebeple suç politikasının temel ilkeleri açısından cinsel suçların değerlendirmesi ve cinsel suç faillerine özgü bir yaptırım olan kastrasyona ilişkindir.
Adli tıp açısından uzuv zaafı, uzuv tatili ayrımı
Yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri içerisinde sayılan ?duyulardan veya organlardan birisinin işlevinin sürekli zayıflaması, duyulardan veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi? konusunda detaylı bir araştırma yapılmadığından burada sayılan kavramlar, yapılan akademik çalışmalar, adli raporlar ve Yargıtay kararlarında tam olarak tanımlanmamıştır. Kanunda detaylı bir düzenleme yapılması sonucu da kanun metninde duyulara ve organlara karşı işlenebilecek olan muhtemel durumlar sayılmış, sayılamayan hususları kapsayacak şekilde ?duyulardan veya organlardan birisinin işlevinin sürekli zayıflaması, duyulardan veya organlardan birisinin işlevinin yitirilmesi? gibi genel kavramlar ceza kanununa yer almıştır. Bu kavramların tanımları yapılarak kanundaki düzenlemenin kapsamı tayin edilmiştir. Bu kavramların açıklanması sonrasında; vücut üzerindeki hangi parçaların organ sayılması gerektiği, organlardaki yaralanmaların dahil oldukları sistemle birlikte değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği, çift organlardan tekinin kaybının ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği, vücut üzerinde aynı fizyolojik görevi yapabilen birden fazla organın bulunması durumunda bu organlardan her hangi birisinde meydana gelen zaafın ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği, kanun metninde organların işlevinin sürekli zayıflaması, ve işlevinin yitirilmesinden bahsedilmiş olmasına göre ayrıca çocuk yapma yeteneğinin kaybından bahsetmenin gerekip gerekmediği, organ tanımının kapsam ve çerçevesinin sınırları belirlenerek çalışma sonlandırılmıştır.
Amirin emrini yerine getirmenin ceza sorumluluğuna etkisi The effect of enforcement of superior order on the criminal liability
Türk Ceza Kanunu’nun 24’üncü maddesinde ?amirin emrini yerine getirme?, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler başlığı altında düzenlenen konulardan birisidir. Kanun hükmünü yerine getirme, 24’üncü maddenin birinci fıkrasında düzenlenmişken amirin emrine ilişkin bu hüküm 24’üncü maddenin devam eden fıkralarında yer almaktadır. Çalışmamız bu sebeple 24’üncü maddenin 2, 3 ve 4. Fıkralarına ilişkin olacaktır.
Meşru savunmada sınırın aşılması Exceeding the limit of self-defense
Meşru savunmada sınırın aşılması, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 27. maddesindeki sınırın aşılmasına ilişkin yeni düzenleme bakımından, içeriği ve özellikleri henüz tam olarak ortaya konmamış bir kurumdur. Tezimiz ile amaçlanan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 27. maddesinde gerek tüm hukuka uygunluk nedenleri, gerekse yalnızca meşru savunma bakımından özel olarak ortaya konan sınırın aşılması düzenlemelerinin, meşru savunma çerçevesindeki içeriği, hukuksal niteliği ve görünüş şekilleri hakkında açıklamalarda bulunmak, bu sayede de meşru savunmada sınırın aşılmasının hukuksal sonuçlarını tespit ederek, düzenlemeye bu yönden ışık tutabilmektir. Bu bakımdan evvela, meşru savunmanın ne anlama geldiği üzerinde durulacak, sonrasında meşru savunmada sınırın aşılmasının, 27. maddedeki tüm hukuka uygunluk nedenleri bakımından geçerli olan sınırın aşılması düzenlemesi ve yalnızca meşru savunma bakımından geçerli olan sınırın aşılması düzenlemesi çerçevesinde nasıl çözümleneceği belirlenecektir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile ceza yargılaması hukukumuza yeni koruma tedbirleri eklenmiştir. Bu koruma tedbirlerinden biri de adli kontroldür. Adli kontrol, ceza yargılamasının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesini ve yargılama sonunda verilen hükmün infaz edilmesini sağlayan, tutuklamaya alternatif bağımsız bir koruma tedbiridir. Adli kontrol ile tutuklama koruma tedbirinin yarattığı kişi özgürlüğü sınırlamalarının azaltılması amaçlanmıştır. Adli kontrol tedbirleri ve usulüne ilişkin hükümler CMK m. 109-115 arasında düzenlenmiştir. Buna göre şüpheli veya sanığın işlediği iddia olunan suçla ilgili olarak tutuklama şartlarının varlığı halinde suça ilişkin cezanın üst sınırının üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmesi durumunda tutuklama yerine adli kontrol kararı verilebilmektedir. Adli kontrolün ceza yargılaması hukukumuzda yeni bir koruma tedbiri olmasından dolayı bu tedbirin niteliği, uygulanabilirliği doktrinde ve uygulamada yeterince anlaşılamamıştır. Çalışmamızda adli kontrolün niteliği ve uygulamasına ilişkin tespit ve önerilerimizi aktarmaya çalıştık.
