
-
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi
- http://tip.sdu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ.DR. AHMET ALTINBAŞ
Üniversite: Süleyman Demirel Üniversitesi
Bölüm: Tıp Fakültesi

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
35 ÖZET Romatizmal Mitral Kapak Hastalığında Mekanik Kapak Replasmanı Sonrası Sol Atriyal Apendiks Fonksiyonlarının Araştırılması Sol atriyal (SA) ve sol atriyal apendiks (SAA) trombüs sıklığının mitral yetersizlikli (MY) olgularda daha düşük olduğu bilinmektedir. Ciddi mitral darlığı (MD) olan olgularda ise SA ve SAA trombüs görülmesi sıktır. Romatizmal mitral kapak hastalarında S A ve SAA değişik derecelerde etkilenmektedir. SAA fonksiyonlarının Doppler akımlarıyla objektif olarak değerlendirildiği bir çalışmaya literatürde rastlamadık. Çalışmamızda saf MY, kombine MD+MY ve saf MD gruplarından oluşan romatizmal kapak olgularının, operasyon öncesi ve sonrası SAA fonksiyonlarını inceledi. Çalışmaya romatik mitral kapak hastalığı olan 46 olgu alındı (31 kadın ve 15 erkek, ortalama yaş 44+12 yaş ). Olgular mekanik mitral kapak replasmanından 1-2 gün önce ve operasyon sonrasındaki ortalama 7 gün içinde transtorasik ve transözefajial ekokardiyografi ile değerlendirildi. Operasyon öncesi SAA pik boşalma hızlan saf MD, MD+MY ve saf MY gruplarında sırasıyla 0.17 m/sn, 0.22 m/sn ve 0.48 m/sn idi. Operasyon öncesi ekokardiy o grafik spontan eko kontrast (SEK) sıklığı saf MD grubunda %57, MD+MY grubunda %37 ve saf MY grubunda %6 iken, trombüs sıklığı saf MD, MD+MY ve saf MY gruplarında sırasıyla %21, %12 ve %0 idi. Operasyon sonrası SAA pik boşalma hızı saf MD, MD+MY ve saf MY gruplarında sırasıyla 0.34 m/sn, 0.25 m/sn ve 0.25 m/sn olarak saptandı. Operasyon sonrası SEK sıklığı saf MD grubunda %42, MD+MY grubunda %3 1 ve saf MY grubunda %3 1 iken, trombüs sıklığı saf MD, MD+MY ve saf MY gruplarında sırasıyla %14, %6 ve %12 olarak bulundu. MY grubunda operasyon sonrası SAA fonksiyonlarında bozulma, SEK ve trombüs gelişimi belirgindi. SAF MD grubunda ise operasyon sonrası SAA fonksiyonlarında düzelme görüldü. Ancak trombüs ve SEK gelişimi açısından operasyon öncesine göre bir farklılık saptanmadı. Ciddi MY olan olgularda mekanik kapak replasmanı, SAA fonksiyonlarını bozmaktadır. Yine MY’ i olgularında mekanik kapak replasmanı sonrası, trombüs 36 gelişme riskinde belirgin artış olduğu açıkça ortaya konmuştur. Bu MY’ne ek olarak atriyal fibrilasyon ve azalmış SAA fonksiyonu olan olgularda daha belirgindi. SAA boşalma ve dolma akım hızlan operasyon öncesi ve sonrası SAA fonksiyonlarım gösteren en önemli parametrelerdir. Bozulmuş SAA fonksiyonları, SEK ve trombüs gelişme riski açısından önemli uyarıcı rol oynar. Operasyon sonrası bozulmuş SAA fonksiyonu olan hastalarda daha yoğun antikoagülasyon yapılması yararlı olabilir. Anahtar sözcükler: Mekanik kapak, Romatizmal mitral kapak, Sol atriyal apendiks, Spontan eko kontrast, Trombüs
ÖZET Deneysel Ateroskleroz Modelinde Homosistein Düşürücü ve Antioksidan Tedavinin Anti-Aterosklerotik Etkinliği Birçok deneysel çalışmada, sadece endotelyal hücreler, vasküler düz kas hücreleri ve adventisyal hücreler tarafından üretilen serbest oksijen radikallerinin ateroskleroz için önemli bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Hiperkolesterolemi, diyabet, yüksek tansiyon, sigara ve yaşlanma ile ROS artmaktadır. Hiperkolesterolemi, ateroskleroz ve aterosklerozun neden olduğu kardiyovasküler hastalıklarda çok önemli rol oynar. Hiperkolesteroleminin serbest oksijen radikallerinin oluşumunu arrtırdığı ve bu şekilde endotelyal hücre hasarı meydana getirerek ateroskleroz basamağında yer aldığını gösteren birçok çalışma mevcuttur. Bazı olumsuz prospektif çalışmalara rağmen, kanıtların çoğu hiperhomosisteineminin ateroskleroz için bağımsız bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. Deneysel çalışmalar homosisteinin, oksidatif stress nedeniyle olduğu düşünülen vasküler endotele toksik etkisiyle aterogeneze neden olabileceğini düşündürmektedir. Çalışmamızda antioksidan ve homosistein düşürücü tedavinin ateroskleroz üzerine etkisini incelemeyi amaçladık. Antioksidan olarak vitamin C ve vitamin E’yi, homosistein düşürücü tedavi olarakta folik asid ve B12’yi kullandık. Çalışmada Akdeniz Üniversitesi Deney Hayvanları Laboratuarından temin edilen Wistar albino cinsi sıçanlar kullanıldı. Çalışmada, Süleyman Demirel Üniversitesi Deney Hayvanları laboratuarı ve biyokimya laboratuarı imkanları kullanıldı. Sıçanlar 4.5 aylık çalışma dönemi sonrası kan ve doku örneklerinden antioksidan enzimlerin çalışılması için öldürüldü. SOD, CAT, GLUT ve GSH-PX seviyeleri, Hcy, TK, TG seviyeleri çalışıldı. Antioksidan enzim seviyelerinin, tedavi verilen gruplarda değiştiği saptandı. Bu değişiklik, antioksidan vitaminlerin oksidatif stresi kısmende olsa baskılayabileceğini göstermiştir. Bu bulgular antioksidan vitaminlerin ateroskleroz gelişimini yavaşlatabileceğini belki de durdurabileceğini düşündürtmektedir. Sonuç olarak, antioksidan vitaminler oksidatif strese karşı etkilir, fakat bu faydalı etki klinik olarak açıkça tespit edilmemiştir. Bu konu üzerine daha çok, primer ve sekonder koruma çalışmasına ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler; Ateroskleroz, Oksidatif stres, Homosistein

Yorum yaz