
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ.DR. YAKUP CİVELEK
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Arap dilinde sözlük çalışmaları ve Nazım Efendi’nin Tercümanu’l-Lügat adlı eserinin incelenmesi
84 ÖZET İnsanlıkla birlikte kullanıldığını bildiğimiz dil, gelişimini sürekli sürdürmüştür. Bu süreçte dilin gelişimini sözlük çalışmaları devam ettirmiştir. Yapılan bu çalışmalara Araplarda aktif bir şekilde katılmış ve eşsiz eserler vermişlerdir. İşte yapılan bu ?Arap dilinde Sözlükçülük Çalışmaları ve Nazım Efendi’nin Tercümanu’l Lügat Adlı Eserinin İncelenmesi? isimli çalışma da arap sözlükçülüğünün temelini ve türklerin bu sahaya yapmış oldukları katkıları içermektedir. Ayrıca sözlükçülüğün geçirdiği evrelere değinmekte ve bu konunun önemine işaret etmektedir. Araplarda sözlüklerin ortaya çıkış nedenleri üzerinde durularak İslam dininin de bu alana yaptığı katkılara değinilmiştir. Sözlük, kamus, sözlükbilim kelimeleri izah edilerek yaygın dillerdeki karşılıkları verilmiştir. Hazırlanan bu tez, Arap dilinde yapılan sözlük çalışmalarını ayrıntılı biçimde tür ve şekilleri ile ortaya koymuştur. Hazırlanış amaçlarına göre sözlükler, özelliklerine göre sözlükler ve konularına göre sözlükler şeklinde sınıflandırma ve örneklerle sunulmuştur. Ayrıca sözlüğün insan hayatına yaptığı katkılara vurgu yapılmıştır. Hazırlanış amacı dini olan sözlükler, İslam dünyasında sözlükbilim çalışmaları ve sözlük konusunda yapılan diğer çalışmalar anlatılmış sözlükçülüğe Türklerin de katkısı ele alınmıştır. Türk dili ile Arap dili arasındaki ilişkinin önemi anlatılmıştır. Bir kaç dili ihtiva eden sözlüklerin milletlerin hayatındaki rolü dikkatle incelenmiş, bu konuda Arapça-Farsça-Türkçe sözlükler dikkatlere sunulmuştur. Arap sözlükçülüğünde usul ve sözlük ekolleri ele alınarak modern sözlüklere duyulan ihtiyaç ve modern sözlük modern sözlük hazırlama yöntemlerine özellikle değinilmiştir. Osmanlı döneminde sözlük yapılan çalışmaları anlatılmış, bu sözlüklerden biri olan Nazım Efendi’nin Arapça-Farsça-Türkçe olarak yazdığı Tercümanu’l Lügat isimli sözlüğüne ise genel özellikleri, ihtiva ettiği kelime zenginliği, içerdiği dil ve imla özellikleri, ses bilgisi, şekil bilgisi, 85 kelimelerin tertibi ve sözlükbilimine yaptığı katkıları ile birlikte ele alınmıştır. Bu tarzda yapılan çalışmalara günümüz teknolojisinin de kullanılmasıyla duyulan ihtiuaç belirtilmiştir. Nazım Efendi’nin yaptığı titiz çalışma dikkatlere sunulmuş, Tercümanu’l-Lugat ın (Hicri) 1288-(Miladi) 1871 yılında iki cilt halinde basıldığı belirtilmiştir. TEZİN İNGİLİZCE ADI VE ÖZETİ: Lexicology in the Arabic Language and Nazım Efendi’s Dictionairy name of Tercümanu’l-Lügat SUMMARY The language which we know being used with humanity continued to its development every time. In the course of the process the development of language was gone on with dictionary studies. Arabians joined to these studies actively. In our study ?Lexicology in the Arabic language and Nazım Efendi’s dictionary name of Tercumanu’l-Lugat? mainly contains the Arabic lexicology’s root and achievement which Turks achieved to this field. Also this work emphasizes on the proceses they had and notices the importance of this subject. In Arabs by insisting on the came out of words the achievement given by Islam was concerned. Dictionary, lexicology were explained and their meanings in other languages were given. This work gave the word study in Arab language clearly with their forms and type. The examples like the words according to their preparation aim according to their features and according to their written were given. At the same time it have given the achievement of dictionary to human life. In the dictionary whose aim is religion the lexicology studies and other studies were told exactly. The relation between Turkish and Arabic was told taking care the achivment of Turks to this study. The role of dictonaries in nations which contain more than one language was examined The Arabic, Turkish and Farsi words were served to concerns. It was insisted on the need for modern dictionaries and the ways of preparing language employing type and good dictionaries in Arab lexicology.
