
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi
- http://tip.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ.DR. GALİP AKHAN
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Halı dokuyanlarda karpal tünel sendromu sıklığı The Prevalence of CTS among carpet weaver
46 ÖZET Hah Dokuyanlarda Karpal Tünel Sendromu Sıklığı Bu çalışmada KTS’ye neden olduğu bilinen el ve bilek hareketlerinin yapılarak çalışıldığı iş kollarından biri olan halı dokuyanlarda KTS sıklığı araştırıldı. Rastgele olarak seçilen hah dokuyucular ile yine rastgele olarak seçilen kontrol grubu KTS yönünden karşılaştırıldı. Tümü kadm olan 60 kişilik çalışma ve 20 kişilik kontrol grublannda semptomatik ve fonksiyonel durumlarının tayini için W.David ve ark geliştirdiği semptom skorlaması ve fonksiyonel skorlamadan oluşan bir anket uygulandı, tam bir fizik ve nörolojik muayane yapıldı. KTS kriteri olarak ENG ile median ve radial sinilerin duyusal latans farkının 0.4 msn veya daha uzun olması kabul edildi. Sonuçlarda; total semptomatik skor ortalaması çalışma grubunda 23.62 (95% CI: 20.97 to 26.28) idi. Bu değer ortalaması 14.05, %95 CI: 12.49 to 15.60 (Mann Whitney U istatistik 242, U’: 938, pO.0001) olan kontrol grubundan daha yüksekti. Total fonksiyonel skor ortalaması çalışma grubunda 14.61 (95% CI: 13 tol6.32) idi. Bu değer ortalaması 9.8 95% CI: 8.81 to 10.71 (Mann Whitney U statistic 285, U’: 895, p=0.0006) olan kontrol grubundan daha yüksekti. Hah dokuyanlarda semptom ve fonksiyonel skorlar arasındaki korelasyon Paired t testi ile karşılaştırıldığında anlamlı bulundu. ( r = 0.8374) ENG sonuçlarına göre çalışma grubunda 35 (44%) vaka ve 49 elde (40.83%) KTS saptanırken, kontrol grubunda 4 (20%) vaka ve 5 elde (12.5%) KTS tanısı kondu. (Fischer OR 5.6, 95% CI: 1.67-18.73, p=0.0041). Hem klinik bulguları hem de ENG ile KTS tanısı almış 33 vaka saptandı. Klinik muayenesi normal olan 2 vakada ENG ile KTS tanısı konulurken, klinik muayene ile KTS düşünülen 11 vakada ENG ile KTS saptanmadı. Hah dokuyucular ve kontrol grubundaki KTS oranları Chi-square testi ile değerlendirildiğinde anlamlı olarak bulundu.( y2, SD, p=0.0067) Anahtar Sözcükler: KTS, Uğraşı, Riskfaktörü, Sıklık, ENMG
EEG aktivasyon yöntemlerinden parsiyel uyku yoksunluğu sonrası çekilen uyanıklık ve uyku EEG’lerinin elektrodiagnoza katkısı
46 ÖZET UY’nun epileptik hastalarda kullanılan EEG aktivasyon yöntemlerinden biri olduğu bilinmektedir. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol grubundaki olgulara PUY sonrası uyanıklık ve uyku EEG’leri çektik. Bilindiği gibi, uyku EEG’ si incelemenin hem sûresini hem de ücretini artıran bir yöntemdir. Bu çalışmada, PUY sonrası tek seferde alınan uyku kayıtlarının yararım uyanıklık kayıtlan ile karşılaştırdık. Amacımız, PUY sonrası uyanıklık EEG’sinin uyku EEG’si kadar verimli olup olmadığını, UY sonrası uyanıklık EEG’si mi, uyku EEG’si mi yoksa her ikisini de mi çekmemiz gerektiğini araştırmaktı. Bu çalışma, interiktal EEG’leri normal olan epilepsili 41 hasta ve 22 kişilik sağlıklı kontrol grubu üzerinde yapıldı. Hastaların 35 ‘i antiepileptik tedavi altındaydı. Çalışmamızda hastaların tedavileri kesilmemiştir. Olgulara aile fertlerinin de yardımıyla gece uyku süreleri 4 saati geçmeyecek şekilde PUY uygulanmıştır. Olgular çekim için hafif karartılmış bir odaya alınmışlardır. Uyku EEG çekimi öncesi her olguya oral olarak 1000-1500mg kloral hidrat verilmiştir. Tüm olgulara, uykusuz bırakıldıkları geceyi takip eden sabah ve öğle saatlerinde, skalp elektrotlanyla referans ve bipolar anterior, posterior ve korona! montajları içeren 24, 32 kanallı dijital EEG cihazı kullanılarak; göz açma ve kapama, hiperventilasyon ve fotik stimulasyon uygulanarak 20 dakika standart uyanıklık EEG incelemesi