
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi
- http://tip.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ.DR. MEHMET İŞLER
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Serbest radikaller (TR)
2. Oksidanlar (TR)
3. Diabetes mellitus-insülin bağımsız (TR)
4. Antioksidanlar (TR)
5. Süperoksit dismutaz (TR)
6. Serbest radikaller (TR)
7. Glütatyon peroksidaz (TR)
8. Eritrositler (TR)
9. Enzim aktivasyonu (TR)
10. Antioxidants (EN)
11. Diabetes mellitus-non insulin dependent (EN)
12. Oxidants (EN)
13. Free radicals (EN)
14. Anemia-hypochromic (EN)
15. Enzyme activation (EN)
16. Erythrocytes (EN)
17. Glutathione peroxidase (EN)
18. Free radicals (EN)
19. Su (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Sıçanlarda etanolle oluşturulan akut erozif gastritte pentoksifilin ve trimetazidin ön tedavilerinin mide mukoza lezyonları ve lipid peroksidasyonu üzerine koruyucu etkileri Protective effects of pentoxifylline and trimetazidine pretreatments on gastric mucosal injury and the lipid peroxidation in ethanol – induced erosive gastritis in rats
24 ÖZET Sıçanlarda Etanolle Oluşturulan Akut Erozif Gastritte Pentoksifilin ve Trimetazidin ön Tedavilerinin Mide Mukoza Lezyonları ve Lipid Peroksidasyonu Üzerine Koruyucu Etkileri Amaç: Sıçanlarda etanolle oluşturulan akut erozif gastritte, pentoksifilin ve trimetazidin’in mide mukoza lezyonları ve lipid peroksidasyonu üzerine koruyucu etkilerini araştırmak. Materyal ve Metod: Çalışmaya 24 saat aç bırakılmış 64 Wistar albino erkek sıçan alınmıştır. Sıçanlara serum fizyolojik (Grup 1 ve 2; n=12, n=12), 100 mg/kg dozunda pentoksifilin (Grup 3; n=20) ve S mg/kg dozunda trimetazidin (Grup 4; n=20) ile 1 mi solüsyon halinde orogastrik yoldan ön tedavi yapılmıştır, ön tedaviden bir saat sonra, orogastrik yoldan, aynı volümde serum fizyolojik (Grup 1) veya %98 etanol (Grup 2, 3, 4) uygulanmıştır. Bir saat sonra da, aşırı doz eter ile hayvanların yaşamına son verilmiştir. Laparotomi yapılarak sıçanların mideleri çıkarılmış ve makroskopik mukoza lezyonları değerlendirilerek, doku örnekleri alınmıştır. Bulgular: Makroskopik değerlendirmede, Grup l’deki sıçanların tümünde ve Grup 3 ‘deki 7 sıçanda mide mukoza lezyonu gözlenmemiştir. Diğer hayvanlarda değişik derecelerde makroskopik lezyon vardı. Grup 3 ve 4 ‘deki hayvanlardaki mukoza lezyonları, Grup 2’dekilerden belirgin olarak azdı. Grup 3 ve 4 ‘ün ortalama histolojik mukoza lezyon skorları Grup 2 ‘dekinden anlamlı olarak daha düşüktü (p<0.001). Grup 4 'ün histolojik mukoza lezyon skoru, Grup 3 'dekinden daha düşüktü, fakat bu istatistik olarak önemli değildi. Mide mukozası MDA konsantrasyonları, Grup 1, 2, 3, ve 4'de sırasıyla, 10.24±1.53, 126.5±25.98, 100.4±38, and 1 19±52 nmol/g-doku idi (Grup 2, 3, 4; Grup 1 ile karşılaştırıldığında, p<0.001). Group 2, 3 ve 4 'ün ortalama MDA konsantrasyonları arasında istatistik önemde fark yoktu. Sonuçlar: Sıçanlarda etanolle oluşturulan akut erozif gastritte, pentoksifilin ve trimetazidin histolojik hasarlanmaya karşı benzer şekilde koruyucudur, fakat pentoksifilin makroskopik lezyonların önlenmesinde daha etkilidir. Ayrıca, pentoksifilin ve trimetazidin ön tedavilerinin, lipid peroksidasyonunun bir son ürünü olan MDA 'run oluşumu üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamaktadır.