Türk Ceza Hukukunda şike ve teşvik primi suçu The crime of match-fixing and incentive payment under Turkish Criminal Law
Spor faaliyetlerinin sağlığı koruma ve boş zamanları değerlendirme aracı olmanın yanı sıra ekonomik bir uğraş alanı haline gelmesi ile spor müsabakaları manipülasyon girişimlerine maruz kalmış ve bazı kimselerin, özellikle de organize suç örgütlerinin haksız kazanç elde ettiği bir alan haline gelmiştir. Spor müsabakalarının dürüst, adil, spor ahlakına ve rekabet esasına dayalı olarak gerçekleştirilmesine önemli bir tehdit oluşturan bu fiiller, Türk hukukunda ilk kez 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun?un 11. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Bu tez çalışmasında, 6222 sayılı Kanun ile düzenlenen şike ve teşvik primi suçu ve bu suç için öngörülen yaptırımlar, suç inceleme metoduna uygun bir biçimde ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu inceleme yapılırken konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ulusal ve uluslararası spor teşkilatları hakkında açıklamalarda bulunulmuştur. Bunların yanı sıra karşılaştırmalı hukukta yer alan benzer düzenlemelere ve örnek kararlara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler:Spor, Spor Hukuku, Şike, Teşvik Primi, Spor Federasyonları, Ceza Hukuku
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda çevre hakkının korunması (çevreye karşı suçlar)
Geçen yüzyılda insani değerleri gözardı eden ekonomik büyüme ve kalkınma politikaları sonucu ortaya çıkan küresel çevre sorunları insanlığın geleceğini riske sokan boyutlara ulaşmıştır. 1970’li yıllardan itibaren uluslararası kamuoyunda gündeme gelen çevre sorunlarına çözüm arama çabaları çerçevesinde temel bir insan hakkı olarak tanınan çevre hakkı, çeşitli hukuksal araçlarla güvence altına alınmıştır. Son dönemde ceza hukukunun önleyici fonksiyonu öne çıkarılarak, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını ihlal eden fiillerin suç olarak tanımlanması ve cezai müeyyideye bağlanması gerektiği düşüncesiyle birtakım çevre suçları ceza kanunlarında yer almaya başlamıştır. Bu bağlamda 2004 yılında yapılan 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun ?Topluma Karşı Suçlar? başlıklı üçüncü kısmının ikinci bölümünde ?Çevreye Karşı Suçlar? başlığı altında dört özgün çevre suçu düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu suçlar, ?çevrenin kasten kirletilmesi? (m. 181), ?çevrenin taksirle kirletilmesi? (m. 182), ?gürültüye neden olma? (m. 183) ve ?imar kirliliğine neden olma? (m. 184). Çalışmamızın birinci bölümünde çevre hakkı, tarihsel gelişim süreci, haklar kategorisindeki yeri ve unsurları yönünden incelenmiş ve hukukumuzdaki düzenleniş biçimi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde çevrenin korunmasında ceza hukukunun fonksiyonu, çevre suçlarında ortaya çıkan ihlal biçimleri ve korunan hukuksal değerler ile çevre suçlarının genel yapısına ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Çalışmamızın üçüncü ve son bölümünde ise, 5237 sayılı TCK’da düzenlenen çevre suçları ayrı ayrı ele alınarak unsurları yönünden incelenmiştir. Ayrıca bu bölümde Kabahatler Kanunu’nda öngörülen çevrenin korunmasına ilişkin kabahatlere de değinilmiştir.
