
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ. DR. MEHMET KUBAT
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI

1. Tevhid (TR)
2. Peygamberler (TR)
3. İslamiyet (TR)
4. İslam dini (TR)
5. Çoğulculuk (TR)
6. Yahudilik (TR)
7. Hristiyanlık (TR)
8. Dinler (TR)
9. İslam dini (TR)
10. Yoga (TR)
11. Yeni Çağ felsefesi (TR)
12. Reenkarnasyon (TR)
13. Moonculuk (TR)
14. Mesih (TR)
15. Meditasyon (TR)
16. Krişnacıl (TR)
17. Prophets (EN)
18. Tevhid (EN)
19. Religions (EN)
20. Christianity (EN)
21. Judaism (EN)
22. Pluralism (EN)
23. Islam religion (EN)
24. Islam (EN)
25. Atheism (EN)
26. Brahma (EN)
27. Religious trends (EN)
28. Religious tendencies (EN)
29. Religious groups (EN)
30. Religious movements (EN)
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Peygamberlerin tevhîdi temellendirme biçimleri
Tevhîd, Kur’an’ın en temel mesajı olarak insanlığı muhatap almaktadır. Tarih boyunca gelen peygamberler, Tevhîdi mesajı insanlara ulaştırmak için yoğun bir çaba içine girmişlerdir. Her peygamberin yaşadığı tarih, toplum ve şartlar ne kadar farklı olursa olsun Tevhîd değişmeyen tek hakikat olmuştur. Her peygamber, yaşadığı toplumda Tevhîdi kavrayış konusunda eksik gördüğü hususlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Kimi akli niteliklere vurgu yaparken, kimi de kalbi eğilimlere vurgu yapmıştır. İnsan potansiyel olarak Tevhîdi çağrıyı algılayabilecek ve yaşayabilecek bir donanımla yaratılmıştır. Yani, Allah’ın varlığı ve birliği üzerinde yapılan bütün delillendirmelerin bir karşılığı mutlaka insanda bulunmaktadır. Peygamberlerin dilinden aktarılan Tevhîdi hakikatler har hangi bir kelâmî ve felsefi endişeyle nakledilmese de bunlar daha sonra kelâmcıların ve filozofların delillerine kaynaklık etmiştir. Peygamberler daha açık, anlaşılır, herkese hitap eden ve pratiğe dönük deliller kullanmışlardır. Kelâmcılar ve felsefeciler ise daha kapalı, girift, bir kesime hitap eden ve teori ağırlıklı deliller kullanmışlardır.
Kelami bir problem olarak dinsel çoğulculuk
Geçmişten günümüze din, insanoğlunun sürekli ilgilendiği temel konulardan birisi olmuştur. Bu olgu günümüzde de farklı şekillerde devam etmektedir. Farklı zamanlarda ortaya çıkan dinler, gerek sosyal gerek siyasi ve gerekse dini kurallarla toplumu yönlendirici bir misyon üstlenmişlerdir. Bununla birlikte her dinin mutlak hakikati kendinde görmesi tarafları arasında büyük sorunların yanı sıra büyük savaşların oluşmasına ve dolayısıyla büyük yıkımlara neden olmuştur. Bu yıkımların sonucunda bir anlamda bozulan toplumu düzeltmek ve insanoğlunu arzuladığı yaşam tarzına ulaştırmak gayesiyle dinlere rakip olarak bazı akımlar ortaya çıkmışlardır. Modernizm, Postmodernizm ve Sekülerizm ile adlandırılan bu akımlar vaat ettikleri yaşam tarzını gerçekleştiremeyerek taraflarını hüsrana uğratmışlardır. Günümüz yüzyılın da tekrar din olgusuna dönüş yapan insanoğlunu yepyeni bir dünya beklemektedir. Nitekim sanayinin gelişmesiyle birlikte ulaşım ve haberleşmede müthiş gelişmeler yaşamıştır. Bir birlerinden haberleri olamayan farklı din mensupları bir birlerine komşu olmuşlar ve aynı işte çalışmaya başlamışlardır. Bunun neticesinde bir kaynaşma bazen de çatışma ortamı oluşmuştur. Tüm bu gelişmelerin ve sonuçta oluşan problemler çözüm için, dinlerin hakikat iddialarını bir tarafa bırakarak, Tanrı’yı merkeze koyan ve dinlerin her birinin Tanrı’ya giden farklı yollar olduğunu savunan bir anlayışın adı olan dinsel çoğulculuk kavramı ortaya çıkmıştır. İslam açısından söz konusu kavramın ne anlama geldiğini, geçerliliğini, özellikle Kur’an-ı Kerim bağlamında kabul edilebilirliğinin mümkün olup olamayacağını bulmaya çalıştık. Bu araştırmamızda dinsel çoğulculuğun Kur’an-ı Kerim ve buna bağlı şekillenen geleneksek İslam anlayışına uymadığı, temelsiz argümanlarla ortaya çıktığı sonucuna vardık.
