
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
- +90 444 5 065
- http://www.yyu.edu.tr/
- Hiçbir belirt gün hizmet vermektedir.
DOÇ. DR. HALUK DÜLGER
Üniversite: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bölüm: Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÇALIŞMA ALANLARI
YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA ÖĞRENCİLERİ
Deksmedetomidin ve Propofol’ün oksidan ve antioksidan sistem üzerine olan etkileri
Anestezi sırasında ve sedasyon amacıyla kullanılan birçok intravenöz ilacın serbest radikallerle etkileşimi bilinmektedir. Bu ilaçlardan ikisi propofol ve deksmedetomidindir. Bu çalışmada, deksmedetomidine ve propofol’un oksidan ve antioksidan sistem üzerine olan erken ve geç etkilerinin araştırılması amaçlandı. Çalışmaya dahil edilen bireyler iki gruba ayrıldı. Sedasyon amacıyla, birinci gruba (19 hasta) propofol, ikinci gruba (13 hasta) deksmedetomidin verildi. İlaç infüzyonundan önce, infüzyon kesildikten 2 saat sonra ve infüzyon kesildikten 2 gün sonra kan basınçları, nabız sayıları kaydedildi ve kan örnekleri alındı. Alınan kanlarda serum ALT, AST, kreatinin, BUN, MDA, katalaz ve GSH-Px düzeyleri çalışıldı. Propofol grubu ve deksmedetomidin grupları, kan basınçları, nabız sayıları, serum AST, ALT, BUN ve kreatinin değerleri açısındam karşılaştırıldığında gruplar arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmedi. Propofol grubunda ilaç infüzyonun sonlanmasından sonra MDA değerlerinin gerek erken gerekse geç dönemde anlamlı derecede düştüğü (p<0.05), GSH-Px düzeylerinin ise arttığı (p0.05). Sonuç olarak, propofolün oksidatif hasarın önlenmesinde etkili olduğu ve bunun sonucunda serum MDA seviyelerini azalttığı, GSH-Px düzeylerini artırdığı, deksmedetomidinin de buna benzer şekilde antioksidan etkiye meyilli olduğu, ancak bunun daha çok denek içeren çalışmalarla desteklenmesi gerektiği kanaatine varıldı. Anahtar sözcükler: Oksidatif hasar, antioksidan etki, propofol, deksmedetomidin
Menenjitler değişik yaşlarda, değişik mikroorganizmalar tarafından meydana getirilen Santral Sinir Sistemi enfeksiyonlarıdır. Erken tanı ve uygun antimikrobiyal tedavi hem mortalite hem de nörolojik sekel oranını azaltmaktadır. Menenjitlerin tanısı için birçok laboratuar yöntemi geliştirilmiştir. Son zamanlarda, bu yöntemlerden beyin omurilik sıvısı (BOS) proinflamatuar sitokin ve lipopolisakkarit bağlayan protein (LBP) düzeylerinin ölçümü dikkat çekmektedir. Çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi enfeksiyon hastalıkları polikliniğine, acil servise başvuran ve yatırılan 17 bakteriyel, 11 viral ve 13 tüberküloz menenjit tanısı almış toplam 41 hastadan oluşan 3 grup oluşturuldu. Ayrıca lomber ponksiyon yapılmış ve menenjit tanısı almamış 30 birey kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol grubundaki tüm bireylerin beyin omurilik sıvılarında, proinflamatuar sitokinlerden TNF-?, IL-1ß, IL-6 ve IL-8 düzeyleri ve lipopolisakkarit bağlayan protein (LBP) düzeylerinin ölçümü gerçekleştirildi. BOS TNF-?, IL-1ß, IL-6 ve IL-8 düzeyleri ile LBP seviyelerinin, bakteriyel menenjitli grupta diğer gruplara göre istatiksel açıdan anlamlı olarak yüksek olduğu gözlendi (p0.05). Sonuç olarak; BOS proinflamatuar sitokin ve LBP düzeylerindeki artışın bakteriyel menenjitin teşhisinde büyük önem teşkil edebileceği ve menenjit tanısını doğrulamada, kültür sonuçlarını elde etmeden önce, erken ve ayırıcı tanıda rol alabileceği söylenebilir.


Yorum yaz