Kamu davasının açılmasında Cumhuriyet Savcısının takdir yetkisi Discretionary power of public prosecutor in filing a public claim
Bu Ceza Muhakemesi Hukuku çalışmasında, kamu davasının açılması hususunda savcının takdir yetkisi ele alınmıştır. Çalışmamızın temelini savcının hukuki niteliği ve davanın açılmasında benimsenen ilkeler oluştururken; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesinde öngörülen takdirilik halleri ise detaylıca incelenmeye çalışılmıştır. Bu noktada karşılaştırmalı hukuktan da istifade edilmiş ve olması gereken hukuk açısından değerlendirmelerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kamu davası, savcı, mecburilik ilkesi, maslahata uygunluk ilkesi, takdir yetkisi, cezayı kaldıran etkin pişmanlık hali, şahsi cezasızlık sebepleri, kamu davasının açılmasının ertelenmesi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bağlamında yasak sorgu yöntemleri
Ceza yargılaması usulünün her döneminde, özellikle polis incelemesinde, sorgulama önem arz etmiştir. Bir kimsenin suç işlemiş olması şüphesiyle yakalanması halinde polis, gerçeği bulma adına en iyi delilin itiraf elde etmek olduğunu düşünmektedir. Bu durum sebebiyle sorgulama bilgi ve itiraf elde etmek açısından kısa yol oluşturmaktadır. Eğer ceza yargılaması sürecinin eski zamanlarına, özellikle engizisyon yargılaması dönemine bakarsak, tek amaç itiraf elde etmekti. Dolayısıyla eski zaman hukuku itiraf elde etmek için, zor kullanma yöntemini de kabul etmekteydi. Ancak, 18. yy. ortalarına gelindiğinde İngiliz Mahkemeleri, her durumda itirafı bir delil olarak kabul etmemeye ve aynı zamanda itirafın kabul edilebilirliğine limit koymaya başladı. Nitekim şüpheli ya da sanıktan elde edilen itirafın yasak sorgu yöntemi ile elde edilmesi ihtimali söz konusu olduğu için, İngiliz Mahkemesi o dönem itibariyle de doğru bir yaklaşım geliştirmiştir. Günümüz hukukuna baktığımızda da, şüpheli ve sanıklar uluslar arası insan hakları hukuku anlaşmaları ve ulusal hukuk tarafından korunmaktadır. Bu durum ceza yargılaması hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde devletlerin yargılama ve bu kapsamda sorgulama sürecinin nasıl gerçekleşmesi gerektiğini idrak etmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu ışık altında denilebilir ki, günümüz hukukunda sorgulamanın özellikle yasal boyutu açısından daha iyi koşullarda, şüpheli ve sanık haklarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmesine zemin hazırlanmıştır. Fakat ne yazık ki, uygulama açısından, sanık sorgulamada, sorgulamanın da doğası gereği, güçsüz konumda yer almaktadır. Bu sebeple sanık, bu koşullar içerisinde mücadele etme çabası içerisine girecektir. Sorgulamayı yapan memur ise, sorgulananın bu durumunu avantaja çevirerek, bir takım taktikler kullanabilir. Suçunu itiraf etmezse ceza alabileceği ya da kendisi aleyhine karşı konulmaz bir delil bulunduğu gibi. Bu halde, sorgulamada şüpheli ya da sanık, hücrenin hijyen ve benzeri gibi koşullarından dolayı rahatsız hissediyorsa, hücreye geri dönmek yerine, oturup yalan söylemeyi tercih edebilmektedir. Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda sorgulamayı yalnızca soru sormak olarak düşünmemek gerekir. Çünkü hücrelerin koşulları, sorgulamanın nerede ve nasıl gerçekleştirildiği, sorgulayanın tutumu da önem taşımaktadır. Dolayısıyla sorgulamada taktik kullanılması, yasak sorgu yöntemlerine başvurulması, sorgulamayı etkileyecektir. Kaldı ki yasak sorgu yöntemlerini neler olduğu ortaya konulduğunda, bu yöntemlerin kullanılması halinde, sorgulamanın seyrini değiştirmeleri kaçınılmaz olduğu görülebilir. Bu yöntemlerden bazıları; işkence, aldatma, kötü muamele, tehdit, yalan makinesi kullanmadır. Nitekim örnek olarak sayılan bu yöntemlerle ilgili olarak, belirtilen yasak sorgu yöntemleri, bir yandan insan onurunu hiçe sayarken diğer yandan da toplumda baskı uygulayarak insanları sessizleştirmektedir. Bu açıdan, yasak sorgu yöntemlerinin demokratik toplum düzeniyle hiçbir bağdaşır yanı bulunmamaktadır. İşte bu sebepler dolayısıyla da işkence başta olmak üzere, diğer yasak sorgu yöntemleri uluslararası sözleşmelerle yasaklanmıştır. Buna ilişkin düzenleme getirilen sözleşmelerden biri de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Sözleşme düzenlemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu bağlamda verdiği kararlar, sorgulamanın başta insan hakları olmak üzere, şüpheli ve sanık haklarına uygun olarak gerçekleştirilmesinde etkin bir rol üstlenmektedir.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç Crime with an aggravating consequence (preterintentional)
Bu çalışmada netice sebebiyle ağırlaşmış suç kavramı, mukayeseli hukuk ve Türk hukuku düzenlemeleri çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmanın temel amacı, anılan suçların tarihçesine ve arkasında yatan sorumluluk anlayışına ışık tutmak ve 2005 Türk Ceza Kanunu’ndaki netice sebebiyle ağırlaşmış suçların uygulamasına yardımcı olmaktır. Bu nedenle ağır neticenin yüklenebilirliği ve ilgili suçların suç teorisi içerisindeki yeri ayrıntılı şekilde incelenmiştir.
