
-
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ.DR. BİNNAZ BAYTEKİN
Üniversite: Sakarya Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
2. Türk kadını (TR)
3. Scheinhardt, Saliha (TR)
4. Kadın yazarlar (TR)
5. Jekinay, Alev (TR)
6. Göçmen edebiyatı (TR)
7. Roman (TR)
8. Niteliksiz Adam (TR)
9. Musil, Robert (TR)
10. Modernizm (TR)
11. Felsefe (TR)
12. Batı edebiyatı (TR)
13. Almanca (TR)
14. German literature (EN)
15. Germany (EN)
16. Demirkan, Renan (EN)
17. Migrations (EN)
18. Migrant literature (EN)
19. Jekinay, Alev (EN)
20. F (EN)
21. German (EN)
22. Western literature (EN)
23. Philosophy (EN)
24. Modernism (EN)
25. Musil, Robert (EN)
26. Man without qualities (EN)
27. Nove (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Almanca yazan Türk kadın yazarların Alman edebiyatına katkıları Benefits of Turkish female writers in German, on German literatur
ÖZET Bu çalışma ile öncelikle Almanya’da 1945 sonrası Alman Edebiyatı.Göçmen Edebiyatı ve Yabancılar Edebiyatım ele alarak, Almanya’ da yaşayan Türk bayan yazarlarımızdan Alev Tekinay,Renan Demirkan,Saliha Scheinhardt’ın hayatlarına bir giriş yaptım.Daha sonra her bir yazarın birkaç eserini içerik kurgu ve konu bakımından inceledim.Ele aldığım bu yazarların eserlerinde sundukları değişik motifleri inceleyerek bazı sonuçlar çıkarmaya çalıştım.Bu edebiyatın Alman Edebiyatına olabilecek katkıları üzerinde durdum.Bu bağlamda yazarların birkaç eserini birbirleriyle karşılaştırarak konuyla ilgili veriler elde etmeye çalıştım.Genel olarak baktığımızda her üç yazarda eserlerinde hayatın somut sorunlarını dile getirmiştir.Her üç yazarında ortak konulan Almanya’da yaşayan Türklerin oraya uyum aşamasında oluşan olumlu ve olumsuz sonuçlandır.Her üç yazarın eserlerinde konular temelinde aynıdır,fakat okuyucuya yansıtmaları farklıdır. Saliha Scheinhardt genellikle eserlerinde kadın kahramanlara yer verip,Alman toplumunda yaşayan kadınların iç dünyalarında yaşadıkları çelişkileri ve kimlik arayışlarım dile getirmiştir. Alev Tekinay ise konu bağlamında kendisini yalnızca göç olayları ve Türklerle sımrlamayıp,özgürlük,insanlık,sevgi,banş gibi evrensel konulan da ele almıştır. Renan Demirkan ise genellikle göç olaylan ve bu göçlerin Türkler üzerindeki etkilerini dile getirmiş olmasına rağmen psikolojik ağırlıklı eserlerde vermiştir.Fakat her üç yazanınızda bu konulan ele alırken kendi çizgilerinden hiç çıkmamış,kendi kültürlerini eserlerine yansıtmışlardır.Eserlerinde düz,akıcı bir anlatım biçimi kullanmışlardır. Sonuç olarak bu çalışmamla Almanya’da yaşayan Türk kadın yazarlanmızdan Alev Tekinay,Renan Demirkan,Saliha Scheinhardt’ın Alman Edebiyatına olası katkılannı araştınp,eserlerinde Türkiye’yi,Türk Kültür ve Geleneklerini nasıl ve hangi noktalarda ele aldıklanm,bu konulan ele alırken nasıl bir bakış açısı sergilediklerini ve hangi ortak motifleri kullandıklannı göstermeye çalıştım. III
Dil ve politika Langugage and politics
ÖZET Anahtar Sözcükler: Retorik, Dil, İletişim, Politika Bu tez; dilin toplum hayatındaki önemi ve gerekliliğine yardımcı olacak bir şekilde hazırlanmıştır. Politika ve dil konusu bir devletin önemli faktörlerini taşımasından dolayı iki konu birbirinden ayrı bir özet halinde toparlanmıştır. Tezin araştırma ve eğitime yönelik kamu sübvansiyonu ne kadar cömert ve dürüst yürütüldüğü bu yana, ortaya çıkan gerçekler, politikada bir dilin ne kadar önemli olduğu ve politikanın ne şekilde topluma arz edildiği, bu tezde araştırılarak ortaya konulmuştur. Sonuç olarak politikanın 21. y.y.’daki önemini bu tezde yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkarmıştır. Modern çağda politikacıların güvenirliği, dürüstlüğü, davranışı v.s toplumları etkilemekte olup, kullandığı üslup ve ahlaklı