Oral antidiyabetik veya insülinle kan şeker regülasyonu sağlanan tip II diyabetes mellituslu hastalarda oksidan-antioksidan değerlerde tedavi öncesi ve sonrası değişikliklerin karşılaştırılması
8.ÖZET AMAÇ: Bu çalışmada kan şekeri regüle olmayan Tip II DM’Iu hastalarda, oral antidiyabetik (OAD) ve insülinle kan şeker regülasyonunun, serbest oksijen radikali (SOR) aktivitesindeki azalmaya etkilerinin farklı olup olmadığını araştırmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışma, yaş ve cinsiyet açısından benzer 24 sağlıklı birey (Kontrol Grubu) ve 62 Tip II diyabetik olgu ile tamamlanmıştır. Diabetik olguların 40’ında oral antidiyabetik (OAD, gliklazid), 22’sinde insulin (insulin Mixtard) ile kan şekeri regülasyonu sağlanmıştır (OAD ve (nsülin Grupları). Tüm olgularda tedavi başlangıcında hemogram ve rutin biyokimyasal analizler yaptırılmış, diabetik hastaların komplikasyonlar yönünden biyokimyasal, oftalmolojik ve nörolojik muayeneleri tamamlanmıştır. Tüm olgularda, serum süperoksid dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (Gpx), malondialdehit (MDA) ve HbAic analizleri için çalışma başlangıcında kan örnekleri alınmış, diabetik hastalarda bu işlem kan şekeri regülasyonunun sürdürüldüğü 6 aylık dönemin sonunda tekrarlanmıştır. SOD tayininde, Randox-Ransel SOD kiti, Gpx tayininde Randox-Ransel Gpx kiti, HbA1C tayininde, Helena labaratu varlarının kiti kullanılmıştır. MDA tayini tiyobarbütürik asit yöntemiyle yapılmıştır. Bağımsız parametrik değişkenler Student t, bağımlı değişkenler paired t, nonparametrik veriler ki kare testleri ile karşılaştırılmıştır. p < 0.05 anlamlılık sınırı olarak kabul edilmiştir. BULGULAR: OAD ve fnsülin Gruplarının çalışma başlangıcındaki ve kan şekeri regülasyonunun sürdürüldüğü 6 aylık dönem sonundaki açlık kan şekeri (AKŞ) ve HbAlc düzeyleri benzer bulunmuştur. Altıncı ayın sonunda, OAD ve İnsülin Gruplarında, serum SOD aktiviteleri, başlangıç değerlerine göre anlamlı olarak artarken, serum MDA düzeyleri önemli olarak düşmüştür.Gpx aktiviteleride her iki grupta artmış, fakat OAD grubundaki artış istatistik önemde bulunmamıştır. Heriki diyabetik grupta, 54 serum MDA düzeyleri başlangıçta kontrol grubundakinden anlamlı olarak yüksek iken, şeker regülasyonu sonrası, serum MDA düzeylerinin OAD, İnsülin ve Kontrol Gruplarında benzer düzeyde olduğu gözlenmiştir. SONUÇ: Tip II diyabetik hastalarda, OAD veya insülinle sağlanan glisemik kontrol, serbest radikal (SR) aktivitesini benzer şekilde azaltmaktadır ve Tip II DM tedavisinde kullanım kolaylığıyla, hasta uyumunun daha kolay temin edilebilmesi nedeniyle OAD'ler tercih edilebilir özellik kazanmaktadır kanısındayız 55
Demir eksikliği anemisinde oral ve parenteral demir tedavilerinin eritrosit glutatyon peroksidaz ve süperoksid dismutaz aktivitelerine etkisinin incelenmesi