İşverenler, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler. Bu çerçevede işverenler; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. İşverene yüklenen bu hukuki sorumluluk, beraberinde cezai sorumluluğu da getirmektedir. Zira Kanun, işverene hukuken bu yükümlülüklere uygun hareket etme zorunluluğu getirirken aynı zamanda işverenden beklenen dikkat ve özen yükümlülüğünün sınırlarını da belirlemekte; bu yükümlülüğe aykırı davranış neticesinde de işverenin ihmali hareketinden doğan cezai sorumluluğu gündeme getirmektedir. Hukuki sorumluluğun işveren için çizdiği sınırların, ceza sorumluluğunun şahsiliği ve kusur sorumluluğu ilkelerini benimseyen ceza hukuku alanına etkilerinin nasıl olacağı çalışmamızın esası teşkil edecektir. Bu inceleme sırasında, disiplinler arası nitelikte olan bu konunun, daha ziyade ceza hukukunu ilgilendiren yönü ele alınarak özellikle taksir sorumluluğunun teorik ve pratik yönlerine değinilecektir.
Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte bağımsızlığını kazanan ülkelerin hukuksal yapısında değişiklikler yaşanmıştır. İlgili ülkelerin eski ideolojik sistemi terk etmeleri ve öncekinden farklı siyasal yapıları tercih etmeleri bu hukuksal değişimin yönünü belirleyen faktörler olmuştur. Bağımsızlığın ilk yıllarında Sovyet döneminden kalan anayasal ve yasal mevzuata yapılan değişiklikler daha sonraki yıllarda yerini yeni anayasal ve yasal düzenlemelere bırakmıştır. Sovyet sonrası ülkeler 1990’lı yıllarda yeni anayasalarla tanışmış ve bu yeni anayasalar çerçevesinde yeni yasal düzenlemeler yapmışlardır. Bu doğruluktaki yasal düzenlemelerden birisi de ceza kanunlarıdır. Bu tezde Sovyet sonrası ülkelerin kabul ettiği yeni ceza kanunlarıyla Sovyet dönemi ceza kanunlarının karşılaştırılması yapılmıştır. Bu bağlamda bir taraftan yeni ceza kanunlarının benimsediği kurumlar ortaya konulurken, diğer taraftan Sovyet dönemi ceza kanunlarında var olan kurumlara işaret edilmiştir. Bu ise yeni ceza kanunlarının ilkeler, amaçlar, suç ve ceza kavramlarını tanımlama acısından farklı bir anlayış benimsediğini göstermemize yardımcı olmuştur.
Türk ve Amerikan Hukukukunda zorunluluk hali
Zorunluluk halinin ceza hukuku bakımından hem hukuki niteliği hem de koşulları günümüzde de halen tartışma konusudur. Zorda kalış, en az kötünün seçimi, kötüler arasındaki seçim olarak ifade edilen zorunluluk halinin hukuki niteliği hakkında esas itibariyle üç görüş mevcuttur. Bunlardan biri; zorunluluk halini salt bir mazeret sebebi (kusurluluğu etkileyen neden) bir diğeri hukuka uygunluk nedeni, sonuncu görüş ise bazı durumlarda mazeret bazı durumlarda ise hukuka uygunluk nedeni olduğunu kabul eden görüştür.Zorunluluk halinin hukuki niteliğinin teorik olarak açıklanması bakımından sadece mevcut kanuni düzenlemeler değil aynı zamanda karşılaştırmalı hukuk incelemesi yapmanın fayda sağlayacağı düşüncesi ile bu çalışmamızda Amerikan ceza hukuku ile karşılaştırma yapmak istedik. Amerikan hukukunun incelenmesinin amacı ise Kara Avrupa’sı sistemi dışındaki bir ülkedeki düzenleme ve uygulamaları irdelemektir.Böylece çalışmada esas itibariyle hem Türk hukukunda hem de Amerikan hukukunda zorunluluk halinin hukuki niteliği ve koşulları incelenmiş, benzerlikler ve farklar mevzuatla birlikte örnek mahkeme kararlarıyla ortaya konmaya çalışılmıştır.