davranış şekilleri, ayrıca sosyal yaşamlarındaki tavırları insanlar tarafından değerlendirilmektedir. Politikacının toplumuna karşı kullandığı dil, o toplumu gerçekten etkileyip etkilemediği o politikacının başarısına bağlıdır. Sonuç olarak dilin politikada, politika yapmada öneminin büyük olduğu ve gerekli olduğu anlaşılmıştır. Bu etmenler siyasi yapıyı da biçimlemektedir.Bu siyasi yapı kendine özel yönetimini ve eğitimini gerçekleştirmektedir. Oluşan bu kültürde bireyler yetişmekte, bu bireyler de siyasetçi olarak devleti yöneten siyasetçiler olmaktadır. Dilin politikadaki bütünlüğü vazgeçilmez bir bütünlüktür. Dilin ne kadar önemli olduğu sonuç olarak tezde belirtilmiştir. IV
Robert Musil’in Niteliksiz Adam adlı yapıtında bazı felsefi yaklaşımlar ve dil bağlantısı The Philosophical approaches and the lingual interrelationship in his book called the man without qualities of Robert Musil
ÖZET Bu çalışma ile öncelikle Avusturyalı yazar Robert Musil’in hayatına bir giriş ve içinde bulunduğu dönem olan Modemizm’in başlangıç yıllarının koşullarının bir incelemesini yapmaya çalıştım. Daha sonra Musil’in yaklaşık 30 yılda meydana getirdiği ve dünya klasikleri arasında yerini almış olan ‘Niteliksiz Adam’ (Der Mann Ohne Eigenschaften) adlı yapıtını hem içeriğindeki biçimselliği, yani anlatım üslubu, hem de felsefi yönleriyle ele almaya çalıştım. Musil’in kendine özgü olan dilsel ve felsefi yönleri ele alıp bunlarla okuyucuda uyandırmaya çalıştığı bilinci inceleyip bazı sonuçlar çıkarmaya çalıştım. Bu bağlamda da “Niteliksiz Adam’ adlı eseri, diğer başyapıtlardan ve romanlardan farklı kılan, onun kendine dair bir doku ve içerik bütünleşmesine sahip olmasıdır. Yani bir diğer deyişle, bütün metin, hem kendi içinde ayrı ayrı neden-sonuç ilişkileri taşır, hem de başlı başına koskoca bir neden sonuç ilişkisini oluşturmaktadır. Bu özellik tüm çalışmamın merkezini teşkil etmiş ve 3. ve 4. bölümlerde bu neden-sonuç ilişkisinin hangi yollarla kurgulandığını açıklamaya çalıştım. Musil’in bu farklı romanında da ele almış olduğu, o döneme kadar çeşitli edebi eserler aracılığıyla birçok kez dile getirilmiş aydın-toplum sorunsalının okura neden daha farklı ve güçlü bir biçimde ulaştığını araştırdım. Bu noktada, eserde bu sorunsalı çevreleyen bir siyasi çizginin olduğu kesindir: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (Habsburger Monarchic). Ancak burada hemen belirtmeliyim ki, romanın bu siyasi yönü çalışmamı kapsamamaktadır, çünkü bu konu Musil’in kişisel bir eleştirisini temsil etmektedir. Yalnızca kaçınılmaz olan aydın-toplum sorunsalına katkısı olan bazı arka plan bilgileri çalışmamda yerini almıştır. Bulgularımdan en önemlisi, Musil’in diğer eserlerinde işlediği tüm konular gibi, bu konuyu da birçok yazardan daha farklı bakış açılarından ve özellikle de Modemizm’in yeni yeni yeşeren bakış açılarından fokuslamış, değerlendirmiş olmasıdır. Burada ise en dikkat çekici unsur, modernizmin getirmiş olduğu, görecelik olgusudur. Eserde düz, akıcı (linear) bir anlatım biçimi yerine, çeşitli metin türleri ile (deneme, anekdot, anılar) kesintiler, bölünmeler ve ilaveler mevcuttur. Bu noktada dilin yalnızca bir araç olmaktan çıkıp, bundan daha fazlası haline getirildiğini göstermeye çalıştım. Bir aktarım aracı olan dilin, Musil için, aynı zamanda bir duygu veya oluşumu da temsil ettiğini söyleyebilirim. Sonuç olarak, Robert Musil’in “Niteliksiz Adam’ adlı yapıtında adeta kendisinin yarattığı bir dil olduğunu (kendisine ait bir dil derken, evrensel olanı anlatmaya çalışma biçimini kastetmekteyim) ve bu kendine ait dil ile bir toplum modeli aracılığıyla tüm toplumların ve içindeki birey veya aydınların iç çelişkilerini vurgulamaya çalıştığını göstermeye gayret ettim.


Yorum yaz