yapılmıştır. Bunu hasta uykuya başladıktan sonra çekilen 60 dakikalık uyku EEG’si kaydı izlemiştir. Elektrotlar uluslararası 10-20 sistemine göre yerleştirilmiştir. Uyku evreleri, Dement ve Kleitman’a göre sınıflandırılmıştır. Tüm EEG’ler değerlendirmede; epileptik anormallikler jeneraHze veya lokalİze, diken veya keskin dalgaları içeren paroksismal deşarjlar olarak Verilerin istariksel analizi, chi-square testi, Fischer’s exact testi ve Mann- Whitney-U testi kullanılarak yapılmıştır. Çalışmamızın sonuçlarına göre, interiktal rutin EEG’leri normal olan hastaların PUY sonrası çekilen EEG’ lerinde %51 oranında bozukluk, %46 oranında epileptik aktivke görülmüştür. Sonuçlar istatücsel olarakta anlamlı bulunmuştur. PUY sonrası 47 epileptik aktivasyon hastaların %41’inin uyku, %19’unun uyanıklık, %14’ünün ise hem uyku hem uyanıklık EEG’lerinde görülmüştür. Epileptik aktivasyon uyku EEG’lerinde daha fazla görülse de bu fark istatiksel olarak anlamh bulunmamıştır. Sonuç olarak, PUY takip eden uyanıklık ve uyku EEG’leri rutin EEG’lerden daha fazla epileptik aktivite ortaya çıkarır. PUY sonrası çekilen EEG’lerin diagnoza katkısı yadsınamaz. PUY sonrası sadece uyanıklık EEG’si çekmek, epüeptik aktiviteyi ortaya çıkarmayabilir. PUY sonrası uyanıklık EEG’sini takiben uyku EEG’si çekmenin elektrodîagnoza daha fazla katkı sağlayacağı görüşündeyiz.
Başağrılarında sosyodemografik ve klinik özellikler Sociodemographic and clinical characteristics of headache
ÖZET Başağnlannda Klinik ve Sosyodemografik Özellikler Bu çalışmada Nöroloji polikliniğimize Temmuz 1994 – Aralık 1996 tarihleri arasında başağrısı yakınması ile başvuran 1316 kadın ve 181 erkek hastanın dosyası retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Primer başağrılarından migren ve GTBA’nın klinik ve sosyodemografik özellikleri karşılaştırılmıştır. Kadınların polikliniğe başvurma oranı erkeklerden daha yüksekti. Ayrıca migreni ilerde kadın oranı GTBA’lılardan daha fazlaydı (p:0,0032). Migrenlilerin yaş ortalaması GTBA’lılardan daha düşüktü (p< 0,0001). Her iki grupta da en çok ev hanımları, memur, öğretmen ve öğrencilerde başağrısı görülmekle birlikte, istatistiksel açıdan anlamlı değildi. (p:0,9434). Migrenlilerde ve GTBA'lılarda ağrı yerleşim bölgelerinin farklı olduğu görüldü (p<0,0001). Migrenlilerde yarım başağrısı, GTBA'lılarda bütün başağrısı daha sıktı. Şiddetli başağrısı migrenlilerde daha sıktı ( p<0,0001). Başağrısı migrenlilerin %99,10'unda, GTBA'lıların ise %10,43'ünde zonklayıcı özellikteydi. Migrenli ve GTBA'lılarda başağrılannın başlama zamanlarının gün içinde dağılımı farklıydı (p<0,0001). Başağrısı GTBA'lılarda sabah, akşam ve gece; migrenlilerde sabah, gece ve öğleden sonra daha sıktı. Migrenlilerde prodrom belirtilerinin daha fazla ve GTBA'lılardan farklıydı (p<0,0001). Başağrısını arttıran sebepler de her iki grupta farklıydı ( p <0,0001). Menstrüasyon, açlık, yiyecek, ışık, gürültü migrende daha fazlayken, ruhsal sebepler migren ve GTBA'nda hemen hemen eşitti. Başağrısına eşlik eden semptomlar da migren ve GTBA'nda farklıydı ( p<0,0001). Migrende kusma, bulantı, fonofobi, görsel bulgular, baş dönmesi daha fazlaydı. Migrenlilerde uyku, karanlık, kusma, dinlenme ve sessizlik başağrısını azaltmada daha yüksek oranda etkiliydi (p<0,0001). Her iki grupta da başağrısını azaltan en önemli etken ağrı kesici kullanımıydı. GTBA'lılarda ruhsal belirtilerin migrenlilere göre daha yüksek oranlarda olduğu görüldü (p=0,0023). Sonuç olarak migren ve GTBA'nın klinik ve sosyodemografik özeliklerinin farklı olduğu gözlenmiştir. Ayırıcı tanıda bu özelliklerin dikkate alınması gerektiği düşünülmüştür. Anahtar Sözcükler: Başağrısı, Gerilim tipi başağrısı, Klinik özellikler, Migren, Sosyodemografik özellikler 71


Yorum yaz