İngiliz ve Türk Ceza Muhakemesi Hukuklarında hukuka aykırı deliller Improperly obtained evidence under English and Turkish Criminal Procedure Laws
“İngiliz ve Türk Ceza Muhakemesi Hukuklarında Hukuka Aykırı Deliller” başlıklı tez, ceza muhakemesinde önemli yer tutan konulardan birisi olan hukuka aykırı delil kavramını, her iki ülke hukuku açısından ayrı ayrı ele alarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda hukuka aykırı delil kavramının, anlamı, amacı, ceza muhakemesi prensipleri açısından taşıdığı önem ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları açısından ele alınarak incelendiği ilk bölümün ardından konu, İngiliz ve Türk Ceza Muhakemesi Hukukları açısından iki ayrı bölümde incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Ceza Muhakemesi Hukuku, hukuka aykırı delil, delil, AİHM, AİHS, adil yargılanma hakkı, işkence yasağı, susma hakkı, Müşterek Hukuk, PACE, ifade, ikrar, kabul, sorgu, arama, elkoyma, teknik araçlarla izleme, gizli soruşturmacı, iletişimin tespiti ve dinlenmesi, beden muayenesi.
Kişisel verilerin Türk Ceza Kanunu kapsamında korunması Protection of personal data pursuant to Turkish Criminal Code
Bu çalışmada Türk hukukunda önemi yeni anlaşılmaya başlanan kişisel verilerin korunması ve Türk Ceza Kanunu’nunda kişisel verilerin korunması alanında değerlendirilen suçlar ele alınmıştır.Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki artış bilgi akışını kolaylaştırmış ve artık kişisel verilerin korunması her geçen gün daha çok önem kazanmıştır. Öyle ki, kişisel verilerin hukuka uygun olarak işlenmesi ve kötüye kullanımlarının engellenmesi için dünyada kişisel verilerin korunmasını güvence altına alan bir mevzuat geliştirilmiştir.Kişisel verilerin korunmasının temel hak ve özgürlüklerin kapsamında yer aldığının kabulü, günümüz toplumlarında bireylerin karşılaşabileceği önemli ihlallere karşı bir güvence sistemini gerekli kılmaktadır. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nda kişisel veriler bağlamında kişinin bireysel özerkliğine, özel hayatına ve insan onuruna yönelik zarar verici eylemler suç tipleri olarak öngörülmüştür.Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm kişisel veri kavramına giriş yapmak amacıyla kavramın tanımı ve ilgili uluslararası düzenlemelere ayrılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise kişisel verilerin etkili bir biçimde korunmasının sağlanabilmesi için kişisel verilerin korunması hakkına özgü kriterlere yer verilmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise kişisel verilerin korunmasına dair alan daraltılıp tez konusuyla bağlantılı olarak Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen kişisel verilerin korunmasına dair suçlar incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kiisel Veri, Özel Hayatın Gizliliinin Korunması Hakkı, Ceza Hukuku, Türk Ceza Kanunu.
