
-
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ.DR. FARUK BEŞER
Üniversite: Sakarya Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
2. İslam dini (TR)
3. İslam Hukuku (TR)
4. Müslümanlar (TR)
5. Gayrimüslimler (TR)
6. Besinler (TR)
7. İslam dini (TR)
8. İslam Hukuku (TR)
9. Diyet (TR)
10. Akile (TR)
11. İslam dini (TR)
12. İslam Hukuku (TR)
13. Faiz (TR)
14. İslam Hukuku (TR)
15. Roma Hukuku (TR)
16. İslam Hukuku (TR)
17. İletişim özgürlüğü (TR)
18. İletişim araçları (TR)
19. İletişim (TR)
20. Nutritions (EN)
21. Non muslem (EN)
22. Muslims (EN)
23. Islamic Law (EN)
24. Islam religion (EN)
25. Beverages (EN)
26. Akile (EN)
27. Diet (EN)
28. Islamic Law (EN)
29. Islam religion (EN)
30. Interest (EN)
31. Islamic Law (EN)
32. Islam religion (EN)
33. Roman Law (EN)
34. Islamic Law (EN)
35. Communication (EN)
36. Communication means (EN)
37. Communication freedom (EN)
38. Islamic Law (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
İslam Hukukunda yiyecekler açısından Müslim-gayri Müslim ilişkileri Muslim-non-Muslim relationship from point of foods in Islamic law
ÖZET Kur’ân ve sünnette yiyecek ve içecekler geniş olarak ele alınmış; helal ve haram hükümleri konmuş, bunların bazısının illetleri açıklanmıştır. İslâm Hukuku ile ilgili eserlerde, yiyecek ve içecekler ile ilgili hükümler özel başlıklar altında ele alınmıştır. İslâm hukukçuları naslardan yiyecek ve içecekler ile ilgili hükümlerin dayandığı genel esasları ortaya koymuşlardır. İslâm Hukukunda yiyecek ve içecekler ile ilgili getirilen sınırlamaların çeşitli illetleri vardır. Temizlik, insan sağlığı, hayatın korunması, aklın korunması, insanlar arası düzenin korunması, kulluğun ifası, inanç farklılığı gibi. Naslara baktığımız zaman İslâmda yiyecek ve içecekler ile ilgili sınırların tespitine bu kadar önem verilmesinin çeşitli hikmetlerini bulabiliriz. Bunlardan biri insan fıtrat ve tabiatını korumaktır. Bir diğeri insanın bedenen ve ruhen en sağlıklı ve verimli hale ulaşmasıdır, insanın ibadetlerinde huşu ve huzur bulmasını temin etmektir. İslâm, müslümanın çeşitli alanlardaki faaliyetlerinin hükümlerini belirlerken inanç farkını dikkate aldığı gibi yiyecek ve içecekler alanındaki hükümlerde de bunu dikkate almıştır. Hatta bu konuda gayri müslimleri sahip oldukları inançlarının ve küfürlerinin niteliklerine göre farklı değerlendirmiştir. Ele alman konularda mezheplerin farklı görüşleri, mukayese yapılabilmesi için verilmiştir. Genel olarak Hanefi mezhebi esas alınmıştır. ıx
İslam Hukukunda akile müessesesi The Institutional akile in Islamic Law
TÜRKÇE ÖZET İslam Hukukunda Âkile Müessesesi adlı bu yüksek lisans tezinde, İslam ceza hukuku alanında hata ve şibh-i amd (kasıt benzeri) yoluyla işlenen cinayetlerin diyetinin kimler tarafından ve ne şekilde ödeneceği ele alınmıştır. Âkile Müessesesi; hata ya da şibh-i amd sonucu meydana gelen bir yaralama ya da öldürme olayına belirlenen ağır mâlî ödemenin aralarında “tecavüze karşı yardımlaşma”ya sebep olacak bağlar bulunan birçok kişi tarafından ödenmesi esasına dayanır. Kasıt unsuru taşımayan öldürme ve yaralamalarda İslam Hukukunca diyetin ödenmesinde cani ile beraber âkilenin sorumlu tutulmasındaki müessir sebep(illet), âkile bireyleri arasında tecavüze karşı karşılıklı dayanışmanın (tenâsur) bulunmasıdır. Diyetin âkileye taksimi ile, öldürme kasdı taşımayan failin, yüksek bir meblağ olan mâlî ödemede iktisaden sıfırlanmaması için ona bir yardım ve mağdur tarafın da maddî ve manevî zararının giderilmesi hedeflenmiştir. Âkilenin diyeti ödeme süresi, üç senede tamamlanmak üzere icma ile belirlenirken, Mâlikî fakihlerince, sıkıntıya düşmeden yerine getirilmesi için âkileyi oluşturan sayı geniş tutulmaya çalışılmıştır. Âkileyi oluşturan gruplar Hz.Peygamber (s.a.v.) zamanında caninin asabesi ve kabilesi iken Hz.