ÖZET AMAÇ: Bu çalışmada, demir eksikliği anemisi olan hastalarda antioksidan enzim düzeylerini değerlendirmeyi, oral ve parenteral demir tedavilerinin antioksidan enzim düzeylerine etkilerini ve demir eksikliği anemili hastaların tedavisine E vitamini eklendiğinde, antioksidan enzim düzeylerindeki değişmenin farklı olup olmadığını araştırdık. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya, 40 demir eksikliği anemisi olgusu ile yaş- cins benzer 20 sağlıklı kontrol alınmıştır. Demir eksikliği anemisi olan olgular, rastgele olarak 10’ar olguluk 4 tedavi grubuna ayrılmışlardır. GRUP I: + 2 değerli demir olarak ferroglisin sülfat (Ferro-Sanol Duodenal kapsül, 567.7 mg) oral olarak, aç kamına günde iki kapsül verilmiştir. GRUP II: +3 değerli demir olarak, ferro III hidroksid polimaltoz (Ferrum Fort draje, 100 mg) oral olarak, aç karnına günde iki kez verilmiştir. GRUP IH: Demir (ferro IH hidroksid polimaltoz; ‘Ferrum ampul 100 mg/ml’) intra müsküler olarak gün aşın uygulanmıştır. GRUP IV: Demir, Grup ÜT deki preparat ve aynı şema ile uygulanmıştır. Ancak, ek olarak, E vitamini (Epynal draje 500mg) günde bir kez oral olarak verilmiştir. Tedavi başlamadan önce, hemoglobin, hematokrit, serum demir, demir bağlama kapasitesi, ferritin, eritrosit SOD ve GSH-Px için kan örnekleri alınmıştır. Oral tedavi alanlarda (Grup I ve II) ö.ayın sonunda, parenteral demir tedavisi alanlarda (Grup HI ve IV) 2’ci ayın sonunda hematolojik ve biyokimyasal ölçümler tekrarlanmıştır. SOD ve GSH-Px tayini, Randox marka ticari kit kullanılarak yapılmıştır. BULGULAR: Eritrosit SOD aktivitesi, anemik olgularda, kontrol grubuna göre önemli olarak düşük düzeyde (pO.0001) iken, anemik ve sağlıklı kontrollerde eritrosit GSH-Px aktivitesi açısından farklılaşma gözlenmemiştir. Grup IFdeki olguların hemoglobin ortalamasında başlangıç değerlerine göre tedavi sonrasında yükselme olmuş, ancak bu yükselme anlamlı bulunmamıştır. Diğer gruplarda, tedavi sonrasında, öncesine göre hemoglobin değerleri önemli olarak yükselmiştir. Hematokrit değerlerindeki değişiklikler de hemoglobin değişikliklerine paralel seyretmiştir. Serum demir ve ferritin düzeyleri, tüm gruplarda tedavi öncesine göre anlamlı olarak artmıştır. Tüm anemik alt gruplarda, tedavi öncesi eritrosit SOD aktivitesi Kontrol Grubundakinden önemli 22 olarak düşük bulunmuştur. Tedavi sonrası dönemde, Grup H’deki SOD aktivitesinin Kontrol Grubundakinden hala düşük olduğu gözlenmiş (p=0.0017), tedavi sonrasında diğer grupların SOD aktivitelerinin önemli olarak artarak, kontrol grubundakine benzer hale geldiği saptanmıştır. Tedavi öncesi GSH-Px aktiviteleri tüm anemik gruplarda, kontrol grubundakine benzer bulunmuştur. Grup Di ve IV’te (parenteral demir verilen gruplarda), GSH-Px aktiviteleri, tedavi sonrasında, öncesi değere göre anlamlı olarak düşmüştür. SONUÇ: Demir eksikliği anemili olgularda, sağlıklı kontrol grubuna göre, eritrosit SOD aktivitesi daha düşük iken, GSH-Px aktivitesi benzerdir. Demir tedavisi ile aneminin düzeltilmesi, SOD aktivitesinin de normale gelmesini sağlamaktadır. Paranteral demir uygulanan olgularda GSH-Px enzim aktivitesi düşmektedir, fakat bu düşüş birlikte E vitamini de verilirse daha az olmaktadır. Pratikte, per oral demir tedavisi uygulanacağı zaman Fe4″1-1″ tercih edilmemelidir ve paranteral demir tedavisi yapılacak olguların tedavisine E vitamininin de eklenmesi, oksidan stresi azaltacağı düşüncesiyle önerilebilir. 23


Yorum yaz