Türk Ceza Hukukunda rüşvet suçu Bribery offence in Turkish Criminal Law
Bu çalışmada Türk Ceza Hukukunda Rüşvet Suçu incelenmiştir. Rüşvet suçu, yapısı gereği birden çok failin olmasını gerektiren bir suç olması ve Kanunda tek suç olarak düzenlenmesi sebebiyle bu suçta teşebbüs, iştirak ve içtima gibi hususların incelenmesi önem arz etmektedir. Anahtar sözcükler: Rüşvet, kamu görevlisi, yolsuzluk
Bosna Hersek Ceza Hukukunda ve Türk Ceza Hukukunda soykırım suçu
Türkiye Cumhuriyeti ve Bosna Hersek Ceza Kanunları’nda soykırım suçu ile ilgili yer alan düzenlemelerin ikisinde de 1948 Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nden önemli derecede faydalanılmıştır. Diğer taraftan Bosna Hersek’in yaşamış olduğu soykırım ve soykırım suçunun yargılanması deneyimleri de ortadadır. Bu bakımdan, bu çalışma, soykırım suçunun Yeni Türk Ceza Kanunu’nda ve Bosna Hersek Ceza Kanunu’nda yer alış biçimini ele almayı ve bu sayede soykırım suçunun ve bu suçun cezalandırılmasına dair iki ülke kanunları arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya koyulabilmesini amaçlamaktadır. Bu yapılırken, uluslararası hukuk kuralları, uluslararası sözleşmeler, uluslararası mahkemelerin kuruluş statüleri, Bosna Hersek’teki soykırım suçunu yargılamak üzere kurulmuş olan mahkemenin kararları incelenmiş ve ayrıca soykırım suçu üzerine yapılmış çalışmalardan faydalanmak üzere geniş bir literatür taraması yapılmıştır.
Kişinin kendini suçlamaya zorlanamaması ilkesi: Nemo tenetur ilkesi Principle of not to be compelled self-incrimination: Nemo tenetur principle
Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaşmadır ve bu husus deliller vasıtasıyla gerçekleştirilecektir. Savcı ve mahkeme, suçun ispatını sağlama amaçlı bir dizi yetkiye sahip olmasına, şüpheli ve sanığı belirli bir ölçüde zorlayabilmesine rağmen bunun sınırları bulunmaktadır. Çalışmamız kapsamında delil elde etmeye yönelik yasaklardan biri olarak nitelendirilebilecek kişinin kendisini suçlamaya zorlanma yasağına, bu kapsamda değerlendirilen susma hakkına; kendini suçlamaya zorlanma yasağının uygulanmasına ve sınırlarına; bu yasağı ihlal eden yasak sorgu yöntemlerine ve bunun sonuçlarına; yasak ile yakından bağlantılı bir konu olan ikrara değinilecektir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar; suçun oluşması için yeterli olan neticeden başka, daha ağır bir neticenin gerçekleşmesi sebebiyle cezanın arttırılmasını öngören suçlardır. Bu suçlara ilişkin sorumluluk ilk kez, 26.09.2004 tarihli, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Genel Hükümler Kitabının 23. maddesinde müstakil bir madde olarak hüküm altına alınmıştır. 765 Sayılı Türk Ceza Kanunun yürürlükte olduğu dönemde ise bu suçlar;?neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlar? ve ?kastın aşılması suretiyle işlenen suçlar? olarak ele alınmaktaydı. Madde metnindeki düzenlemeye göre, meydana gelen ağır veya başka netice açısından failin sorumlu tutulabilmesi için, söz konusu neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu bulunması gerekmektedir. Bu hükümle, meydana gelen kastedilenden başka ve ağır netice açısından sorumluluğun, kusura dayalı bir sorumluluk olması sağlanmak istenmiştir. Diğer bir deyişle 5237 Sayılı TCK m. 23 ile objektif sorumluk terk edilerek sübjektif sorumluluk ilkesi benimsenmiştir.
Ceza Hukukunda kusur ilkesi bağlamında nedeninde serbest hareket (actio libera in causa) kavramı ve geçici nedenlerin ceza sorumluluğuna etkisi The term of actio libera in causa in the concept of culpability principle and the effect of temporary causes on criminal responsibility in Criminal Law
Nedeninde serbest hareket ?actio libera in causa? kavramı modern ceza hukukunun çekirdek sorunlarından birini oluşturmaktadır. Bireyin özgür iradesine dayanan tercihlerini sorumluluğun esası olarak kabul eden modern ceza hukuku, kusur yeteneğinin geçici kaybı durumunda ne şekilde bireyleri cezalandıracağı sorunu nedeninde serbest hareket kavramı ile çözümlenmektedir. Antik çağdan beri özellikle etik ve dini sorumluluğun isnadı için geliştirilen kavram, ceza hukuku alanında da tartışılmakta ve kullanılmaktadır. Ancak kavramın gerek tanımlanması, gerek temellendirmesi ve gerekse uygulanması önemli sorunlar yaratmaktadır. Fiilin icrası sırasında kusur yeteneğine sahip bulunmayan failin ne şekilde ve hangi sebeple sorumlu tutulabileceği bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır. Bunun yanında TCK’nın 34. maddesi bağlamında geçici nedenlerin ceza sorumluluğuna etkisi incelenecektir.


Yorum yaz