DOÇ. DR. LÜTFİ YAVUZ

Pron pozisyonda perkütan nefrolitotomi yapılmış olgularda PEEP uygulamasının kan gazı, solunum mekaniği ve hemodinami üzerine etkilerinin retrospektif incelenmesi

Pron Pozisyonda Perkütan Nefrolitotomi Yapılmış Olgularda Peep Uygulamasının, Kan Gazı, Solunum Mekaniği ve Hemodinami Üzerine Etkilerinin Retrospektif İncelenmesi 2008 – 2009 yıllarında, ASA I-II grubunda, pron pozisyonda genel anesteziyle PNL operasyonu gerçekleştirilmiş; peroperatif PEEP uygulanmayan ve 5-7 cmH2O PEEP uygulanan 40 hasta dosyası taranarak kan gazı, hemodinami ve solunum fonksiyon testleri üzerine etkileri araştırıldı. Arteriyel kan gazları, indüksiyon sonrası supin 5., pron 5., 30., 60. ve 90. dk değerleri kaydedildi. Hemodinamik veriler, operasyon öncesi bazal değer alınarak entübasyon sonrası 1. ve 5. dk, pron pozisyonda 1., 5., 10., 20., 30., 40., 50., 60., 70., 80., 90. dk değerleri kaydedildi. Preoperatif ve postoperatif solunum fonksiyon testleri verileri karşılaştırıldı. Her iki grubun tüm olgularında kontrol değerlerine göre pH değerlerindeki değişimlerin anlamsız düzeylerde olduğu saptandı. Kontrol grubuna oranla Grup PEEP olgularda PaO2 ve % SO2 değerlerindeki yükselmenin daha anlamlı olduğu saptandı. Ancak CO2 atılımında Grup PEEP olgularda anlamlı bir atılım artışı saptanırken, kontrol grubundaki olgularda kontrol PaCO2 değerleri operasyon süresince anlamsız değişiklikler gösterdi. Solunum fonksiyon testlerinin grup içi ve gruplararası karşılaştırılmasında anlamsız değişiklikler saptandı. Pron pozisyon ve bu pozisyonda PEEP uygulamasının hemodinami üzerine olan olumsuz etkisi, ortalama arter basıncında düşme şeklinde gözlendi. Bu düşüş her iki grup olgularda anlamlı düzeyde saptandı. Ancak değerler normal klinik sınırlar içerisinde kaldı. Aynı şekilde kalp tepe atımı değerleri de her iki grup olguda normal klinik sınırlar içerisinde olmasına rağmen anlamlı düzeyde azalma gösterdi. Pron pozisyonda intraoperatif 5-7 cmH2O PEEP uygulamasının; hemodinami üzerine minimal olumsuz etkilerinin olduğunu, bu etkinin normal klinik sınırlar içerisinde bulunduğunu; solunum sistemi üzerine etkisinin ise oksijenizasyonu iyileştirici yönde olduğunu, CO2 atılımını anlamlı derecede artırdığını, postoperatif solunum fonksiyon testlerine yansıyan olumsuz bir etkisinin bulunmadığını saptadık. Anahtar sözcükler: Genel anestezi; Pron pozisyon; PEEP; Kan gazı analizi; Solunum fonksiyon testleri

Yoğun bakım ünitesinde takip edilen sepsisli hastalarda İmmunglobulin G-M-A Kombinasyonunun böbrek fonksiyonları üzerine etkisi

Bu çalışmada,sepsis tanısıyla tedavi gören olgularda, klasik antibiyoterapiyi de içeren konvansiyonel sepsis tedavisi ile bu tedaviye eklenen IgG, IgA ve IgM kombinasyonunun böbrek fonksiyon testleri üzerine olan etkisini araştırmayı amaçladık. 2005-2010 yılları arasında Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesi Cerrahi Erişkin Yoğun Bakım Ünitesinde ağır sepsis tanısı alarak IgG, IgM, IgA kombinasyonu ile tedavi edilmiş tüm olgular geriye dönük olarak incelendi.Olguların demografik özellikleri; yaş, cinsiyet, yoğun bakımda kalış süreleri, genel eksitus günü, ilk 28 günde eksitus yaşayan oranı, genel eksitus yaşayan oranı, 28. gün eksitus hızı genel eksitus hızı, tanıları kaydedildi. IgG, IgM, IgA kombinasyonu tedavisi öncesi ve tedavi sonrası dönemlerdeki olguların APACHE II skorları ile BUN, kreatinin değerleri kaydedildi.İstatiksel karşılaştırmalarda p<0.05 anlamlı kabul edildi. Çalışmada;IgG, IgA ve IgM kombinasyonu (Pentaglobin®)tedavisininAPACHE II skorlarınıhem rakamsal hem istatistiksel olarak anlamlı oranda azalttığı (p<0,0001), BUN değerlerini azalttığı fakat bunun istatistiksel olarak anlamsız (p=0,160) olduğu, kreatinin değerlerini ise hem rakamsal hem istatistiksel olarak anlamlı oranda azalttığı bulunmuştur (p=0,013). Sepsisin çoklu organ yetmezliğiyle seyreden bir klinik tablo olduğuda göz önüne alınarak, mortalite riski yüksek, kanama riski düşük, ilk organ yetmezliği gelişimi üzerinden 24 saat geçmeden, IVIG tedavisi başlanması hedeflenmelidir. IVIG kullanımının ağır sepsis tedavi protokolünde yerini belirlemek amacı ile daha geniş serilerde çalışmalar yapılması ve bu çalışmaların meta analizleri gerektiği düşüncesindeyiz