Ömer (r.a.) zamanında, âkile olarak divan oluşturulmuştur. Hanefî ve Mâlikîlerce, divan uygulamasından istifade ile, çeşitli iş ve meslek gruplarının da birer âkile olabileceği hükmüne varılmıştır. Âkile içerisinde dayanışma ehli olmayan kadın, çocuk ve delilerden diyet alınmaz. Bütün vatandaşları kapsayacak şekilde düzenlenen âkile müessesesinde, caninin âkilesi bulunmaması veya fakir olmaları durumunda, diyeti devlet üstlenir. Bu çalışmada, Hz.Peygamber (s.a.v.) ve sahabe tatbikatı esas alınarak bütün mezheplerin görüşleri değerlendirilmek suretiyle âkile müessesesinin günümüzde de -aralarında dayanışma bağı olabilecek meslek gruplarına- uygulanabilirliği tespit edilmiştir. Âkile, can ve mal güvenliğinin sağlanmasında önemli bir fonksiyon icra edebilecek olan, sosyal dayanışma ve murakabenin ortaya konduğu orijinal bir alternatif müessese olarak düşünülebilir. vıu
İslam Hukukunda faizin illeti Disease of interest in Islamic Law
ÖZET İslâm Hukukçuları hadislerden hareketle, faizin hangi mallarda ve hangi şartlarda gerçekleştiğini yani faiz illetinin ne olması gerektiğini tesbit etmeye çalışmışlardır. Buna göre paralarda faiz illeti; Hanefîler ve Hanbelîlere göre, “cinsle beraber tartılır olma özelliği”, Şâfiîler ve Mâlikilere göre, “para olma özelliğinin hakim unsur olması”, bazı fakihlere göre de, “tam para olma özelliği olması” dır. Paraların dışındaki mallarda ise faiz illeti; Hanefîler ve Hanbelîlere göre, “cinsle beraber ölçülür olma özelliği”, Şâfiîlere göre, “gıda olma özelliği”, Mâlikilere göre, “stoklanabilen gıda olma” dır. Ancak söylendiği devrin şartlan için uygun olabilen bu faizde illet anlayışları günümüz iktisadî ve ticarî hayatına tam uyum sağlayamamaktadır. Buna göre, günümüzde ticarî ve iktisadî hayatımıza cevap verebilecek faiz illeti “cinsle beraber mislî mal olmadır”. vıu
Roma Hukukunun İslam Hukukuna etkisi sorunu An Influence affair of the Roman Law over the Islamic Law
ÖZET Bu çalışmamızda bazı batılı hukukçular tarafından ileri sürülen, Roma Hukukunun İslâm hukukuna etki ettiği ve onun bu kadar düzenli ve sistemli bir şekilde oluşmasını Roma Hukukuna borçlu olduğu iddiaları değerlendirilmiştir. Bu iddialar ilmi bir anlayışla cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Hukuk sistemlerinin de diğer beşer kanun ve müesseseleri gibi kendisinden önce gelenlerin ve çağdaşlarının tesirleri altında kalmış olmaları tabiî bir hadisedir. Şayet İslâm hukuku da kendinden önce gelmiş olan hukuk sistemlerinden ve Roma Hukukundan şu veya bu şekilde etkilenmişse bunda şaşılacak bir şey yoktur. Ancak yaptığımız araştırmada böyle bir tesirin olmadığı anlaşılmıştır. İki hukuk arasında bazı kaidelerin birbirine benzemesi normaldir. Çünkü insanların da önceden tesbit ettiği bazı kaideler, İslâm hukukuna da uygundur. Zaten İslâm hukukunun, yabancı kaynaklardan faydalandığının zannedilmesinin sebebi de budur. Bu çalışmada, birbirine benzeyen kaidelerin yanısıra iki hukuk arasındaki genel farklılıklara da değinilerek bilgi verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hak, Hukuk, Roma Hukuku, İslâm Hukuku, Etkilenme. VI 11