Arapça kökenli Osmanlıca sözcükler
Osmanlıca, başta Türkçe olmak üzere Arapça ve Farsçadan müteşekkil bir dildir. Arapçadan Osmanlıcaya pek çok kelime geçmiştir. Bunların büyük bir kısmı umumiyetle isim ve sıfatlardır. Osmanlıcada Arapça fiiller yer almamıştır. Arapça İzafet terkipleri (isim tamlamaları) Osmanlıcada fazla kullanılmamıştır. Daha çok Farsça kaidelere göre yapılan şekil kullanılmıştır. Osmanlıcada Arapça kaidelere göre Arapçada olmayan birçok kelimeler türetildiği gibi birçok Arapça kelimele de değişik manalarda kullanılmıştır. Osmanlılar Arapçadan aldıkları birçok kelimeye yeni anlamlar yüklemişler ve bu kelimeler zamanla yeni anlamlarıyla Arapçada kullanılmaya başlamıştır. Osmanlılar özellikle 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında klasik dilleri Arapça ve Farsçayı tıpkı Latince ve Yunancadan yararlanan batılılar gibi, yeni kelimeler üretecek bir kaynak olarak kullanmışlardır. Bu da Arap ülkelerine batının etkisinin ulaşmasında Osmanlı kanalının taşıdığı çok büyük önemi ortaya koymaktadır. Osmanlıların Arapçadan aldıkları bu kelimelerin bazısında anlam daralmaları, bazısında da anlam kaymaları olmuştur. Osmanlıların kullandıkları Arapça kelimelerin bir kısmının anlam muhtevası genişlemiştir. Osmanlılar, bazı Arapça çoğul isimleri tekil anlamlarda kullanmışlardır. Ayrıca Arapçadan türettikleri bazı kelimelerde Arapçanın gramer yapısına riayet etmemişlerdir. Bir dilin başka bir dilden veya dillerden etkilenmesi son derece normaldir. Yeter ki bu etkilenme sadece kelime sahasında kalsın. Bu tesir yeni kelime sahasında kaldığı müddetçe ne kadar aşırı olursa olsun dil için bir tehlike teşkil etmez. Fakat kelime sahasını aşar, kelime gruplarına, cümle sahasına el atarsa dilin yapısı tehlikeye girer. Osmanlılar, Arapçadan aldıkları kelimelerin büyük bir kısmını kendi tarihi ve kültürel potasında yoğurarak hazmetmişlerdir. Bu kelimelerin çoğu günümüzde de kullanılmaktadır. Bu tür kelimelere Türkçeleşmiş Arapça kelimeler diyebiliriz. Osmanlılar Arapçadan aldıkları bir kısım kelimeleri orijinal anlamlarıyla kullanmışlar ancak bu tür kullanımlar Türkçenin bünyesini bozacak düzeyde değildi. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Osmanlılar, Farsçadan ve Arapçadan kelimeler alarak Atalarından miras kalan Türkçe kelime hazinesini genişletmişlerdir. Arapçadan aldıkları kelimelerin birçoğunu kendi Tarihi ve Kültürel potasında yoğurarak kendilerine mal etmişlerdir.