Yeni dini akımların temel görüşleri ve İslam
Din, insanlık tarihi kadar eskidir. Din duygusu fıtri olduğu için geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanlar çeşitli dinlere inanmaktadır. Son zamanlarda yapılan çalışmalara bakıldığında dünya çapında dinsel bir canlanmanın olduğu görülmektedir. Özellikle sanayileşmiş batılı toplumlarda 1950’li yıllarda başlayan ve 1970’li yıllarda ivme kazanan birçok yeni dini akım ortaya çıkmıştır. Sadece Avrupa’da 20.000’den fazla yeni dini akımdan söz edilmektedir. Hıristiyan dünyasında ve uzak doğuda ortaya çıkan bu eğilimler ülkemizi de etkilemeye başlamıştır. Bu nedenle Küreselleşen dünyada yeni dinî hareketlerin ?küresel bir olgu? olarak anlaşılması ve açıklanması büyük bir önem arz etmektedir. Yeni dini akımlar Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm gibi ilahi dinlerin yanı sıra Hinduizm, Budizm vb. beşeri dinlerden alıntılar yaparak kendi inanç ve ibadet sistemlerini oluşturmuş yapay dini hareketlerdir. Bu hareketlerin kurucuları modern dünyanın yol açtığı bunalımlardan beslenmektedir. Savaş ve çevre kirliliğinin sebep olduğu gelecek endişesi, aradığı huzur ve refahı bulamama; bu sorunlar karşısında dinin, bilimin ve politikaların çözüm üretememesi insanları yeni çıkış yolları aramaya sevk etmiştir. Sekülerleşme, hızlı sosyal değişim, göçler sonucunda dinin ve ailenin etkisinden kopan bireyler bu akımların potansiyel müşterisi olmuşlardır. Yeni dini akımlar insanların açlıklarından faydalanarak, ?Meditasyon, Reenkarnasyon, Yoga, Aydınlanma? gibi metotları kullanmaktadırlar. Ayrıca kişisel ve grup terapi, psikoterapi, uyuşturucu bağımlılığı ve beyin yıkama yoluyla insanları kendilerine bağlamakta ve sömürmektedirler. Ülkemizde de etkileri olduğu görülen ve özellikle gençlerimizi hedef alan bu dini akımların kullandığı belirli argümanlar söz konusudur. Gençlere uzun ömür, mutluluk, sağlıklı hayat, başarı, ölümsüzlük, hatta tanrılık gibi idealleri gerçekleştirmeyi vaat ederek kurtuluş reçetesi sunmaktadırlar. Bu çalışmada dünyada en çok tanınan ve ülkemizde de uzantıları olan ?Satanizm, Moonculuk, New Age, Ananda Marga, Brahma Kumaris, Hare Krişna, Transandantal Meditasyon, Rael, Sahaja Yoga? vb. yeni dini hareketlerin temel görüşleri incelenmiş ve bu konularda İslâm’ın ortaya koymuş olduğu evrensel hakikatlerle değerlendirmesi yapılmaya çalışılmıştır.
DOÇ. DR. MEHMET KUBAT İLE İLGİLİ SAYFALAR VE DÖKÜMANLAR
DOÇ. DR. MEHMET KUBAT İLE İLGİLİ BİLGİLER, ÖZGEÇMİŞ VE MAKELELER
tuttuğunuz bu sayısı da, söz konusu
güçlü geleneğin nasıl kararlılıkla devam edip ısrarla sürdürüldüğünün açık bir
göstergesidir.
Değerli akademisyen, ilim ve fikir adamlarının çok kıymetli ilgi, alaka, destek ve
katkılarıyla yürüyüşüne devam eden İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nin,
yepyeni ve dopdolu bir sayısıyla daha karşınızda olmaktan onur ve mutluluk duyuyo-
ruz.
Dergimizin bu nadide sayısı 9 telif, 2 tercüme ve iki kitap tanıtımı olmak üzere
toplam 13 özgün çalışmadan oluşuyor. Derginin ilk makalesi Doç. Dr. Mehmet KUBAT
tarafından kaleme alınmış. Makalenin adı “73 Fırka Hadisini Yeniden Düşünmek.”
Yazar, bu çalışmada İslâm Mezhepleri Tarihi müellifleri ve Kelâm âlimlerinin mezhep-
leri taksim ederken dayandıkları “73 fırka hadisi”ni yeniden anlamanın ve anlamlan-
dırmanın yollarını deniyor. İkinci makale Yrd. Doç. Dr. Recep UÇAR’A ait. “Sosyal
Kesimler ve Sünnet Algıları Araştırması: Malatya (Din Eğitimi Alan Yorumu)” adını
taşıyan makalede yazar, toplumun Hz


Yorum yaz