İslam Hukukunda haberleşme ve haberleşme hürriyeti The Communication and freedom of communication in ıslamic Law
ÖZET Bu araştırmanın amacı İslâm Hukukuna göre “haberleşme hürriyeti”nin muhtevasını ve sınırlarını belirlemektir. Tezde temel kavram haberleşme hürriyeti olmakla birlikte konunun alt yapısını oluşturan haberleşme ve haberleşme araçları ile hürriyet ve hürriyetle ilgili kavramlar da incelendi. Haberleşme kavramı “iletişim”in bir alt dalı olarak belirlendi ve unsurları esas alınarak “haber, haberin kaynağı ve haberi alan” şeklinde alt başlıklara ayrıldı. Ayrıca, haberleşmede kitle haberleşme araçlarının günümüzde ulaştığı seviye dikkate alınarak haberleşme araçlarının mülkiyeti, fonksiyonları ve denetlenmesi ele alındı. Hürriyet kavramının çerçevesini belirlemek üzere de hak, hukuk, devlet, hukuk devleti kavramları incelendi ve hürriyetlerin sımrlandmlmasmın gerekçeleri ortaya kondu. Haberleşme hürriyeti kavramı, iki ana hak içermektedir: Haber alma hakkı ve haber yayma hakkı. Bu haklan doğuran ilkeler İslam hukuk doktrininde “meşru tecessüs” ve “tezkiye” başlıkları altında yer almıştır. Bu hakların sınırlan ise kamu yararını amaçlayan prensipler ve kişilik haklan ile belirlenmektedir. Bu araştırmaya göre İslâm Hukuku vahye dayalı bir hukuk sistemidir ve bütün kavramlar gibi haberleşme hürriyeti kavramı da vahyin öngördüğü esaslara göre şekillenir. İslâm Hukukunun en büyük gayesi yararın gözetilmesi ve zararın uzaklaştmlması yoluyla insanın halinin iyileştirilmesi ve toplum düzeninin sağlanmasıdır. Haberleşme hürriyeti kavramı da bu gaye doğrultusunda İslâm’ın ilkeleri ile şekillenmiştir. Haberleşme hürriyeti sadece insan varlığının vazgeçilmez bir hakkı değil, aynı zamanda İslâm dininin ferdi ve toplumu iyileştirme gayesinin gerçekleşmesi için zorunlu bir ilkedir. Bu gaye doğrultusunda, fert ve topluma zarar verecek ölçüde bir haberleşmeye izin verilemez. Haberleşme hürriyeti, kamu yararını hedefleyen Allah haklarım ve kul haklan diye bilinen kişilik haklarını ihlal etmeyi amaçlayamaz. vii IC YîteEKÖĞRETIM RU&ULtf DOKÜMANTASYON MBMffifi
DOÇ.DR. FARUK BEŞER İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
DOÇ.DR. FARUK BEŞER İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Prof. Dr.Ahmet TURAN / Prof. Dr. Hüseyin PEKER / Prof. Dr. İsa DOĞAN / Doç. Dr. Yılmaz
CAN
Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Abdullah AYDINLI / Prof. Dr. Faruk BEŞER / Prof. Dr. Suat CEBECİ
Selçuk Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet ÖNKAL / Prof. Dr.Hakkı SEZER / Prof. Dr. Şerafettin GÖLCÜK /
Prof. Dr. Yusuf IŞICIK
Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI / DOÇ. Dr. A. Turan YÜKSEL
Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr.Ahmet Saim KILAVUZ / Prof. Dr. Erol AYYILDIZ / Prof. Dr. Hayati HÖKELEKLİ
Prof. Dr. İzzet ER / Prof. Dr. Mustafa KARA
IV
IV
DERGİ YAYIN KURALLARI
a. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup, haziran ve
aralık aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlanır.
b. Dergide yayınlanan yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.
c. Derginin yayın dili Türkçe’dir. Türçe özet verilerek yabancı dildeki makaleler de
yayınlanabilir
d. Dergide yayınlanmak üzere verilen yazılar Yayın Kurulu tarafından konusu ve


Yorum yaz