Endülüs’te Arap dili çalışmaları Arabic linguistic studies in Andalus
Endülüslüler, edebiyatta olduğu gibi gramerde de önceleri doğulu soydaşlarının etkisinde kalarak bir süre tamamen onların yolunda yürümüşlerdir. Sibeveyh’in kitabı, her ne kadar Basra Okulu görüşlerinin yayılmasına katkıda bulunmuşsa da bu kitabın asıl faydası, Endülüslülerin gramer bilgilerini doruğa ulaştırarak kendileri için bağımsız çalışma ve içtihat kapısını açmasıdır. Endülüslüleri, gramerin kurucuları arasında göremiyoruz. Bunun sebebi, gramer çalışmalarının daha önce başlayıp genel hükümlerin belirlenmiş olmasıdır. Endülüslüler, temel kural ve prensipleri tamamen kabul ederek bunlara bir şey ilave etmemişler, ama ikinci planda kalan bazı konularda içtihatlar yaparak zaman zaman doğululara muhalefet ederek başarılı olmuşlardır. Basra, Kûfe ve Bağdat Dil Okullarından sonra kurulan Endülüs Dil Okulu, bu okullara ait metotların ve gramercilere ait görüş ve içtihatların toplanıp değerlendirildiği ve anlaşılmaz yerlerinin şerh edilerek diğer okullara yayıldığı ilk yerdir. Endülüs Dil Okulu, kuruluş, çalışma, bilgi toplama ve değerlendirme yöntemlerinde kendisinden sonra kurulan okullara örnek olmuştur. Örneğin Mısır Dil Okulunun ilk gramercileri de Endülüslüler gibi kıraat ve din eğitimi yapan kişilerden oluşmuştur. İbn Madâ, geleneksel nazariyelere ilk kez karşı çıkarak âmil, hazf gibi bazı temel kavramların varlığını reddetmiş ve dilde sadeleştirme yolunu seçmiştir. Ancak İbn Madâ’nin bu hareketi Arap gramer tarihinde ilk kez rastlanan bir olay değildir. Amil konusunda İbn Cinnû’den semâ konusunda da Kûfelilerden ilham alan İbn Madâ, bunlara, kendi mezhep prensiplerini de katarak çağlar boyu süregelen nazariye ve kuralları topyekûn reddetmekte ama yerine yapıcı ve tatminkâr kurallar getiremeyerek bazı soruların cevabını askıda bırakmaktadır. Bu konuları sonradan yeniden ele alan ve kendisi gibi zahiri olan Ebû Hayyân, mezhep taassubundan sıyrılarak bu meselelere daha açık bir çözüm getirmiştir. Meydana geliş sebebi araştırılırken konular üzerinde tartışmanın gereksiz olduğunu söyleyen Ebû Hayyân, dildeki ifade ve kullanım şekillerinin ilk günden beri böyle geldiğini belirterek gramer tarihinde ilk kez ?olguculuk? kavramından söz etmiştir. Ebû Hayyân da İbn Madâ gibi diğer gramercilere hatta yolundan yürüdüğü kişilere muhalefet etmiş, ama bunu maziyi reddeden gelişi güzel ve dayanaksız bir görünüş içinde yapmayarak, eleştirdiği görüşlere mantıklı cevaplar vererek yapıcı olmuş ve İbn Madâ’nın yarım bıraktığı ıslahat girişimlerini tamamlamıştır. Ebû Hayyân gibi doğuya giden İbn Mâlik, yine kendisi gibi Endülüs’te muhafazakâr gramere bağlı kalmayarak ama genel kuralların da dışına taşmayarak bu alanda bazı yenilikler yapmıştır. İçtihatlarında özellikle derin bilgisi olduğu şiir ve özellikle hadislerden delil getirmesi, takdirle karşılanmıştır. İbn Mâlik’in bir başka özelliği de gramer öğretiminde yeni bir metoda geliştirmesidir. Manzum kalıba sokularak yazılan ve bir kısmı bizzat kendisi tarafından şerh edilen eserleri, bugün dahi klasik Arapça eğitimi yapan kurumlarda ezberletilen kitaplar arasındadır.


Yorum yaz